Ayşe HÜR
Geçen yıl, bir AKP’li milletvekili, yeni bir devlet arması hazırlanması için kanun teklifi vermişti, o zaman yazmıştım bu yazıyı ama teklif seçim telaşı içinde kadük olunca vazgeçmiştim. Son aylarda AKP’ye yakın 30 kadar kişi tarafından yönlendirildiği söylenen maaşlı sosyal medya tacizcisi (ya da ‘sövme timi’) Aktrollerin profil resmi olarak ‘Osmanlı Devlet Arması’ olunca ve nihayet Osmanlı Ocakları ile yazı benim için yeniden güncellenmişti ama bir türlü bitirememiştim. Geçen hafta yurt dışındaydım, programımı iyi düzenleyemediğimden yeni bir yazı yazamayınca, henüz pek çok eksiği de olsa bunu göndermek zorunda kaldım gazeteye. Ancak nedense bir türlü ulaştıramadım. Dolayısıyla geçen hafta sayfam boş kaldı. Hem gazetemden hem siz okurlarımdan çok çok özür dilerim…
MÜTEFERRİKA VE İLK ARMA
Edhem Eldem’e göre “Avrupalı seyyah ve tarihçiler olmak üzere, erken tarihlerden beri hilalin Osmanlıların arması (terim Latince’de kalkan, silah, zırh, ordu anlamına gelen ‘armorum’dan geliyor) olup olamayacağı tartışılmıştı. Örnek vermek gerekirse, 1529’da Viyana’daki Aziz Stefan Katedrali’ne (Sankt Stephans Dom) ateş etmedikleri için Osmanlılara şükran ifadesi olarak katedralin kulesinin tepesine ay-yıldız yerleştirildiği, ama 1683’te aynı katedral topa tutulunca alemin indirilip yerine haç konduğu 18. yüzyılın sonlarında anlatıldığında, bu simgeyi tarif etmek için arma anlamına gelen ‘armoiries’ tabiri kullanılmıştı.
Kemal Özdemir’e göre ise bir devlet armasını ilk oluşturan kişi ilk Osmanlı/Türk matbaasını açan İbrahim Müteferrika idi. Müteferrika’nın 1720 yılında bastığı bir haritanın sol üst köşesinde haritanın altıda birini kaplayacak büyüklükte, Batılı uslüpta bir arma vardı. Bu armayı şöyle tarif ediyor Özdemir: “Üzerine yukarıya doğru bakan bir hilâl çizili arma kalkanının çevresinde, mızraklar, flamalar, irili ufaklı toplar, bunların altında ok ve yay, zurna görülmektedir. Arma kalkanının etrafında 12 adet top namlusunun belirgin bir şekilde çizilmesi, o yıllarda humbaracı ocağındaki yenileşme çalışmalarının armaya yansıması olarak düşünülebilir. Bu görünümü ile humbaracı ocağına özgü bir armaya daha çok benzemektedir. (…) Ancak bu armanın ilgililerce kabul görmediği, daha sonra basılan Karadeniz, İran ve Mısır haritalarında yer almamasından anlaşılıyor.” (Müteferrika’nın hikayesi okumak için tıklayın)
Yine Özdemir’e göre Osmanlı Arması’nın ilkel denilecek örneklerine III. Selim döneminde tercüme edilmiş/basılmış olan Fenn-i Harp, Fenn-i Lağım, Fenn-i Muhasara ve Usul-u Hendese adlı kitaplarda raslanır. Bunların daha gelişmişi III. Selim’in armalı mührü olacaktı. Bu mühür ayla yıldızın yanyana görüldüğü ilk örneklerden biriydi.
Edhem Eldem’e göre, Aydınlanma’nın meşhur bilim abidesi Encyclopédie’nin armalara ayrılmış bölümündeki hilalli kolye “II. Mehmed tarafından ihdas edilmiş olan Hilal Nişanı” olarak tarif edilmişti. Bu durum Osmanlı topraklarında yıllarca görev yapmış olan Baron de Tott’un dikkatini çekmiş ve bu hatayı düzeltmek üzere ansiklopedinin yayın kuruluna bir mektup yazma ihtiyacı duymuştu. Tott, Osmanlı topraklarında geçirdiği dokuz sene boyunca tuğra dışında arma yerine geçebilecek herhangi bir şeye rastlamadığını belirterek, bu hatanın kaynağının ‘vecize, alâmet, sembol gibi şeyleri armayla karıştırmak olduğunu’ ekliyordu.
