Ayşe HÜR
İsrail askerleri Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya 'postallarıyla' Kolin Grubu, Yırca beldesindeki zeytinliklere 'grayderleri' ile girdi. İki konuyu, iç içe anlatırken umarım sizleri yormam
İsrail askerlerinin Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya (çok kullanılan tabirle) ‘postallarıyla’ girmesi üzerine (olayın arka planında, yazımın konusunu oluşturan binlerce yıllık dinler çatışması var) Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve diğer AKP yetkilileri benzer açıklamalar yaptılar. Açıklama dedim ama, kendileri ‘İntifada’ çağrısı deseler bile adeta birer cihat çağrısı idi bunlar. Aynı günlerde Manisa’nın Soma ilçesinde bir termik santral yapma işini üstlenen Kolin Grubu, Yırca beldesindeki zeytinliklere ’grayderleri’ ile girdi ve altı bin zeytini yerle yeksan etti. Ben de daha önce planladığım konuyu bir yana bırakıp Kudüs ve Mescid-i Aksa konusunu ele almaya karar verdim. İki konuyu, iç içe anlatırken umarım sizleri yormam. (Sosyal medyada izleyicilerime söz verdiğim üzere Cumhuriyet döneminde devletin yaptığı kitlesel katliamların bir dökümünü yapıyordum. Sözümü tutmadığım için özür diliyorum. Ama o yazıyı mutlaka yazacağım.)
YAHUDİLERİN KUDÜS’Ü
Bugün bizim Kudüs dediğimiz şehir Bronz Çağı’nda (M.Ö. 3000-1200) Sami kavminden Kenaniler tarafından kurulmuştu ve adını dönemin en büyük tanrısı Shalem’den (Salem) almıştı. İbranice Yerushalayim, Aramice Yerushlem, Süryanice Urishlem ve Asurca Urusalim, Roma döneminde İmparator Ælia Hadrianus’tan dolayı Ælia (Ilia) Capitolina, Müslümanların fethinden 11. yüzyıla kadar bu isimden bozma İliya, Fatımiler döneminden itibaren Beytü’l-Makdis ya da Beytü’l-Mukaddes (İbranice mabet demek olan Betamiktaş’tan geldiği sanılıyor), Memlükler döneminde kısaca Al-Kuds ya da Kudüs diye anılan şehir Tevrat’ta, Yerushalayim ve muadili olan, Ohobila, Sion, Zion, Ir Davut gibi 70 kadar adla tam 660 kere anılır(mış). (Ben saymadım, sayanların yalancısıyım.)
Tevrat'ta Kudüs şairane ifadelerle anlatılır. Yahudi inancına göre Tanrı dünyayı yarattığı sırada tahtının altındaki bir taşı boşluğa fırlatmış, bu taş inip hareket ederek yeryüzünü oluşturmuş. Dünyanın merkezi olarak kabul edilen bu taşa ‘Even Şatiah’ yani ‘Nirengi Taşı’ demiş Yahudiler. Yine inanışa göre koca bir kaya kitlesi olan bu taşın üzerinde İbrahim oğlu İshak’ı kurban etmek istemiş, Yakup merdiven rüyasını burada görmüş, Davut Tapınak’ı burada inşa etmeyi tasarlamıştı. Davud’un ömrü vefa etmeyince onun bu hayalini Süleyman gerçekleştirmişti. Tapınağın inşa edildiği bu yer Kudüs yakınlarındaki Moriah Dağı idi. Bazıları bu tepenin bugün Sion Tepesi denilen yer olduğunu, bazıları başka bir tepe olduğunu düşünüyor.
