Cemile Bayraktar
KHK’lılar meselesi gündemimizden düşmüyor.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK), yeni bir kanun çıkmasına imkan tanıyan ve yasama organının anayasadan yetki alarak çıkardığı kararlardır. 1982 Anayasası'nın 87. maddesiyle, "Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek" TBMM'nin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
KHK’lılar gündemimize 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL ile girdi desek yeridir. Türkiye, 15 Temmuz sürecinde ve hatta öncesinde olağanüstü durumlar yaşıyordu, nihayetinde bu 15 Temmuz gecesi en üst zirveye ulaştı ve FETÖ’nün çöküşü başladı.
FETÖ, öyle karanlık bir yapı ki en önemli özelliği kendini her şekilde gizleyebilen habis ahlaklılardan oluşması. Yani kendileri hakkında bir ispat ve delil bulmak gerçekten çok zor. Gizli şifreler, bir takım programlar kullanmalar, ankesörlü telefonlar, Alevi, Selefi, ülkücü, İslamcı, seküler, laik, Hristiyan rolü falan yapabiliyorlar yani elinizde sağlam deliller olmadan bu örgütün üyelerini tespit etmek zor. Delil bulmak zor, zaten deliller de teknik çalışma gerektirdiği için kendi çabanızla bunları tespit etmek mümkün değil.
Zaten FETÖ konusunda yetkili merci devlet ve kurumlarıdır. 15 Temmuz’un oluşturduğu travma haliyle maksadını aşacak şekilde insanlar birbirlerini FETÖ üyesi olmakla itham etti. Özellikle medya mensupları, 15 Temmuz travmasından nemalanmak isteyenler, yer yer cadı avı bilinciyle hareket ederek FETÖ ile ilişkisi olmayan kişileri FETÖ’cü ilan etti ya da şahsi husumet duydukları kişileri FETÖ iftirası ile itham ettiler.
Bylock Olayı sırasında, ki bylock’ın bir FETÖ iletişim aracı olduğundan şüphe yoktur, birçok kişi bylock kumpası ile mağdur edildi, hapis yattı. Bazı FETÖ’cü olduğu bilinen kişiler maalesef hiç yargılanmadı. KHK’lılar konusunda da birçok mağduriyet doğru, onlarca insan FETÖ ile bağlantıları olmamasına rağmen işlerinden atıldı. Bunlardan bazıları görevlerine iade edildi ancak bazıları görevlerine iade edilmedi. Böyle bir durumda insanların, en azından benim dinlediğim kişilerin talepleri şu şekildeydi: “Biz yargılandık, beraat ettik, artık bu lekeyle yaşamak istemiyoruz ve görevimize iade edilmek istiyoruz.”
Böyle bir durumda kimin hak ederek KHK ile uzaklaştırıldığını ya da kimin KHK ile mağdur edildiğini belirlemek benim haddim değil ancak uzun süredir devam eden itirazlar var ve devletin bu itirazlarda bulunan vatandaşlarına kulak vermesi gerektiğine inanıyorum.
Bu tarz bir yazı, her şekle girebilen, her olayda yeniden hain kafalarını yerin altından çıkarabilen arsız FETÖ’cülerin işine yarayacak diye, FETÖ konusu hepimizin kırmızı çizgisi olduğu için kimse bu konuda yazmak istemiyor ancak işin doğrusu maalesef bu. Çünkü yazan, konuşan da “kripto, FETÖ’cü” gibi ithamlara maruz kalmaktan korkuyor. Çünkü ülkede işine gelmeyenlere “FETÖ’cü diyerek her tür suikastı yaptırabilecek aklını kaçırmış bir klik var.” Herkes bu kliğin varlığından rahatsız… Bu kliğin en büyük zararı da haklı FETÖ davalarına zarar vermeleri sonucu oluşuyor. Düşünün FETÖ’cü olmayan bir kuruma FETÖ’cü diyen bir gazeteci daha sonra o kurumun danışmanı olabiliyor, bu size de garip gelmiyor mu?
Hatırlarsınız, 1 yıl önce Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde birçok kişiyi FETÖ’cü olduğu gerekçesiyle şikayet eden kişi daha sonra aynı üniversitede 4 kişiyi öldürmüştü. Bu acı olayı esefle karşılamıştık.
Prof. Dr. Haluk Savaş, KHK ile ihraç edilen isimlerden biri. Hakkında açılan davada beraat etti ve mahkeme yurt dışı çıkış yasağını kaldırdı. Kanser hastası, 9 ay ömrü kaldığını söylüyor. Kendi ifadeleri şöyle: “TC Adana Valiliği’ndeydim; pasaport için önce tahditlerin sorgulandığı odaya girdim. Memura KHK’lı olduğumu, yargılanıp beraat ettiğimi, mahkemenin yurt dışı yasağımı kaldırdığını, iki kez tekrar etmiş kanser hastası olup yurt dışında tedavi olmak istediğimi belirttim. Memur bilgisayardan baktı KHK ile kamudan ihraç olduğumdan KHK ile pasaportumun iptal olduğunu bu nedenle pasaport çıkaramayacaklarını belirtti. Yani mahkemenin benim yurt dışına çıkış yasağımı kaldırması hiç bir anlam ifade etmiyor. KHK bizi yurt içinde ölmeye” mahkum ediyor.”
Beraat etmiş, kanser hastası bir profesör hocamız bu muameleyi bence hak etmiyor. Bu meseleyi diğer önemli meseleler gibi her daim gündeminde tutan AK Partili Mustafa Yeneroğlu da meseleyi bilmediğini ancak adaletin gecikmemesi gerektiğini, şahit olduğu bazı örneklerin kendisine azap verdiğini bu tip gelişmelerin terör örgütleri ile mücadeleye zarar verdiğini belirtiyor.
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) eski rektörü ve öğretim üyesi Prof. Dr. Cavit Bircan, hakkında yürütülen soruşturma kapsamında açığa alındı. Bircan'ın yanı sıra ADÜ'de avukat olarak görev yapan eşi Hatice Bircan da açığa alındı. Dün akşam Bircan ile görüştüm, kendisinin ifadeleri şu şekilde: “Eşim ve benimle ilgili YÖK’te açılmış bir soruşturma yok. Açığa alınma kararı yok. YÖK’ten gelen bir göreve iade yazısı var ancak yeni rektör bunu işleme koymuyor.”
Bu ve bunlar gibi çok örnek var, hepsini bu köşeye sığdırmam mümkün değil. Ancak böyle bir rahatsızlık olduğunu yazmak boynumun borcu. Devletin tüm yetkili kurumlarını FETÖ ile mücadele, KHK kararları, mağduriyetler konusunda hassas olmaya davet ediyorum. Evet, karşınızda somut bir düşman olsa onuna mücadele oldukça kolaydır ancak FETÖ gibi hayalet yapılarla, görünmez olabilen örgütlerle mücadele gerçekten zor, kimse kolay olduğunu söylemiyor ancak bu zorluklar mağdur olan kişilere kulak vermemizi de engellememeli. Zira FETÖ gibi habis bir örgüt, bu tip mağduriyetlerden de maalesef beslenebilir ve bu tip mağduriyetler terör örgütleri ile kararlı mücadelelere zarar verir.
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.08.2025
16.01.2025
7.01.2025
7.11.2024
31.10.2024
9.10.2024
26.08.2024
20.08.2024
15.08.2024
28.07.2024