KRALİÇE VİCTORİA’NIN HEDİYESİ
Eldem’e göre Şark mühür ve alametleri konusunda uzman olan Reinaud da Osmanlıların armasızlığına tek bir istisna olarak III. Selim’in yaptırmış olduğu bir mührü gösteriyordu. Bu mühürde padişahın tuğrasını içeren oval kalkan şeklinde arma levhasının arkasından çapraz olarak geçen altı adet kılıç, üzerinde sancak, altında ise kundağında bir havan topu ve toplar, en altta gülleler ve benzer eşyalar vardı. Britanya Kraliçesi Victoria tarafından Abdülmecit’e 1 Kasım 1856’da İngiliz Dizbağı Nişanı verilmesinin ardından bu nişanın geleneğine uygun olarak Windsor Şatosu’ndaki Saint George Kilisesi’ne bu yeni şövalyenin armasının da yer alması gerektiği ama Osmanlı arması bulunmadığı anlaşılınca, Charles Young adlı bir ressam İstanbul’a gönderilmiş ve bu armayı resmetmişti. (30 kadar unsurun yer aldığı bu arma halen kilisede görülebilmektedir.)
II. Mahmud döneminde kullanılan devlet arması (Kaynak :http://tarihvemedeniyet.org)
TANZİMAT MADALYASI’NA SIĞDIRILANLAR
II. Abdülhamid tarafından 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın anısına çıkarılan gümüş madayanın tuğra yüzünün arkasında bir arma görülür. Bu şekil altta çapraz iki top, altında bir gülle, topların üzerinde çapraz iki çift bayrak ve tüfek, bayrakların arasında doğan güneş ve güneşten dağılan ışınların üzerine konmuş beş köşeli bir yıldız ve topların üzerinde bir hilâlden oluşur. 17 Nisan 1882’de bir adım daha atılır ve bugün ‘Arma-i Osmani’ diye bilinen tasarım ortaya çıkar. Bu tasarımın kime ait olduğu, ne gibi aşamalardan geçtiği, ilham kaynakları, ön çizimleri, taslakları, denemeleri bir muammadır ancak 1851’de Belçikalı hakkak Laurent Joseph Hart’ın ürettiği iri Tanzimat Madalyası’ndan esinlenildiği sanılır. Bu öyle bir tasarımdır ki unsurları sayması dakikalar alır. Elbette bir de bu unsurların neyi temsil ettiğini merak ederseniz işiniz epey zordur!
Bu zor işi üstlenmiş olan Kemal Özdemir’e göre madalyanın ön yüzünde, en üstte güneş ışınları arasında Abdülmecid'in tuğrası, altta, ortada üzeri on iki yıldızlı altı şualı kalkan ve kalkan üzerinde bir serpuş, kalkanın sağında batı tarzı bir zırh, top ve top gülleleri, tuğ, sancak, mızraklar, kılıç, balta, tüfek ve ok bulunmaktadır. Sol yanda bereket boynuzu ve boynuzdan çıkan meyve, çiçek ve başaklar, onun üst tarafında bir asa, Hellen mitolojisinin haberci tanrısı Hermes'e ait bir işaret olan Kadüse, terazi, tanzimat fermanı yer almaktadır. Kalkanın tam ortasına Osman Gazi'nin, sancağın üzerine Sultan II. Mehmed'in, topun üzerine Kanuni Sultan Süleyman'ın, zırhın üzerine II. Mahmud'un, kalkanın altına Köprülü'nün adları yazılmıştır. Madalyanın kenarlarında Tanzimat ile gelen yenilikler Fransızca olarak belirtilmiş ve "Herkese Eşit Adalet", "Yaygın Eğitim", "Barış Sanatlarının Desteklenmesi", "Azınlıkların Haklarının Korunması", "İmparatorluğun Saygınlığının Yüceltilmesi", "Güçsüzün Korunması" slogan halinde konulmuştur. En alta Fransızca "Abdülmecit Tarafından Osmanlı İmparatorluğu’nun İhyası" yazısı konulmuştur. Madalyanın arka yüzünde sağlam ve kadim bir devleti temsil eden kabaran dalgalar üzerinde yükselen bir kale ve kalenin üzerinde cami kubbesi, minareler ve çok şualı bir ayyıldızın yer aldığı dalgalanan bir sancak bulunmaktadır. Resmin üzerinde, kenar boyunca Fransızca olarak "İmparatorluk Varolacak, Tanrı İstiyor" sloganı yer almıştır. En alta 1850 tarihi yazılmıştır!