(Süleyman’ın Tapınağı’nı tasvir eden bir gravür)
Yahudi inanışına göre, İsrailoğulları en mutlu günlerini MÖ 10. Yüzyıl’da, Süleyman’ın krallığı döneminde yaşamışlardı. Süleyman’ın ölümünden sonra, Asurlular ile Mısırlılar arasındaki savaşlardan zarar görmüşler, Babil Kralı Nabukadnezar’ın MÖ 586’da Süleyman’ın Tapınağı’nı yıkmasının ardından Babil’e sürülmüşler, İranlı Ahimened Kralı II. Kiros tarafından esaretten kurtarılmışlar, Kiros, Tapınağı yeniden inşa etmelerine izin vermiş, böylece Kudüs’ün Yahudi inancı açısından en yüce konuma yükseltmişti. Yahudiler Büyük İskender döneminde (M.Ö.332’de) Makedonya Krallığı’nın tebası olmuşlar, İskender’den sonra Mısır ve Helen egemenliği arasında gidip gelmişlerdi. Yahudi tarihinde dönüm noktasını, Süleyman’ın Tapınağı’nın MS 70 yılında Roma İmparatoru Vespesianus’un oğlu Titus’un askerleri tarafından yerle bir edilmesi oluşturuyordu.
HIRİSTİYANLARIN KUDÜS’Ü
Bunlar olurken, tarihin en tartışmalı figürlerinden biri olan Nasıralı İsa, Hıristiyanlık dinini yaymaya başlamıştı. (Tartışmalı dedim çünkü Hıristiyan dünyasında İsa’nın yaşayıp yaşamadığı, yaşadıysa ne zaman yaşadığı konusunda ateşli tartışmalar hala sürüyor.) Hıristiyanlara göre, İsa’nın (ve onu doğuran Meryem’in) doğup büyüdüğü, Hıristiyanlık dinini ilk yaydığı, çarmıha gerilerek öldüğü/göğe yükseldiği yerler Kudüs ve civarında olduğu için, Kudüs’ü dünya yüzündeki en kutsal mekan saydılar. Roma İmparatoru Hadrianus, Tapınağın yıkıntılarının çevresinde girişte sözünü ettiğim gibi Ælia Capitolina şehrini kurdu. Yahudiler bir kez daha Tapınaklarını kurmayı denediler ama başarısız oldular. Hıristiyanlık yayıldıkça, kent Hıristiyanlaştı. Ama İncil’de Jerusalem kelimesi ve muadilleri, Tevrat’tan çok daha az (yine de) 142 kez geçiyordu.
‘Yine de’ dedim çünkü bugün Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Başbakanımız Davutoğlu da başta olmak üzere Müslümanların uğruna canlarını vermeye hazır olduklarını ilan ettikleri Kudüs şehri için Arapçada kullanılan hiç bir kelime, Kuran’da bir kere bile geçmez. Tefsircilere göre, adı geçmez ama pek çok ayette ondan bahsedilir!
İslam kaynaklarına göre Mescid-i Aksa kutsaldır çünkü inanışa göre Muhammed, Hicret’ten bir yıl ya da 16 ay önceki Ramazan ayının 27. gecesinde önce Burak adlı hayvana bindirilerek Mescid-Haram’dan (Mekke’de Kabe’nin de bulunduğu alandan) alınmış ve Mescid-i Aksa'ya götürülmüştür. Burada namaz kıldıktan sonra göğe yükselmiş, Allah’la aracısız görüşmüştür. Miraç denilen bu olay İsra Suresi’nde şöyle anlatılır: "Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescid-i Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o duyandır, görendir.”
Miraç’ın olup olmadığını müminlere bırakıp kendi aklımın erdiği sorulara dönersem, Mescid-i Aksa, kelime anlamıyla ‘en uzaktaki mescit’tir. En uzaktaki ne demektir? En uzak Mekkeli için en uzak yer midir, en uzak Kudüs müdür, en uzak Kudüs’ten başka bir şehir midir? En uzak ‘öteki dünya’ mıdır yoksa? Tefsirciler hepsi de son derece makul sorulara nedense kestirmeden ‘Kudüs’ diye cevap verirler. Bunu desteklemek için de Hadid 13’te geçen “Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır” ifadesindeki ‘sur’un, Kudüs’teki Harem’üş-Şerif’in doğu duvarı olduğunu ileri sürerler. Sonra bazı hadislerde geçen örtük ifadeleri aktarırlar. Bunlara göre, 610 yılından Hicret’tin (622) 2, 9, 10, 13, 16 veya 17. ayına kadar (kaynaklar bu konuda uzlaşamıyor) kıble, Mescid-i Haram (yani Mekke) değil, Mescid-i Aksa, yani Kudüs’tür. Ama bu yorumlar da tamamen totolojidir. Çünkü, kıblenin yönünü anlamak için önce Mescid-i Aksa’nın neresi olduğunu tespit etmek gerekir.
