Cemil ERTEM
Mısır’ın darbeci başkanı Sisi’nin Almanya’yı resmen ziyaret etmesi ve Almanya’da en üst düzeyde ağırlanması, Türkiye için, öyle çok şey anlatıyor ki...
Bilmiyorum seçim öncesi etrafımızdaki bu ateş çemberini görebiliyor muyuz?
Almanya, Sisi’nin faşist bir darbeci olduğunu bal gibi, herkesten daha fazla biliyor. Faşizmi yaşayan bir ülke Almanya... Peki Merkel hükümeti, buna rağmen üzerindeki bu tarihsel sorumluluğa rağmen, neden böylesine büyük, tarihsel bir riski alarak Sisi’yi kabul ediyor? Bu soru ve bu sorunun cevabı çok önemlidir. Çünkü Türkiye, hem şimdiye değin hem de şimdiden sonra, bu sorunun ve cevabının ekonomik-siyasi sonuçlarını yaşamıştır/yaşayacaktır.
Sisi’nin Almanya ziyareti ve Mısır ile Almanya’nın ile bu ziyaret sonucu vardığı ticari-ekonomik anlaşmalar, Türkiye’de son iki yıldır olan bütün siyasi gelişmeleri, büyük ölçüde, açıkladığı gibi, tam da seçim öncesi yapılan şaşırtıcı “ittifakları” ve siyasi gelişmeleri bize açıklar.
Sisi Almanya’da, Almanya Mısır’la ne arıyor?
Mısır’ın faşist diktatörü Sisi, Almanya’da başta enerji olmak üzere, bir çok ticari ve yatırım anlaşması imzaladı. Almanya, Mısır’a-henüz resmen açıklanmamakla birlikte- ihracat için devlet destekli ihracat kredisi desteği de verecek. Merkel, yapılan ortak basın toplantısında, Mısır’ın Ortadoğu’da barışın sağlanmasında stratejik öneme sahip olduğunu da söyledi.
Biz, hem yazdığımız kitaplarda hem de bu köşede defalarca Almanya’nın Merkel’le birlikte, yeni bir Reich peşinde olduğunu, çünkü, tıpkı 2. Paylaşım Savaşı öncesi olduğu gibi, pazar ve enerji alanlarında sıkıştığını yazdık.
Aslında Almanya’nın 4. Reich arayışı, doksanlı yılların başından itibaren, Doğu Almanya’yı içine almasıyla başladı. Gerici Alman finans kapitali ve sanayisinin, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla birlikte, Balkanlar coğrafyasında yürüttüğü Balkanlaştırma stratejisi ve Yugoslavya’nın parçalanarak ortaya çıkarılan iç savaş süreci, Bosna’da soykırıma varan katliamlar yeni Alman faşizminin, hiç şüphesiz ki, ayak sesleriydi. Ancak, hepimiz biliyoruz ki, başta NATO olmak üzere, Batı dünyasının bütün kurumları bu kanlı ve insanlık dışı süreci sadece seyretti. Çünkü, Londra ve Washington gelen krizi ve bu kriz sonrası zayıflayan Batı karşısında, Türkiye-İran-Rusya riskini görüyorlardı. Bunun için, Doğu Avrupa’da Almanya’ya yol verildi. Başta Bosna olmak üzere, bütün bu süreçte, yapılanlar, katliamlar önceden planlı bir Batı stratejisinin kaçınılmaz sonuçları idi. Her şey olup bittikten sonra NATO’nun göstermelik müdahalesi ise yalnızca ucuz bir kandırmaca idi.
Bunlar “aynı adamlar”
Şimdi bu süreç devam ediyor; bu anlamda Mısır darbesi de Balkan coğrafyasında, doksanlı yıllarda başlayan sürecin Ortadoğu’daki devamıdır. Bu anlamda katil Miloseviç’le Sisi aynı adamlardır. Tabii Mısır’da yaptıklarını Türkiye’de de yapmak istediler, bunu biliyoruz, biliyorsunuz... Başarılı olamadılar... Gezi, 17 Aralık ve bütün bu süreçte olan bitenler bunun kanıtlarıdır. O zaman şunu da rahatlıkla yazabiliriz; Miloseviç, Sisi ve FETÖ’nun başı da aynı adamdır.
