Demir Küçükaydın
“Yaklaşan Felaket ve Kurtulma Çareleri” başlıklı yazı serisinde bugün strateji; strateji değişimleri gibi konulara kısaca değindikten sonra, felaketi önlemek için strateji değişiminin hayati önemine ve somut olarak nasıl bir strateji değişikliği yapmak gerektiği konusunu ele alacaktık.
Ancak yılbaşı gecesi yapılan Reina katliamını ele almadan da geçmek olmazdı. Çünkü bu aynı zamanda Strateji konusuyla da yakından bağlantılıydı. Bu nedenle tekrar kaldığımız yere dönmek üzere kısaca bir yan yola da uğrayalım
*
IŞİD bütün o arkaik görünüşünün aksine son derece modern ve modernist bir harekettir. Aslında bu ulusçuluğun da tipik bir özelliğidir. Bütün gerici uluslar ve ulusçuluklar köklerini tek tanrılı dinlerin bile öncesine, ta neolitik devrim öncesi topluluklara kadar götürürler ama aslında son derece modernist ve modern hareketlerdir. Arkaiklik, gelenekçilik modern hareketlerin bir özelliğidir.
Dile ya da kültüre dayanan ulusçuluk karşısında ırka dayanan ulusçuluk nasıl bir faşizme denk düşerse; IŞİD gibi hareketlerin dine dayanan ulusçuluğu da, ırkçılık benzeri ama bunun dinci versiyonu bir faşizmdir.
Ve bütün faşist hareketler gibi, aynı zamanda alt sınıfların üst sınıflar karşısındaki tepkilerinden güç alırlar ve onların radikalleşme ve politizasyonunu tüm demokratik kalıntıların ortadan kaldırılması yönünde seferber ederler.
IŞİD’in bu arkaik görünüme bakarak onu feodalizm ideolojisi bir gericilik olarak tanımlamak; balinaları balığa benzeyip suda yaşadıkları için balık olarak tanımlamaktan farksızdır. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Eğer öz ve görünüm aynı olsaydı bütün bilim gereksiz olurdu. Hatta genellikle öz tam zıttı biçimde görünür. Görünüşte güneş dünyanın etrafında döner ama özünde dünya güneşin.
Nasıl anatomileri incelenince, aslında balinaların memeli hayvan oldukları görülürse; IŞİD, EL Kaide benzeri hareketlerin de tamamen aksine dinsel hareketler olmadıkları; aksine son derece ırkçılık benzeri gerici ve milliyetçi hareketler dolayısıyla aynı zamanda son derece modern ve modernist hareketler oldukları görülür. IŞİD İslam’ın radikalleşmesi olmaktan ziyade, modern toplumdaki radikalizmin kendini en tutucu ve biçimci İslam yorumları biçiminde ifade etmesidir de.
Pozitivistlerin (Kemalistler ve Stalinistler) anlamadığı ve anlayamayacağı da budur.
Ayrıca bütün bu hareketleri yaratan temel neden de, aslında son duruşmada ekonomik olarak tek bir dünya olmuş dünyanın, hala yüzlerce devlete bölünmüşlüğüdür. Bu global altyapı ile; bununla tam zıtlık içindeki reaksiyoner ve aydınlanmanın inkârına dayanan ulusların ve ulusçuluğun geri ve gerici üstyapısının çelişkisidir.
Bu nedenle IŞİD aynı zamanda hem bir faşizm tipi bir ulusçuluğu temsil eder hem de aynı zamanda, globalleşmenin bir görünümüdür. Bugün yeryüzündeki en “enternasyonalist” veya “kozmopolit” denebilecek hareket, ulus ve ulusal devlettir. Aslında varlığı ve etkisiyle, ulusların ve ulusçuluğun insanlığı nasıl boğan bir kement olduğunun tipik bir semptomudur. Aynı zamanda ulusların ve ulusçuluğun zamanını doldurduğunun bir kanıtıdır.