Lafı uzatmayayım, sonuç olarak önce iman etmek sonra da tefsircilerin her şeyi bildiğine inanmak gerekir bu bağlantıları kurmak için. Neden Allah, Kudüs’ün adını açıkça anmamıştır da, böyle kapalı ifadeler kullanmıştır ve kullarını asırlarca süren tartışmalara mahkum etmiştir, bunu da Allah bilir!
MÜSLÜMANLARIN KUDÜS’Ü
Kudüs yaklaşık yedi asırlık Roma hâkimiyetinden sonra, 638 yılında İslam hâkimiyetine girdi. İslam anlatısına göre Halife Ömer’in ordularıyla sarılan şehir halkı, Suriye şehirleriyle yaptıkları anlaşmalara benzer bir anlaşmanın (bu anlaşmalara ‘emanname’ veya ‘ahidname’ deniyor) kendileriyle de yapılması karşılığında şehri Ömer’e teslim etmişti. Yine İslam kaynaklarına göre Ömer, beyaz bir deve üzerinde şehre girmiş, kendisini karşılayan Patrik Sophronios’den Hıristiyanlar’ın kutsallaştırılmış¸ yerlerini görmek istemişti. Patrik onu Kamame Kilisesi’ne götürmüş ve görünecek ne varsa göstermişti. Bir parantez açalım. Kamame Kilisesi’nin 326 yılında Doğu Roma İmparatoru Constantinus’un (ki kimi kaynağa göre 311’de Hıristiyanlığı kabul etmiştir, kimi kaynağa göre ancak 337 yılında ölürken Hıristiyan olmuştur) annesi Helena tarafından inşa ettirildiğine inanılır. Kamame kelime anlamıyla ‘çöplük’ demek olup, kilisenin bu adla anılması, İsa’nın çarmıha gerildiği ve suçluların ellerinin kesildiği çöplükte kurulduğuna inanılmasıyla ilintilidir. Doğu Hıristiyanları İsa’nın yeniden dirileceği yer olduğuna inandıkları için Anastasis (Yeniden Diriliş Kilisesi) diye anarlar. IV. yüzyıldan beri ise İsa’nın burada gömülü olduğuna inanıldığı için Kutsal Mezar Kilisesi (Holy Sepulchre) denir.
Parantezi kapatıp devam edersek, rivayete göre Ömer kilisede iken namaz vakti yaklaşmıştır. Halife seccadesini nereye serebileceğini Patriğe sorar. Sophronios ondan, bulunduğu yerde namaz kılmasını rica eder. Fakat Ömer namazı kilise içinde değil de kilisenin avlusunda kılar ve daha sonra bunun nedeni patriğe şöyle anlatır: “Eğer sizin ricanızı kabul edip de, namazı kilisenin içinde kılmış¸ olsaydım, Müslümanlar benim bu eylemime atıfta bulunarak, günün birinde imzaladığımız antlaşmayı bozarlardı.” Kudüs’ün Müslümanlarca fethine dair ‘öteki tarih’ anlatısını da başka bir zaman anlatırım.
ÖMER NEDEN KAMAME’DE NAMAZ KILDI?
Peki madem Ömer niye Mescid-i Aksa’da değil de, Kamame Kilisesi’nde kıldı namazını? Çünkü, Muhammed’in zamanında Kudüs'te Mescid-i Aksa adıyla ya da bir başka adla bir mescit veya cami yoktu! Rivayete göre Ömer, Kudüs’e fethettiğinde, Yahudilerin Süleyman mabedinin (berbat haldeki) kalıntıları üzerinde ibadet ettiklerini görünce bu kalıntıları temizletmişti. Ömer’in buraya bir mescit yaptırdığına dair İslam anlatısı yok. Dolayısıyla Kuran’daki ‘Mescid-i Aksa’nın burası olduğuna dair fiziksel bir kanıt yok.
