Cemil KOÇAK
Nihat Erim günlüğünde şöyle yazacaktır: “Ölümünü vesile yapan Millet Partisi, irtica unsurları ve komünistler, bu hadiseyi iyice istismar ettiler. Cenaze dün kaldırıldı. İstanbul tam irtica günü yaşadı.”
Çakmak’ın 10 Nisan 1950 tarihindeki ölümü, İstanbul’da dinî yönü ağır basan bir siyasî gösteriye dönüştü. Çakmak’ın ölümü karşısında iktidarın gereken saygıyı göstermediği ileri sürülmüştü. Ölüm günü radyoların matem müziği çalmaması ve buna karşılık basının Atatürk’ün ölümünde uygulandığı şekli ile siyah başlıklarla yayınlanması bir tezat oluşturuyordu. Oysa bazı gençlik grupları bu durumu protesto etmek amacı ile radyo önünde toplanmış ve polis tarafından da dağıtılmıştı. Ancak olaylarda çatışma çıkmış ve Taksim Gazinosu ile sinemaların camları hasar görmüştü.
Şehir tiyatrosu zorla kapattırılmış; radyo önündeki gösteride jandarma havaya ateş açmak zorunda kamıştı. Bu arada bayrakların yarıya indirilmesi de sağlanmıştı. Çakmak’ın cenazesinde ise gençler ve subaylar tarafından nöbet tutuluyordu. Tıpkı Atatürk’ün cenazesinde olduğu gibi.
Hilmi Uran, anılarında, radyoda matem müziği çalınmamasının nedenini Başbakan Şemsettin Günaltay’a değil, aksine onun yerine vekâlet eden Nihat Erim’in talimatına bağlıyor. Erim, Çakmak’ın güncel siyasî kimliğinin önde geldiğini düşünerek bu türden resmî bir törene gerek görmemiş. Bütün bu olaylar, yarı yarıya iktidarı protesto ve yarı yarıya da Çakmak için yapılan bir saygı ifadesi olarak kabul edilebilir.
MP’nin gövde gösterisi
Ancak ertesi gün cenazede meydana gelen olaylar daha da genişti. Çakmak için resmî ve askerî bir cenaze töreni yapılması gerekiyordu. Fakat cenazeye katılanlar buna imkân bırakmayacaklar ve cenaze, MP’nin görünmez liderliği altında, tekbir sesleri arasında dönemin en önemli dinsel ağırlıklı ve geniş siyasî gösterisi olarak gündeme gelecektir.
Gösterilerin ardından sayıca kalabalık bir tutuklama da gerçekleştirilecektir. MP, Çakmak için 11 Mayıs’ta seçimlerden hemen önce mevlüt okutacaktır. Faik Ahmet Barutçu, anılarında, Nihat Erim’in olaylar karşısında MP’yi kapattırmayı önerdiğini, fakat İsmet İnönü’nün öneriyi reddettiğini yazıyor. Hüseyin Cahit Yalçın da, olayların 31 Mart’ı andırdığını belirtmişti. Belki de tarihin ironisi, MP’nin DP iktidarı sırasında laikliğe ters düştüğü için yargı kanalıyla kapatılacak olmasıdır! DP, MP’nin dinî hassasiyetine katlanamamamıştı.
Çakmak, İnönü'yü kabul etmedi mi?
Bu arada, Çakmak’ın hastalığı sırasında İnönü’nün kendisini ziyaret etmek üzere hastahaneye gelişi ve Çakmak tarafından kabul edilmeyişi, siyasî dedikodular arasına karışmıştı bile. Oysa Cihat Baban, anılarında, buluşmanın Çakmak tarafından değil, fakat yakınları tarafından ve sağlık nedenleriyle engellendiğini belirtiyor. Nihat Erim de günlüğünde bunu doğrulamaktadır. Çakmak’ın ölümünden neredeyse birkaç gün sonra yapılan 1950 seçiminde MP fazlasıyla hayal kırıklığına uğradı. Cenaze töreninin görkemi seçim sandığına hiç yansımamıştı. Mareşal’in halk üzerindeki etkisi belki de sanıldığı kadar değildi. Hayli abartılmıştı. Neyse ki Mareşal bu sonucu göremedi. Görseydi, herhalde büyük bir hayal kırıklığı yaşardı. DP, CHP’yi geride bırakırken, MP ile Mareşal’in manevî ağırlığını silip süpürmüştü. MP’nin DP hakkındaki ithamları halkta önemli bir yankı bulamamıştı. Ama yanıtlanması imkânsız bir soru hâlâ sorulabilir: Acaba Çakmak tek-parti döneminde görevi başında ölseydi, cenazesi yine böylesine görkemli olabilir miydi?