Tam da bu özellikleri nedeniyle, arkaik görünümlü IŞİD, toplumsal temeli ve daha birçok özelliği ile, kendisine karşı başarılı bir savaş veren, son derece modern ve modernist YPG gerillalarından, yani Kürt ulusal hareketinden bile daha modern ve modernist yapı ve harekettir. Klasik uluslar ötesi bir ulusal ve ulusçu harekettir.
IŞİD’in daha ciddi bir incelemeyi de hak eden bu yapısal ve sosyolojik özellikleri onun politik olarak kıvraklığını, hesaplılığını ve hatta gücünü ve güçsüzlüğünü de belirlemektedir.
Bir kaçına değinelim.
*
IŞİD ile Kobane’de savaşan ve onu yenen Kürt veya Türkiye’den oraya dayanışma için gitmiş savaşçıların bile belirtmeden geçemediği bir olgu var. Neredeyse hepsi, IŞİD’in çok iyi savaştığını, savaş alanlarındaki taktiklerinin çok yaratıcı ve başarılı olduğunu söylüyorlar. Daha birkaç gün önce de belli ki Türk istihbaratı ve ordusuyla yakın ilişkileri olan bir yazar El Bab’ta IŞİD’in savaşı hakkında benzer sözler ediyordu.
Ama sadece fiziki savaş alanında böyle değil, psikolojik savaşı, propaganda savaşını ve medyayı da başarılı kullandığı da çok açık.
Aynı şekilde egemen olduğu yerlerde, halkın yaşamını da düzenleyip, eğer o “İslam Devleti”nin kurallarına karşı durulmazsa, tıpkı Hitler Almanya'sında olduğu gibi, can ve mal güvenliğini de sağladığı; olağan hizmetleri de başarıyla örgütlediği ve bu sayede savaş ortamında elektriği, suyu çalışmayan, sokağa çıkamayan, can ve mal emniyeti bulunmayanlara bunları sağlayarak sağlam bir destek edindiği de bir sır değil.
Kaldı ki, ta Emevilerden beri devlet hayranlığı ile büyümüş, zerrece demokratik özlemi ve hayali bulunmayan Müslüman ahali için, IŞİD egemenliği altında yaşamak, bir baskı altında yaşama hissi uyandırmaz. Ayrıca tıpkı Türkiye’deki Türklerin katledilen ve sürülen Ermeni ve Rumların malları ile belli bir servet edinmeleri gibi, Hıristiyan, Ezidi, Alevi mallarına konup IŞİD ile kader birliği yapmak anlamına da geldiği için, zamanla bu destek daha da pekişir bile.
Ama sadece askeri taktikler, idare, medya değil, IŞİD aynı zamanda gerek hedeflerini belirlemek, gerek zamanlamak bakımından da çok akıllıca hareket eder. Hedeflerin seçimi, zamanlaması ve eylemlerin biçimi sadece bir mesaj değildir; sadece karşı tarafın en zayıf yerini bulmaz, aynı zamanda bir atışta birkaç kuş vurur. Bu kuşlar genellikle o sırada fiili ve zımni iş birliği içinde olduğu kesimlerin de hedefleri ve çıkarlarıdır.
Örneğin seçimlerden önce Diyarbakır sonra Suruç, Ankara ve diğer katliamlar aynı zamanda Erdoğan, Ergenekon ve Genelkurmay’ın Kürt hareketini ve onunla ittifak halindeki demokratik hareketi bastırma ve sindirme planlarıyla tam bir uyum halinde olmuştur. Türk devletinin IŞİD ile yaptığı fiili ve zımni iş birliğine tamı tamına denk düşüyordu.