Ancak, hilafetini Kudüs’te ilan ederek şehrin Mekke ve Medine’yle yarışmasını başlatan Emevi Halifesi Muaviye (661-680) döneminde İngiltere’nin Galler bölgesinden gelen Arculf adlı Hıristiyan hacı, hatıratında “Arapların Yahudilerin tapınağının kalıntılarının bulunduğu bölgede dua etmek için basit bir mekanları” olduğunu belirtmişti. Arculf bu mekanın bir adı olduğundan söz etmiyordu ancak buranın Ömer döneminde yapıldığını duyduğunu söylüyordu. Bu ibadethane bugünkü Mescid-i Aksa’nın nüvesi olmalı.
KUBBETÜ’S-SAHRA NE ZAMAN İNŞA EDİLDİ?
(100 yıl önceki bir fotoğrafta Kubbetü’s-Sahra)
Tekrar Kudüs’ün (ki o tarihte hala şehrin adı İliya idi) hikayesine dönersek, Kudüs’ün Mekke ve Medine ile rekabeti, Halife Abdülmelik zamanında (685-705) başlamıştı. Halifelik iddiasında bulunan İbn-i Zübeyr Mekke’ye hakim olunca Abdülmelik hacca giden Suriyelilerin ona katılmasından endişe ederek hacıların Mekke’ye gitmesini yasaklamış ve bunun yerine Kudüs’ü ziyaret etmelerini tavsiye etmişti. Bu kararına dönemin fıkıh alimlerinden Ez Zühri destek vermişti. Zühri’ye göre, Peygamber, hac makamı olarak Mekke, Medine ve Kudüs’ü aynı değerde saymıştı. Yine bir rivayete göre, Abdülmelik, 691 yılında Kudüs’ün Müslümanlar için kutsallığını güçlendirmek için, Peygamberin Miraç sırasında ayağını bastığına inanılan taşın üstüne Kubbetü’s Sahra’yı inşa ettirmişti. Sıklıkla Mescid-i Aksa ile karıştırılan Kubbetü’s-Sahra, ortası kubbeli sekizgen bina olup bu iki yapının bulunduğu bölgenin adı Haremü’ş-Şerif. Yahudi ve Hıristiyan şehri Kudüs’ün sadece resmen değil sembolik olarak ‘temellükü’ böylece başlamıştı.
MESCİD-İ AKSA NE ZAMAN İNŞA EDİLDİ?
Peki Mescid-i Aksa ne zaman inşa edildi. Bu konuda İslam araştırmacılarının bir çalışmasının henüz olmadığı 1938-42 yılları arasında, Mescid-i Aksa’da yapılan büyük restorasyon sırasında Batılı uzmanlar tarafından yapılan araştırmalardan anlaşıldığına göre (ki bu konuda Mısır’da bulunan Afrotido Papirüsü denilen bir belge önemli görülüyor), bugünkü Mescid-i Aksa’nın ilk binası, Emevi halifesi Velid (705-715) döneminde inşa edilmişti. Böylece Kuran’ın sözü nihayet gerçek kılınmıştı! 748-749’daki depremden sonra yıkılan mescit, Abbasi Halifeleri Mensur (754-775) ve Mehdi (775-785) dönemlerinde onarılmıştı.
FATIMİLERİN VE EYYÜBİLERİN KUDÜS’Ü
Aradan geçen yaklaşık iki asırda Kudüs’teki Yahudi ve Hıristiyan mekanlarına neler olduğunu bilmiyoruz ama bildiğimiz şu: Halife Hakim, 28 Eylül 1009 gününe rastlayan Paskalya yortusunun arife gecesinde, yakılan kutsal ateşin sahtekarlık olduğunu ileri sürerek, Kamame Kilisesi’nin tahrip edilmesini emretti. O gün Fatımi askerleri deyim yerindeyse ‘postallarıyla’ kiliseye daldılar, değerli eşyaları, tasvirleri, döşemeleri yağmaladılar. Ardından da kilisenin yarısı (galiba avlusu) mescide çevrildi.