Küçücük bir madalyaya ne ağır yük değil mi?…
ARMA-İ OSMANİ KİMİN TASARIMI?
II. Abdülhamit 1905’te, o tarihe kadar ortaya çıkan birbirinden farklı pek çok armayı tektipleştirmeye karar verdiğinde ve armanın unsurlarının neler olduğunu sormuş, ancak ortada armanın resmi bir versiyonunun olmadığı anlaşılmıştı. Sonunda bürokratlar armanın unsurlarını tarif eden bir rapor hazırlanmıştı. Edhem Eldem ve Selim Deringil’den öğrendiğimize göre 18 Nisan 1906 tarihli bu rapora göre çevre dairesinde ‘El-müstenid’ ibaresi nakşolunup elips şeklinde eski zamanda savunma aracı olarak kullanılan kalkan armanın merkezini oluşturuyordu. Kalkandaki ana motif, şanlı Osmanlı padişahlarının onurlu başlığı olan tac (keçeden mamul sarıklı başlık) olup, ortasında ve üstünde altın ışınlar içinde padişahın yüce tuğrası çizilmişti. Bunun yanında biri Şeriat’ı biri dünyevi nizamı temsil eden iki kalın cilt bulunuyordu. Bunların altında adaleti simgeleyen bir terazi, armanın sağ yanında Osmanlı devletini temsil eden kırmızı sancak, sol yanında ise hilafeti temsil eden yeşil sancak-ı şerifi vardı.
ADETA SİLAH KATOLOĞU
Ana motif, birbirini dengeleyecek şekilde düzenlenmiş eski ve yeni silahlarla çevriliydi. Eski silahlardan tek ve çift ağızlı birer adet teber ile birer adet kargı, piyade ve süvari imparatorluk askerlerine has yeni tarzda bir kılıç ile top ve bir adet zırh ve eskide kullanılan aşiret kılıcı ile tomar, armanın sağ tarafını süslüyordu. Yeni silahlardan süngülü tüfek ve bunun altında tek ağızlı bir adet teber, bir adet revolver ve daha aşağısında buna bağlı olarak terazi ile kefeleri altında gösterilen kitaplar vardı. Sancak-ı şerifin altında “devletin yüce merhametini” temsil eden çiçek açan güller ve günlükle dolu bir vazo ile onun altında imparatorluk gemilerine has çapa vardı. İmparatorluk armasının kaidesini oluşturan ve imparatorluk nişanlarının asılması için ayrılan süs ile kalkanın arasındaki boşluğun ortasına imparatorluk askerlerine has boru ve bunun sağ yanında okluk ve sol tarafında meşale ve iki adet ok ve bir adet yay vardı. En altta II. Mahmud’un ihdas ettiği Osmani, Şefkat, İftihar, Osmanlı, Mecidi ve İmtiyaz nişanları asılıydı.