Yukarıda Almanya’nın, tıpkı 2. Dünya Savaşı öncesi olduğu gibi, enerji ve pazar alanlarında yolun sonuna geldiğini yazdık.
Almanya ve onun arkasındaki gerici 20. yüzyıl savaş sanayisi ve arkasındaki kirli finans oligarşisi, Ortadoğu, Kafkasya ve Akdeniz’deki enerji kaynaklarına ancak boyun eğen ve onların dediklerini yapan bir Türkiye olursa ulaşabilir. Yine bu küresel finans oligarşisi, Türkiye boyun eğerse, başta Afrika olmak üzere, kendi güneyindeki ve doğusundaki pazarlara ulaşabilir.
Memalik-i Mahruse ve gerici ittifak
Oysa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la birlikte, Türkiye, Osmanlı’nın parçalanması ile uzaklaştırılan tüm enerji ve pazar alanlarına ulaşmaya başlamıştır. Misak-ı Milli sınırları olan Irak enerji kaynakları, Hazar enerji kaynakları ve Akdeniz enerji kaynakları, Türkiye’nin denetimine, Güney Enerji Koridoru ile girmek üzeredir. TANAP, bu anlamda, yüzyılın en önemli enerji projeleri arasındadır.
Yine, Irak gaz-petrol anlaşmaları ve Akdeniz gaz yataklarının Türkiye’nin denetiminde olacak Güney Gaz Koridoru’na bağlanacak olması, doksanlı yıllarda Balkanlar'da katliam ve şimdilerde Mısır darbesini yapan, Türkiye’de Erdoğan karşıtı kampanyaları yürüten bu sermayenin şimdiki kâbusudur.
Ama yalnız sorun enerji değildir, sorun yeni ticari geçişlerinin ve pazarların, bu gerici ve katliamcı sermayenin elinden çıkması sorunudur da...
Çin limanlarından çıkıp, orta ve güney koridorlarla Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşacak Yeni İpek Yolu da, en az eskisi kadar bu “sermaye” için tehlikedir.
Bu yeni yol, aynı zamanda, büyük bir entegrasyon projesidir. Ancak bu projenin başarılı olması da ancak, Memalik-i Mahruse ile mümkün olur. Yani bütün bu stratejik bölgelerin-toprakların- barışla korunması, savaş yanlısı sermayenin buralardan uzaklaştırılması yeni memalik-i mahruse’dir.
Osmanlı İmparatorluğu yalnız kendisi için bir “memalik-i mahruse” (korunması gerekli topraklar) değildi. İmparatorluk parçalandığı takdirde, insanlığın da büyük bir sorunla yüz yüze geleceği, 19. yüzyılda teslim edilmişti.
Abdülhamid’den Erdoğan’a
İşte “Doğu Sorunu” tam da Memalik-i Mahruse’nin korunamaması, parçalanması üzerinden Batılı ideologlar ve tarihçiler tarafından üretilmiş kavramdır.
François Georgeon, Sultan Abdülhamid’i anlattığı çok önemli eserinde Doğu Sorunu’nu şöyle tarif eder: "Nedir bu Doğu Sorunu? Bu deyim, Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar ve Akdeniz’deki toprak kayıplarının büyük devletlerin karşısına çıkardığı sorunların bütününü kapsar.” Yani Doğu Sorunu, bir imparatorluğun çözülmesi süreci değildir yalnız memalik-i mahruse’nin korunamaması ve bitmek bilmeyen savaşlar, katliamlar, yıkımlar, sürgünlerdir.
19. yüzyılın “Doğu Sorunu” Osmanlı’nın parçalanması ile yani Memalik-i Mahruse’nin yok edilme süreci ile başlamıştı. Tam şimdi, yine bir Türkiye Sorunu anlatıyor bu 19. yüzyıl artığı sermaye ve Miloseviçleri, Sisileri, Gülenleri ortaya çıkarıyor, Kürtleri yine kullanıyor. Ama boşuna...
Şu seçim öncesi yapılan ittifakı görüyorsunuz; inanın bu ittifakın tarihi ve güncel nedenleri tam budur... Bu oyunu bu sefer de boşa çıkaralım...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018