Kudüs, Fatımilerden sonra çeyrek asır boyunca Selçuklu-Türkmen hâkimiyetinde kaldı. Ömer’in sözünün bu dönemde geçerli olup olmadığını bilmiyorum ama 15 Temmuz 1099’dan Haçlılar tarafından ele geçirildikten sonra, bu sefer de Müslüman ve Yahudi tapınakları egemenin gadrine uğradı. Camilerin çoğu yıkıldı, bir kısmı kiliseye çevrildi, Müslümanlar tarafından ihmal edilen Hıristiyan mabedleri ise onarıldı.
1187 yılında Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü fethedip Haçlı hakimiyetine son verdikten sonra şehir halkını affettiği gibi, Kamame Kilisesi’nin yıkılması yolundaki telkinlere kulak asmamış ve Hıristiyanların kutsal kilise ve mekânlarda serbestçe ibadet edebilmelerine izin vermişti. (Haçlı Seferleri hakkında şu yazıma bakılabilir: Okumak için tıklayın)
Ancak Selahaddin Eyyubi’nin ölümünden sonra Şam’daki Eyyübi Meliki Muazzam, Haremü’ş- Şerif’teki camiler, Kamame Kilisesi ve Davud Kulesi hariç, şehrin kutsal mekanlarının ve Selahaddin tarafından yaptırılan şehir surlarının yıkılmasını emretti. Bu dönemde epey ihmal edilen Kamame Kilisesi, Memluk Sultanı İzzeddin Aybak (1345-1350) zamanında onarıldı ama 1365 yılında Frankların İskenderiye’ye saldırmalarının cezası olarak ibadete kapatıldı.
OSMANLI’NIN KUDÜS’Ü
1455’te Kudüs Rum Patriği Atnasiyos İstanbul’a gelerek Halife Ömer’in emannamesini Fatih Sultan Mehmet’e göstererek Kudüs-i Şerif’te bulunan, Kamame Kilisesi başta olmak üzere içeride ve dışarıdaki bütün ibadet yerlerinin ve ziyaretgâhların aynen kendi tasarruflarında kalmasını rica etti. Fatih’in 26 Ağustos 1458 tarihli fermanına göre, Kamame Kilisesi ile bütün ibadet yerleri ve ziyaretgâhları, Kudüs dışında yer alan manastırlar ve kiliseler, İsa’nın doğduğu yer olan Beytüllahm’deki Büyük Kilise; mağara ve kilisede yer alan üç kapı ve pek çok rölik, değerli eşya Rumların tasarrufuna bırakıldı. Ayrıca Kudüs’teki bütün patrik, papaz ve yamakları, bac, harac ve diğer örfi ve şer’i vergilerden muaf tutuldular.
1516 yılında Mercidabık Savaşı’ndan sonra genelde bölge için, özelde Kudüs için Memluk dönemi sona erdi, Osmanlı dönemi başladı. Yavuz Sultan Selim, Kudüs’teki ilk namazını Mescid-i Aksa’da kıldı. Selim, kendisini karşılayan Ermeni Patriği Serkis’e ve Rum Patriği Attalia’ya birer ferman vererek, Hristiyanların kutsal mekânlarında serbestçe ibadet etmelerini güven altına aldığı gibi, hangi kutsal yerlerin hangi cemaatin tasarrufuna bırakıldığını da belirledi. Şehir, Kanuni Sultan Süleyman zamanında (1520-1566) yeniden surlarına kavuştu, ayrıca Kubbetü’s-Sahra başta olmak üzere pek çok mabet onarıldı. Fransa, Kanuni döneminden başlayarak, 1564, 1673 ve 1740 tarihli anlaşmalarla Kudüs’teki kutsal mekanlarla ilgili bazı hak ve imtiyazlar elde etti. Bu arada Rusya da konuya dahil olmaya çalışıyordu elbet.