(Bu aynı zamanda Türk devletinin istihbarat örgütleriyle koordinasyonu anlamına da gelir ama böyle bir fiili koordinasyon olup olmaması önemli de değildir. Çıkarların çakıştığı noktada bunun fiili bir koordinasyonla mı; amacın paylaşılması ve kavranması ile mi (Amacın doğru kavranması en etkili koordinasyondan bile daha iyi bir organizasyonu mümkün kılar) olduğunun bizim çözümlemelerimiz açısından önemi yoktur. Biz konuyu sosyolojik, politik ve stratejik olarak ele alıyoruz. Diğeri kriminologların veya enayiler teorisyenliği denebilecek komplo teorilerin alanına girer. Çünkü enayilerin komplo teorileriyle açıklamaya kalktığı her şey aslında sosyolojik ve politik olarak da açıklanabilir.)
Dikkat edilirse, IŞİD’in Türkiye’deki bütün eylemleri ve bunlara sahip çıkıp çıkmaması iyice incelenirse, bir taşta birkaç kuş vurma özelliği görülür.
Eylemlerine sahip çıkmaması, aynen şu anlama gelir: “Evet bunu biz yaptık ama aslında bu bizim acil çıkar ve hedefimizi oluşturmaz; elbette çıkarlarımıza aykırı değildir ama bunu esas olarak müttefikimizin isteğiyle ve onu memnun etmek için yaptık. Bunun için sahiplenmiyoruz.”
Sahiplendiklerinde ise, “evet bu bizim de çıkarlarımıza ve hedeflerimize uygundur” anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla rahatlıkla, Kürtlere ve demokratlara yönelik IŞİD saldırıları (Diyarbakır, Suruç, Ankara), o bunların hiç birisine sahip çıkmadığından, Türk devleti ile iş biriliği içinde onun yönlendirmesi veya onun acil hedef ve çıkarlarına uygun olarak yapıldığı; kendisi için acil ve önemli bir gereklilik olmadığı anlamına gelmektedir.
Kendisinin sahipledikleri de sadece kendisinin çıkar ve hedeflerine tabi değildir. Var olan dengeler içinde birilerinin işine yarayan eylemlerdir. Böylece onların toleransını, göz yummasını, görmezden gelmesini de garantilerler. Politikada herhangi bir eylem ya da güç sizin çıkarınıza uygun olduğunda “istemem yan cebime koy” çıkarcılığı her zaman geçerlidir.
Bu açıdan Rus Elçisinin öldürülmesi ve Reina katliamı ele alındığında konu çok açıktır.
*
Terör eylemlerinin yarattığı fiziki veya moral tahribatın çok gelip geçici olduğunu; bununla hiçbir askeri ve fiili başarı elde edilemeyeceğini elbet bu örgütler bilirler. Bunun için eylemlerinin asıl amacı mesaj vermeye yöneliktir.
Rus elçisinin Türk Rus ilişkilerini bozmaya yönelik olduğu bir hamasettir. Gerçek hiç de örtülemeyecek keder açıktır.
Rus elçisinin öldürülmesinin de birkaç anlamı vardır. Elçiyi Nusra’nın (El Kaide) öldürmesi sonucu değiştirmez.
Elbet bir yanıyla, Rusya’ya, onun verdiği destek sayesinde Halep’te uğranan yenilginin bir karşılığıdır.
Ama aynı zamanda eylem yerinin Türkiye ve Ankara olarak seçilmesi, Türkiye’ye Fırat Kalkanı izni karşılığında, Halep’i Rusya’ya satmasının da bir karşılığıdır.
Ama aynı zamanda üçüncü bir mesajı da bulunmaktadır. Erdoğan’a da bir mesajdır. Erdoğan’ın da korumalığını yapmış, yakınlarında bulunmuş bir polis aracılığıyla, Ankara’nın en korumalı yerlerinden birinde yapılan bu eylem aynı zamanda Erdoğan’a da bir mesajdır. Çok ileri gidersen senin de canın emniyette olmaz demektir.
*
Bu çok yönlülük aynen Reina katliamında da görülür.
Birincisi elbette, şu sıra El Bab’ta Türk ordusu ile IŞİD arasındaki savaşta cephe gerisinden yapılmış bir karşı saldırıdır. Ama onu sadece böyle görmek yanıltıcı olur. Bu belki de en sondaki hedeftir.