"GÖRMEMİŞİN ARMASI OLMUŞ"
Bir armada bu kadar çok (tam 37 adet!) unsurun/sembolün yer alması neye işaret ediyordu? Edhem Eldem’e göre “Bütün bu farklar ve uyumsuzluklar, Osmanlı armasını iğreti, suni, zorlama ve nihayetinde zevksiz kılan şeylerdi. Olmayan bir geleneği taklit etmek her zaman sorunludur, bu durumda da aynı türden hazmedilmemiş bir özentililik göze çarpmaktadır. ‘Görmemişin arması olmuş’ dedirten bu durumun başlıca nedeni, tarihi boyuttan yoksunluğun yarattığı anlaşılan bir tür kompleksten kaynaklanan bir ifrattır: Vur deyince öldürmek kabilinden bir şevkle akla gelen ve elde bulunan bütün simgeleri tıkıştırmak, ‘kör kör parmağım gözüne’ üslubunda her objeye neredeyse çocuksu bir heyecanla mana yüklemek: tuğra, şua, motto, bayrak, saltanat, hilafet, gelenek, cengaverlik, modernlik, teknoloji, ordu, donanma, refah, adalet, kanun, şeriat, onur, taltif... Genellikle asırlardan beri taşıdığı ve çok sembolik bir lisanla az ama öz asalet mesajını aktaran sade ve sakin bir arma geleneğinin karşısında onu taklit eden ama köklerine sahip olmadığı için yüzüne gözüne bulaştıran, kalabalık, karmaşık, ağır, yüklü, ‘yeni zengin’ bir tarz…”
Edhem Eldem “Bu konuda fazla sert davranıyor olabilirim, ama eğer bir arma oluşturmak şart idiyse, bu armayı daha sade ve sakin bir şekilde tasarlamak, mesela mavi zemin üzerine üç adet altın zambaktan oluşan Fransız kraliyet armasından mülhem kırmızı zemin üzerine üç hilalden veya tek bir ay-yıldızdan oluşan bir arma çok mu sönük kalırdı?” diye soruyor ve devam ediyor: “Sanırım mesele biraz da Batılılaşma bağlamında Osmanlı kültüründe hissedilen ve sıkça zevksizliğe dönüşebilen bir süreçle de ilgilidir. Bu anlamda Osmanlı armasının, Yıldız Sarayı’ndan mobilya ve eşya seçimlerine kadar bu tür bir ‘burjuva’ zevke sahip olduğu anlaşılan II. Abdülhamid’in döneminde tasarlanmış olması pek de şaşırtıcı gelmiyor. Ancak kabul etmek gerekir ki, pek bir zevklilik numunesi olmasa, hatta birçok açıdan ilginç bir ‘kitsch’ (zevksizlik) örneği sayılabilse de, Osmanlı arması yaratıcısının ivme ve desteğiyle çok başarılı bir simge sayılmalıdır. Bu açıdan II. Abdülhamid gayet akıllıca bir strateji takip ederek bu başarıyı büyük ölçüde sağlamış ve yönlendirmiştir. Bir taraftan bu yeni sembole hemen hemen herkesin bir şekilde katılabileceği veya benimseyebileceği unsurları katarak yaygın bir kabul görmesini temin ederken, devlet tarafından kullanımını inanılmaz derecede teşvik ederek görünürlüğünün aynı hızla artmasına gayret etmiştir. Diğer taraftan ise, bu tür objelerin karşılaştığı en büyük tehlike olan değer kaybı ve ‘ayağa düşme’ riskini azaltmak için devletin ve kendisinin dışındaki kullanımı konusunda son derece titiz ve seçici davranarak kıymetini arttırmayı başardı.
ARMA-İ OSMANİ'NİN 25 YILLIK SALTANATI
Tolga Akay’ın makalesinden öğrendiğimize göre Arma-i Osmani, Sisam Adası’nda bir Rum’un tütün fabrikasının, Beyrut’ta bir Musevi’nin sahip olduğu dükkanın, Bursa’da bir Türk’ün şekerci dükkanının kapısında veya İstanbul’da Singer dikiş makinesi firmasının Konya ve Mersin Şubesi’nde veya Almanya’nın Kologne (Köln) şehrinde bir saatçinin kapısında, Viyana Fiume’de bir Musevi’nin imal ettiği soda, sabun ve mum fabrikasının kapısında Osmanlı Devlet Arması’na rastlanabiliyordu. Ayrıca devletten izinsiz kullanımlar da (özellikle sigara kağıtları üzerinde ve kutularda) söz konusuydu. Özetle Arma-i Osmani icat edildiği 1882-1883’ten 1908’deki Jön Türk ihtilaline kadar geçen 25 yıllık süre içinde gerçek anlamda bir devlet armasına dönüşmüş, akla gelebilecek hemen her zeminde kullanılarak son derece kuvvetli görünür ve başarılı bir simge haline gelmişti.
Ancak Eldem’e göre bu simgenin başarısının bir kısmı orta vadede padişahın aleyhine işlemişti. Armanın neredeyse II. Abdülhamid’in ayrılmaz bir parçası olarak algılanmasından olacaktır ki, Abdülhamit’in halliyle de sonuçlanacak olan II. Meşrutiyet’in ilanından (1908) sonra kullanımı net bir şekilde azalmış, yerine tuğra ve giderek artan bir milli kimlik kazanan ay-yıldız kullanılmaya başlamıştı. (Ayyıldızlı bayrağın tarihçisine dair şu yazıma bakılabilir: Okumak için tıklayın)
Saltanatın Kasım 1922’de lağvedilmesiyle birlikte ise Osmanlı arması bütün meşruiyetini kaybetmiş, hatta özellikle İstanbul’da mevcut bulunduğu birçok yapıdan kazınarak yok edilmiş, tuğra ile birlikte Cumhuriyet rejiminin ortadan kaldırmaya çalıştığı simgelerin arasında yerini almıştı.