KUTSAL YERLERLE İLGİLİ MEZHEP SAVAŞLARI
1740 yılında Kudüs’ü ziyaret eden Elzear Horn şunları yazmıştı: “İlk olarak; Avrupalılarla birlikte ‘Frank’ denilen Latinler var. İsa’nın kabrine ek olarak Kutsama Taşı’na, Hayalet Şapeli’ne, aşağıdaki ve yukarıdaki galerilerin büyük bir bölümüyle birlikte, Haçın bulunduğu yerin gözetim hakkına sahipler. İkinci olarak kilisenin gövdesine, İsa’nın hapishanesine, Aziz Longinus Şapeli’ne, Golgotha Dağı’nın (İsa’nın çarmıha gerildiğine inanılan dağ) dar mahzenlerinin altındaki ve Kamame etrafındaki karanlık mabetlere sahip Rumlar (Ortodoks) var. Kilisenin üçüncü sahipleri, Ermeni keşişleri. Dördüncü grup Kıpti keşişleri. Kamame Kilisesi sınırları içerisinde yalnızca adı geçen bu üç¸ grup yaşar. Beşinci grup içeride şapelleri olan Süryanilerdir. Kilise kapandığında ve Süryaniler yokken şapeli Ermeniler korur... Altıncısı, kilisenin duvarlarının etrafında karanlık bir şapelleri olan Habeşliler. Fakat ziyaret ücreti Türkler tarafından azaltılınca orayı terk ettiler ve yemek, içmek ve diğer şeyler için, hacıların kabul alanı olduğu için şapellerini Yunan kesişlerine verdiler.”
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Cemal Paşa’nın emir subayı olarak bölgede bulunan Falih Rıfkı Atay, anı kitabı Zeytindağı’nda bu hassas paylaşımın pek de hayırlara vesile olmadığını şöyle anlatır:
“İsa’nın mezarı, üstünü temizlemenin sevabı pay edilemediği için toz toprak içindedir. İpi koparak düşen çanı hiç kimse kaldırıp yerine takamaz. Beytüllahm Kilisesi de böyle idi: Enver Paşa kilise camlarının niçin kırık bırakıldığını sorduğu zaman, masrafı etmek sevabını milletlerin paylaşamadığını ve her teşebbüsün arkasından kan ve kavga çıktığını söylemişlerdi…”
Gerçekten de tarih içinde, kutsal mekanların korunması adı altında pek garip, komik veya kanlı çatışmalar yaşanmıştı şehirde…
Kudüs, 1831-1840 yıllarındaki Kavalalı Mehmet Ali Paşa dönemi hariç¸ tutulursa Aralık 1917'ye kadar yaklaşık kesintisiz dört asır Osmanlı yönetiminde kaldı. Kudüs Sancağı, 1516-1831 yılları arasında Şam Eyaleti’ne, 1841-1865 yılları arasında Sayda Eyaleti’ne, 1865-1872 yılları arasında Suriye Vilayeti’ne bağlı iken 1872-1917 arasında müstakil mutasarrıflık statüsüyle doğrudan merkeze bağlandı. 1800’lü yıllarda bölgeyi ziyaret eden seyyahlar, şehir nüfusunun yarıya yakınının Müslüman, diğer yarısının dörtte birinin Musevi, kalanının Hıristiyan (Latin, Ermeni, Rum, Süryani, Kıpti vd.) olduğunu yazsa da, 1914’te Kudüs Sancağı’nın yaklaşık 330 bin olan nüfusunun 266 bini Müslüman, 26 bini Rum, 21 bini Yahudi idi. (Belgelerde bazen etnik kimlik bazen dinsel kimlik kullanılıyordu.) Kısacası Ömer döneminde başlayan ‘fetih’, 19.yüzyılın sonuna gelindiğinde tamamlanmış gibiydi. Peki aslında durum neydi?
Osmanlı Kudüs’e hiç sahip oldu mu?
Sözü yine Falih Rıfkı’ya bırakalım:
“Zeytindağı’nın tepesindeyim. Lut denizine ve Gerek dağlarına bakıyorum. Daha ötede, Kırmızı denizin bütün sol kıyısı, Hicaz ve Yemen var. Başımı çevirdiğim zaman Kamame’nin kubbesi gözüme çarpıyor. Burası Filistin’dir. Daha aşağıda Lübnan var, Suriye var, bir yandan Süveyş kanalına, öbür yandan Basra körfezine kadar çöller, şehirler ve hepsinin üstünde bizim bayrağımız! Ben bu büyük imparatorluğun çocuğuyum.