Bu katliamın aynı zamanda “yaşam tarzı”na ya da “laiklere” yönelik olduğu da açık bir gerçektir.
Bu amacı bakımından Erdoğan’ın hedefleriyle tam bir uyum içindedir.
Çünkü Erdoğan’ın hedefi bir İslam devletidir. Yani ulusun ve devletin İslam ile tanımlanmasıdır, Türklüğün yanı sıra ve ondan önce.
Erdoğan’ın hedefi bütün dinlerden yurttaşların ve dinsizlerin eşit haklarla yaşadığı; devletin hiçbir dinden yana olmadığı bir rejim değildir. Aksine böyle bir hedefin ya da programın can düşmanıdır. Erdoğan’ın hedefi, İslam’a göre tanımlanmış bir ulusta, diğer dinlerin ve dinsizlerin ancak ulusun ve devletin İslam’ının kurallarına uydukları takdirde ve onların tolerans gösterdiği çerçevede yaşayabilecekleri bir durumdur.
Bu İslam devleti ve ulusu, belki Müslüman olmayanları ve İslam’ın belli bir yorumunu (örneğin selefi yorumunu) kabul etmeyenleri IŞİD gibi öldürmeyecektir ama boyun eğdirmeye ve baskı altına almaya yönelik olacaktır.
Bu yönde şimdi, aynı zamanda laik karakterdeki Kürt hareketini fiilen tasfiye ederek, önündeki ikinci adım olarak laiklerin ve Alevilerin direncini kırmayı hedef almış bulunmaktadır.
Ve aslında onlar da büyük ölçüde sinmiş ve CHP tarafından başları bağlanmış bulunuyor.
Türk devleti, askeri bürokratik oligarşi, kendi egemenliğini sürdürmek için, Kürtler karşısında her zaman kendisini desteklemiş laik ve Alevileri şimdi Erdoğan’ın insafına terk etmiş bulunuyor. Aklınca Erdoğan’ı piyon olarak kullandığını, Erdoğan’ın sağladığı kitle desteği sayesinde, cephe gerisini sağlama alıp, “beka sorunu”nu,(yani Rojava’nın yok edilmesi ve Kürt direnişinin ve örgütlülüğünün ezilmesi) halledeceğini; sonra da Erdoğan’ın işini bitireceğini ve Türkiye’yi şeriat tehlikesinden kurtarmış olarak geri dönüp tekrar “eski güzel günlere” geri dönebileceğinin hesabını yapmaktadır.
Ancak bunu Elbette Erdoğan da biliyor ve tam da bu nedenle bir an önce üstten başkan seçilerek pozisyonunu güçlendirerek; alttan çetelerini örgütleyerek; Noel baba saldırıları ve yılbaşı kutlamaları sembolleri üzerinden laikleri ve Alevileri terörize ederek mevzilerini güçlendirmekte; en radikal ve saldırgan politik İslam kesimler, polis, mafya vs. ile kendi cephesini tahkim etmektedir.
Kapışırlarsa, kapıştıklarında büyük bir olasılıkla kazanan da Erdoğan olacaktır. Tıpkı Fehullahçılar gibi, öndersiz ve özünde tamamen gerici bir programdan ötesine sahip olmadıkları için; örgütlü kitle destekleri bulunmadığı için muhtemelen ulusalcılar yenilecektir veya hiç çatışmaya bile girmeden teslim olacaklardır.
Çünkü Türk ordu ve bürokrasisinin durumu, bir zamanlar Komünizm ve işçilerden korkusundan Hitler’e teslim olan Alman Junker gelenekli Prusya askerliğinden farklı değildir. Şimdi sadece komünizmin yerini Kürtler ve PKK almış bulunuyor. Bir zamanların sözüm ona laik Türk subaylarının birden bire inanmış sıfır numara Müslüman kesilmesi; “merhaba Asker”in yerini, “Selamünaleyküm”ün alması, tıpkı Hitler’i hor gören Alman generallerinin Hitler selamı vermeleri gibi, hiç kimseyi şaşırtmamalıdır. Tarihsel olarak ömrünü doldurmuş güçler kendi sonlarını bizzat böyle getirirler. Bir zamanların batıcı ve modernleşmeci Türk Ordusu ve Devlet Sınıfları nasıl Avrasyacı oldularsa, yarın da sıfır numara Müslüman olmakta bir sakınca görmezler. Bahane de her zaman hazır olacaktır: “viran olası hanede evladı iyal var.”
