28 Şubat’ın en hararetli günleriydi. Fethullah Gülen ve Hizmet Camiası’nı linç etmek için bugünküne benzer bir kampanya sürüyordu. Sabah, mahkemeye delil ve darbecilere gerekçe üretmede en mahir gazetelerdendi.

Unutulmayacak manşetlerinden biri ‘Fethullah’ın ölüm komandoları’ idi. Güya İslam Devrimi’ni yapmak ve silahlı mücadele zamanı geldiğinde kullanılmak üzere üç bin ölüm komandosu yetiştiriliyormuş! Arzulanan algı oluşturulup 9 yıl sürecek dava Ankara DGM’de açıldıktan sonra o iddia unutuldu. Kimse dönüp “Nereye gitti bu komandolar?” diye sormadı. AK Parti, 2005’te Türk Ceza Kanunu’nu değiştirirken ‘silahsız terör örgütü’ kavramını eklemek istemişti. Zaman Gazetesi’nin büyük tepkisi sonucunda yanlıştan dönülmüş, hatta AK Parti kapatılmaktan bu sayede kurtulmuştu. Bu durum daha sonra komplocuların işini epey zorlaştırdı.

‘AK Parti ve Fethullah Gülen’i bitirme planı’ olarak deşifre olan metinde şu ibareler dikkat çekiciydi: “İhbara dayalı ev baskınları yaptırılarak, buralarda silah ve mühimmatın yanı sıra FG’ciler ile irtibat kurulması istenen oluşumlara (Yahudilik, CIA, MOSSAD, Moon tarikatı, Humeyni vb.) ait objelerin aynı ortamda bulunması sağlanacaktır.” Camia’yı bitirme heveslilerinin gelip tıkandığı nokta suç üretme zorluğu. Bırakın silahı, yüksek sesle konuşarak bile kimseye zarar verdiklerine dair karine bulunamıyor. Daha önce 28 Şubatçılar ve Ergenekon terör örgütünün denediği yollara şimdi AK Parti medyası başvuruyor. Lojistik desteği ise Ergenekonculardan alıyorlar. Doğu Perinçek dâhi kıymete bindi; Akit’e konuşuyor ve ‘Cemaat’i bitirmek için Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanında olduklarını’ açıklıyor. Ergenekoncular resmi geçit yapar gibi sırayla manşete taşınıyor. Birinin kullandığına bir ay sonra diğeri sayfalarını açıyor. Yakın zamanda Sabah’ın konuştuğu Ahmet Zeki Üçok, dün de Akşam’ın manşetindeydi. Emekli Hâkim Albay, Balyoz dâhil olmak üzere birçok davanın mahkûm ya da zanlısı.

Hikâye tanıdık: Paralellerin silahlı örgütü varmış, adı da Ötüken’miş! 28 Şubat’tan bugüne bir arpa boyu yol gidememişler maalesef. Üç bin ölüm komandosu yalanının yeni versiyonu. 14 Mart’ta, yani sadece bir ay önce Sabah’a konuşurken Ötüken’den tek kelime etmeyen Üçok, hapishanede bir anda örgütü keşfedivermiş! “Böylesine önemli bir bilgiyi Sabah gazetesinden niye sakladı?” sorusu anlamsız. İlham yeni gelmiş, anlayın artık… İlhamın kaynağı araştırılınca ilginç bir adres çıkıyor ortaya: KCK/PKK şeflerinden Murat Karayılan. 2011 Haziran’ın son gününde Hasan Cemal’e verdiği mülakatta bu kelimeyi ilk o telaffuz etmiş. Şöyle diyor Karayılan: “Gülen cemaatinin devlet içindeki bu uzantılarına yeşil Ergenekon denebilir. Ama şu sıralar bize gelen bir istihbarata göre, ‘yeşil Ergenekon’ yerine, adı Ötüken olan yeni bir örgütlenme sahnede görülebilir yakında.” Camia için ‘paralel devlet’ yakıştırmasını da ilk onun yaptığı düşünülünce ilgi çekici bir tablo çıkıyor karşımıza. Bazıları PKK’yı derin devletin yönettiğini ileri sürüyordu, ilişki tersine dönmüş gibi görünüyor. Karayılan’ın ‘zamanlaması da manidar’dı. Açıklamadan iki hafta sonra KCK/PKK son sansasyonel saldırılarından birini gerçekleştirip Silvan’da 13 askeri şehit etmişti.

Üçok’un iddiaları komik ötesi. Danıştay, Zirve, Santoro ve Dink gibi Ergenekon’la birlikte anılan cinayetleri yeni örgüt Ötüken’e yıkmaya çalışıyor. Ama en komiği Gezi olaylarını Ötüken’e mal etmesi. Bizim Taksim sokaklarında gördüğümüz o solcu, liberal, çevreci gençler aslında Alperen Ocakları’ndan devşirilmiş paralelcilermiş! Hatta sonradan ortaya çıkan DHKP-C ve PKK’lılar bile! Yerseniz…