Amerikalı işadamının kaleminden Fevzi Çakmak
Asya adlı bir Amerikan dergisinde 1936 yılında yayınlanan bir yazıyı daha önce sizlerle paylaşmıştım; yazıda Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak’tan da söz ediliyordu. O, rejimin en önde gelenlerinden biriydi; Atatürk’e de çok yakındı. 1936 yılının sonlarında ABD’de yayınlanan bir dergide çıkan değerlendirme, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Mehmet Münir Ertegün’ün de dikkatini çekmişti: “Atatürk’ün Etrafındaki Zevat” başlıklı yazı, Türkiye’deki siyasî seçkinleri analiz ediyor; yazıda Fevzi Çakmak da önemli bir yer tutuyordu. Amerikalı bir işadamı Çakmak’ı şöyle anlatıyordu:
‘Silahlı Kuvvetler iyi ellere teslim edilmişti’
Amerikalı işadamına göre; muhtemelen Gazi’nin gerçek yetki devrini, ulusal savunma güçlerinin yeniden düzenlenmesini, donanımını ve eğitimini Çakmak’a emanet etmesi kadar iyi gösteren belirgin başkaca bir örnek yoktu. Genelkurmay Başkanı olarak Fevzi Çakmak ülkenin deniz, hava ve kara savunmasından sorumluydu. Sorumluluğu bu alanla sınırlıydı. Ancak bu alanda kendi görüşü, Gazi ile İnönü’nün ulusal politikaya ilişkin konulardaki destekleri koşuluyla ve zaten kendisine bağlı olan yüksek savunma konseyinin nihaî onayıyla üstün geliyordu. Gazi, silâhlı kuvvetlere ilişkin ayrıntılara pek az karışıyordu. Silâhlı kuvvetler, Mareşalin şahsında iyi ellere teslim edilmişti. O, Millî Savunma Bakanı’nın kendi hareket alanına çok fazla sızmasına pek tahammül eder gibi görünmüyordu. Henüz kendi yetkilerini devretmeyi başaramamıştı. Ordunun da Mareşale büyük saygısı vardı. Bu duyguya beğenilmemek gibi mutlu bir korku da karışıyordu. Çünkü, o enerjik bir kumandandı; ciddî yargı ve eylem hatalarına hoşgörü göstermezdi.
Amerikalı işadamının ilk elden gözlemi
O sırada yazarın temsil ettiği Amerikan havacılığı ile Millî Savunma Bakanlığı arasında hava kuvvetlerinin yeniden donanımı ve İstanbul ile Ankara arasında tecrübe edilecek uçuş hattı kurulması için sözleşme imzalandığı halde, yazarın bu sözleşmeyle ilgili emirlerin verilebilmesi için pek çok defalar bakanlığın onayını alması gerekmişti. Her durumda, belgeleri müsteşara, bakana, hesap ve danışma bürolarına, Maliye Bakanlığı’na ve bazen de Bakanlar Kurulu’na teslim etmeden önce bir teknik komisyonun, bir hukuk komisyonunun, bir genelkurmay komisyonunun ve bir de satış komisyonunun imzalarını almak gerekiyordu. İlkesel olarak emirler onaylanmasına karşın, zorluk ilk imzaların alınmasında çıkıyordu. Bakanlık komisyonları birbirlerine ve genelkurmaya öncelik veriyorlardı. Genelkurmay Başkanı’nın şahsen kendisinden gelen bir emir olmadan genelkurmay komisyonu ilk imzayı vermeye ikna edilemiyordu. Genellikle bu uğraşlar, yukarı kademelerdeki hiç kimse ilk imzanın paylaşılmayan sorumluluğunu üzerine almaya cesaret edemediği için başbakanın, hükûmetin ve Genelkurmay Başkanı’nın işin içine dahil edilmesiyle son buluyordu.
Muhafazakâr Mareşal
Bu arada, Çakmak’ın alışılmış geniş bakış açısıyla her zaman tam olarak uyuşmayan muhafazakârlık eğilimleri de vardı. Hava savunmasının değerini, bu dalın diğerlerine oranla daha da gelişmesine ön ayak olacak kadar takdir eden ilk Genelkurmay Başkanlarından olmakla beraber; Anadolu’nun kıtalararası hava yollarının transit geçişine açılmasında kolaylık gösterilmesini reddetmiş ve bunun üzerinde ısrarla durmuştu. Esnekliği, çok sevdiği Marmara Denizi’nin kayalık adacıklarına eşdeğerdi. Yakındoğu’daki İtalyan isteklerinden korkusundan, bir İtalyan havayoluna, sonrasında da yabancı bir havayoluna, geniş Anadolu platosunun üzerinden geçiş izni verme fikrine karşı kendisinde tiksinti doğmuştu.