Çıplak İsa, Nasıra’da marangoz çırağı idi. Zeytindağı’nın üstünden geçtiği zaman altında, kendi malı olan bir eşeği vardı. Biz Kudüs’te kirada oturuyoruz. Halep’ten bu tarafa geçmeyen şey, yalnız Türk kağıdı değil, ne Türkçe ne de Türk geçiyor. Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizim değildi. Sokaklarda turistler gibi dolaşıyoruz.
Kamame kilisesinin hıristiyan milletler arasında bölünmüş olduğunu bilirsiniz, içerisinin her parçası ve bütü kilisenin her hizmeti bir başka cemaatindir. Bu cemaatler yalnız anahtarı pay edememişlerdir. Onun için Kamame'nin anahtarı bir hocada durur. Bütün bu kıtalarda biz işte bu hocanın görevini yapıyoruz. Ticaret, kültür, çiftlik, endüstri, binalar, her şey Arapların veya başka devletlerin… Yalnız jandarma bizim idi, jandarma bile değil, jandarmanın esvabı (…) -Türk müsünüz? sorusunun birçok defalar cevabı: -Estağfirullah! idi. Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş, ne vatanlaştırmıştık. Osmanlı İmparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi. Eğer medrese ve şuursuzluk devam etmiş olsaydı, Araplığın Anadolu yukarılarına kadar gireceğine şüphe yoktu. Bizim emperyalizm, Osmanlı emperyalizmi, şu ana fikir üzerine kurulmuş bir hayal idi: Türk milleti kendi başına devlet yapamaz! Kudüs’ün en güzel yapısı, Almanların, ikinci güzel yapısı yine onların, en büyük yapısı Rusların, bütün öteki binalar İngilizlerin, Fransızların hep başka milletlerin idi. Gür sakalları baharat kokan Dürziler, saçları örgülü Yahudiler, elleri meşinlenmiş urban ve entarili Araplar, hepsi Türk ordusu, Kanala giderken dar Suriye ve Filistin kıtasında iki safa ayrılmış: -Geç yiğitim, geç diyordu.” Fakat bir avuç Türk bütün kıtayı yuttu. (…) Halep büyük bir şehir, Şam büyük bir şehir, Beyrut büyük bir şehir, Kudüs büyük bir şehir ve hepsi ağyar (yabancı) idi. Lübnan havası, bize Dobruca havsından yüz kat daha yabancı idi. Fakat her yere: -Bizim, diyorduk. Şam evimiz kadar bizim, Lübnan bahçemiz kadar bizim. Bu tasarruf ve hüküm hissinin bize damarımızdaki kandan geldiğine şüphe yoktu. Ve kendimizi otelciye, lokantacıya, hatta posta memuruna anlatmak için yavaş yavaş Arapça öğreniyorduk. Şam’dan kalkan tren, Medine’ye üç günde gider. Medine’yi bile bırakmıyorduk. Medine’siz Türkiye? Bu emperyalizmin intiharı demekti. (…) İmparatorlukların sanatı sömürge ve milliyet işletmektir. Osmanlı İmparatorluğu, Trakya’dan Erzurum’a doğru, koca gövdesini yan yatırmış, memelerini sömürge ve milliyetlerin ağzına teslim etmiş, artık sütü kanı ile karışık emilen bir sağmal idi.”
Ne dersiniz, keşke Ortadoğu’ya her baktığında ‘şanlı Osmanlı dönemini’ gören Ahmet Davutoğlu’na birisi Zeytindağı’nı verse, o da lütfedip okusa iyi olmaz mı?
(General Allenby’nin 9 Aralık 1917’e Kudüs’e girişiyle, kentin Osmanlı dönemi sona erdi.)
MÜBAREK ZEYTİNE SAYGI
Buraya kadar, Kuran’da adı bir kere bile geçmeyen ama 1400 yıldır İslamiyet tarafından temellük edilmeye çalışılan Kudüs hakkında konuştuk. Kuran’da ve hadislerde adı geçen mabed olup olmadığı belli olmayan ama İsrail askerleri postallarıyla girdiği için bazılarımızın kanını dökmeye hazır olduğu Mescid-i Aksa hakkında konuştuk. Gelin yazımızı termik santral yapmak için Manisa’nın Yırca köyünde, bir gecede altı bin ağacı kesilen o mübarek nebatla bitirelim.