Ancak Osmanlı dönemine ait tuğra ve kitabelerin kaldırılmasına dair kanun ancak 28 Mayıs 1927 tarihinde çıkarıldı. Ayrıca kırmızı kalkan üzerine Türk bayrağı, Türk Bayrağı altında bir kurt ve bayrağın üzerinde bir meşale şeklinde bir de devlet arması belirlendi ancak ne eski tuğralar ortadan kalktı, ne bu yeni arma kullanıma girdi. Dahası zamanla üzerleri örtülen Osmanlı armaları ve tuğraları ortaya çıkmaya başladı. Örneğin 1953’te, Fethin 500. yıl kutlamaları şerefine pek çok eski kitabe temizlenmiş, sadece Beyazıt Meydanı’nda İstanbul Üniversitesi kapısı olarak bilinen Seraskerat Kapısı’nda Sultan Abdülaziz’e ait tuğra örtülü kalmıştı. Yakın tarihlerde o da ortaya çıkarıldı. (Bkz. aşağıdaki fotoğraf)
1999’da Osmanlı Devleti’nin 700. kuruluş yılının kutlanmasının ardından ise bir arma sevdası başlamıştı adeta. Edhem Eldem’e göre “II. Abdülhamit’in ve kitcsh’in gücü hiç bir tarihi temeli olmayan, tamamen suni olan ve 25 sene kadar yoğun bir kullanım dışında pek uzun ömürlü olmamış bir sembol, yokoluşundan yaklaşık bir asır sonra bu şekilde hortlayabiliyorsa herhalde bugüne dair bazı olgularla izah etmek gerekir. Ancak her şey bir yana, bu fenomenin mümkün olmasına katkılarından dolayı II. Abdülhamit’in ileşitim dehasına ve kitsch’in şaşırtıcı cazibesine şapka çıkarmamak mümkün değildi”!
Ancak ‘kitsch’in de kitsch’i’ denilebilecek yeni armalar var çıktı ortaya. Örneğin Bilecik kentinde 2008 yılında inşa edilen üç boyutlu dev Osmanlı arması gibi. Hem unsurlarıyla hem de boyutuyla gerçekten garip bir yapı bu. Özgün armanın yeşil sancağı, üç hilalli ve yıldızsız hale (MHP amblemine), tuğra ise besmeleye dönüştürülmüş. Aktrollerin profil fotoğrafı olması ise Arma-i Osmani’nin imajına yönelik en ağır darbe olsa gerek… Bakalım bu ‘kitsch’ abidesinin başına daha neler gelecek…
Bilecik’teki ‘Osmanlı Devlet Arması’ (!)
Özet Kaynakça: Edhem Eldem, “Geç Osmanlı Döneminden Günümüze İntikal Eden Bir Kitsch Numunesi: Arma-i Osmani”, Toplumsal Tarih, Aralık 2009, S. 192, s. 56-65, Selim Deringil, İktidarın Sembolleri Ve İdeoloji, II. Abdülhamid Dönemi, (1876-1909), Çeviren: Gül Çağalı Güven, Doğan Kitap 2014, Tolga Akay, “Osmanlı Devleti’nde Arma-i Osmani ve Tuğra-yi Hümayun’un Alamet-i Farika Olarak Kullanımı”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 9, Bahar 2012, s. 1-15, Kemal Özdemir, “Osmanlı Arması”, Popüler Tarih Dergisi, Ekim 2000, s. 44-46.
Aktroller hakkında: Hüseyin Özay, “Fiyatları belli oldu…AKP’nin sövme timi bin liraya küfrediyormuş!”,http://www.taraf.com.tr/politika/akpnin-sovme-timindeki-kisi-en-az-bin-lira-maas-aliyor/,
Hafıza Kolektifi, “Ak trollerin başlangıcı”, http://fraksiyon.org/ak-troller-kimler/
Yazarlar
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016