Fırtınalarla dolu bir siyasi hayat
Mareşal, son derece istikrarlı bir şekilde uzun yıllar Genelkurmay Başkanlığı yaptı. 1920 yılında katıldığı Millî Mücadele’yi de katarsak, aralıksız yirmi dört yıl boyunca bu görevi yürüttüğünü söyleyebiliriz. Ne var ki, isteğinin aksine, 1944 yılında özel bir yasa çıkarılarak yaş haddinden emekli edilmesi, onu politik olarak İnönü karşıtı haline getirdi. İnönü karşıtlığı ise, Mareşalin 1946 sonrası siyasî yaşamını hayli istikrarsız kıldı. Halk üzerinde çok derin ve geniş bir ağırlığı olduğunu düşünüyordu. Bu bakımdan DP’nin kendisine kucak açması mantıklıydı. Ne var ki, Çakmak sadece DP milletvekili olmakla yetinemedi. Aksine, DP’nin Cumhurbaşkanı adayı olması bile ona yeterli gelmedi. Samet Ağaoğlu, siyasî günlüğünde, Celâl Bayar’ın onun için pek de itimat telkin etmeyen bir dille konuştuğunu daha 1947 yılında kayda geçirmişti bile. Bayar, Çakmak’ın hem dönemin solcularıyla, hem de demokratlarıyla birlikte olduğunu, her iki tarafı da idare etmeye çalıştığını söylüyordu. Bayar, zaten Mareşalin bütün hayatı boyunca herkesi idare etmeye alışık olduğundan da söz etmişti.
DP ile Serteller arasında
Mareşal, bir süre sonra DP liderleriyle anlaşmazlığa düştü; onun Sabiha ve Zekeriya Sertel’le Cami Baykurt’la, yani dönemin solcularıyla siyasî yakınlaşması, DP yöneticilerini zaten fazlasıyla rahatsız etmişti. Bunun üstüne bir de DP içindeki Bayar-Menderes-Köprülü eksenine karşı Kenan Öner’in açtığı bayrağa da katıldı. Çakmak ve arkadaşları, DP’nin İnönü ile uzlaştığına ve halktan uzak düştüğüne, hatta onun danışıklı dövüşün partisi olduğuna karar vermişlerdi.Kısa sürede DP içindeki anlaşmazlık politik ayrışma ile sonuçlandı. Muhalefet, parti içi mücadeleyi yitirdi ve partiden ayrılmak zorunda kaldı. Bütün bu süreç, 1948 yılında “üçüncü parti”nin Millet Partisi’nin (MP) kurulmasıyla sonuçlandı. Mareşal, şimdi de Osman Bölükbaşı ve arkadaşlarıyla birlikte yeni partinin başkanı olmuştu. MP, hem CHP hem de DP ile mücadele etti. MP, hatta DP’yi sadece davaya ihanetle suçlamakla kalmadı; onu CHP’nin kuyruğuna takılmakla da suçladı. Bayar ve arkadaşları, “bu davanın adamı değiller”di. Davanın bayraktarlığını MP yapıyordu, başında da Çakmak. MP, DP’yi dine sırt çevirmekle de suçlamıştı. Tıpkı CHP gibi. MP, dine çok daha yakın duran bir partiydi.
Nihat Erim'in günlüğünden
İrticacılar ve komünistler el ele...
“Mareşal’in ölüsünü de istismar etmek isteyeceklerini tahmin etmiştim. Bir bahane vermemeye gayret ediyorum. İnönü’nün derhal beyanat vermesi, telgraflar, radyoda hayat ve hâtırasından bahsetme, İstanbul’a cenazesine gitmek isteyen talebeye tren tahsisi… Fakat buldular: Radyo müzik yayınını durdurmalı, bayraklar yarıya inmeli, millî matem ilân edilmeliymiş… Prof. Vasfi Raşit [Seviğ] Ankara Üniversitesi’ni tahrik ettiriyor, İstanbul’da da tahrikçiler eksik değil.
Nümâyişler…”
“Ölümünü vesile yapan MP, irtica unsurları ve komünistler, bu hadiseyi iyice istismar ettiler. Cenaze dün kaldırıldı. İstanbul tam irtica günü yaşadı.Şimdiye kadar görülmemiş bir kalabalık ( 100.000 kişi tahmin ediliyor) sokaklara dökülmüş. Hafızlar, şeyhler, hocalar, Arapça ezanlar, ilahiler okuyarak Nişantaşı’ndan Beyazıt’a ve oradan da Fatih ve Eyüp’e kadar tabutu götürmüşler. Maalesef bu tezahürlerin önünde üniversite talebeleri yer almış. Hazin bir levha. Otuz yıl sonra laiklik inkılâbımızın imtihanı oluyor bu. Garip bir tesadüf, 1909 yılı Rumî tarihle 31 Martı (13 Nisan) ile bir gün farkla bu manzara 41 yıl sonra tekrar canlanıyor.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016