(Girit Adası’ndaki bu zeytin ağacının 2.500 yıllık olduğu hesaplanıyor.)
Yunan mitolojisine göre Deniz Tanrısı Poseidon ile Bilgelik Tanrıçası Athena arasında bir şehir üstüne anlaşmazlık yaşandığında, ‘baş tanrı’ Zeus, anlaşmazlığı gidermek için ikisi arasında bir yarışma düzenler. İnsanlar hangisinin verdiği hediyeyi seçerse, şehre onun adı verilecektir. Poseidon üç dişli çatalını kayaya vurur ve denizlerden dört muhteşem at çıkarır. İnsanlara “bu atlarla dünyanın her yerine gider, ordular kurar, fetihler yaparsınız” der. Athena ise mızrağını yere saplar ve ondan bir zeytin ağacını çıkarır. İnsanlara “bu ağaç yüzyıllarca yaşar, meyvesini yeşilken de siyahken de yersiniz. Meyvesinden yağ yapar, yağından ateş yakarsınız” der. İnsanlar Athena'nın hediyesini seçer. Şehire de onun adını verirler. Antik Yunan’ın ünlü destancısı Homeros zeytinyağına ‘sıvı altın’ der. Atina’nın ünlü siyaset adamı Solon’un kanunları, zeytin ağacını kesenleri cezalandırır. Tevrat’a göre Nuh Tufanı durulduktan sonra Nuh, gemisinin penceresinden beyaz bir güvercin salar. Güvercin gagasında bir zeytin dalıyla döner. İncil’e göre İsa’nın göğe yükseldiğine inanılan Kudüs'teki Zeytindağı'ndaki bahçede o zamandan kalma zeytin ağaçları bugün hala yaşamaktadır. Kuran’daki Tin Suresi şöyle başlar: “Tin’e (incir) ve zeytuna hamdolsun. Sina Dağı’na hamdolsun. Bu güvenli şehre (Mekke) hamdolsun….” İçinde zeytin geçen Nur 35, Enam 99 ve 141, Nahl 11, Mü’minun 20, Abese 29 ve muhtemelen gözümden kaçan başka ayetleri de, Mescid-i Aksa için savaşı göze alacak kadar galeyana gelen, buna karşılık Yırca köyündeki zeytin katliamını sessizce izleyen müminler açıp okusun…
Özet Kaynakça: Muammer Gül, “Kudüs ve Tarih İçinde Aldığı İsimler”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 11 Sayı: 2, s. 305-312; İnci Türkoğlu, “Yahudi geleneğinde Tapınak”, Toplumsal Tarih, S. 110, Şubat 2003, s. 20-23; Casim Avcı, “Kudüs (Fethedilişinden Haçlı I·stilâsına Kadar)”, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XXVI. Cilt, 2002, s. 327-329; Nitza Rosovsky, City of the Great King: Jerusalem from David to the Present; Harvard University Press, 1996; John L. Esposito; Islam, The Straight Path, Oxford University Press, 1991; İhsan Satış, “Osmanlı Devleti’nde Kutsal Yerler Sorunu (1847-1853)”, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2010; Peri Oded, Christianity under Islam in Jerusalem: The Question of the Holy Sites in Eearly Ottoman Times, Boston 2001; H.I. Bell, “The Aphrodito papyri”, The Journal of Hellenic Studies, 28 (1908), s. 97-120; K. A. C. Creswell, A short Account of Early Muslim Architecture, International Book Center, 1968; R.W. Hamilton, The Structural History of the Aqsa Mosque. A Record of Archaeological Gleanings from the Repairs of 1938-1942, Oxford University Press, 1949; Falih Rıfkı, Zeytindağı, Varlık Yayınevi, 1964 ve Kudüs’ün modern tarihi için bir belgesel-roman: Larry Collins-Dominique Lappiere, Kudüs Ey Kudüs! E Yayınları, 1994.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016