İşte Reina saldırısına, Erdoğan’ın laikleri ve Alevileri sindirme; Türklüğün yanı sıra İslam’la da tanımlanmış bir ulus ve ulusçuluğa geçiş çabaları çerçevesinde bakmak gerekir.
Böyle bakınca, IŞİD’in Reina’ya saldırısı aslıda tamı tamına Erdoğan’ın amaçlarına da hizmet etmektedir.
Bundan sonra “laikler” kendilerini daha bir korku içinde hissedecekler, korku içinde olacaklar ve muhtemelen gelecek yılbaşında kimse yılbaşı bile kutlayamaz olacaktır. Çünkü Yılbaşı sadece yılbaşı değildir; tüm bir “yaşam tarzı”dır.
Bu uyum nedeniyle de olayı yapan yakalan(a)mayacaktır büyük bir olasılıkla. Dikkat edilirse, Kürtlerin ezilmesine yönelik planlarla uyum içindeki önceki eylemleri yapanların hiç birisi de yakalanmamış ve işler açığa çıkmamıştır.
*
Öte yandan, seçilen hedef de çok anlamlıdır.
Birincisi, üst sınıfların gittiği bir yer seçilerek, aslında alt sınıfların sempatisi veya hayırhah bir desteği, tarafsızlığı veya ilgisizliği amaçlanmış bulunmaktadır.
Bu da aynı zamanda Erdoğan’ın İslam ve fakirler; laik ve zengin burjuvazi ve kentliler zıtlığı biçimindeki; kendisinin de o fakir ve Müslümanların lideri olduğu şeklindeki kalıba da uygundur. Erdoğan’ı destekleyen alt kesimlerin, varoşların buna içten içe sevinecekleri açıktır.
Ama daha anlamlı olanı, seçilen yerin Beşiktaş’ta olmasıdır. Beşiktaş ve Kadıköy, İstanbul’un az çok “laik yaşam tarzı”nın sürdürüldüğü son sığınaklardır. (Belki buna Bakırköy de eklenebilir.) Orada hala bir Avrupai bir hava vardır.
Beyoğlu ve Taksim, Gezi’nin patladığı bu yer, aslında İstanbul’un bu en stratejik yeri, Erdoğan tarafından fiilen polis gücü ve darbe girişiminden sonra ortalığa saldığı İslamcı militanların tehdidi ve fiili işgaliyle tamamen fetih edilmiş bulunuyor.
Bugün artık Taksim’de hiçbir demokrat bir yana, bir laiğin bile bir gösteri yapma, bir direniş yapma şansı bulunmamaktadır. Yakında bunlar olağan kıyafet ve tavırlarıyla orada da dolaşamayacaklardır.
Ama Gezi’nin iki ayağı daha vardı: Kadıköy ve Beşiktaş. Bu ikisi bir bakıma Taksim’in ve Gezi’nin hinterlandıydı; Yoğurtçu ve Abbasağa parkları Gezi’nin geri çekildiği sığınaklar olmuştu.
Şimdi sıra İstanbul’un bu iki modern kalesinin düşürülmesine gelmiştir.
İşte bu eylem aynı zamanda Erdoğan’ın bu amacıyla da tam bir uyum içindedir. Beşiktaş’taki Gezi ruhunun son kalıntıları ve laikler, TAK’ın Dolmabahçe eylemi sayesinde, Türk ulusalcılığı kanalından yedeğe alınmıştı. Beşiktaş stadında yapılan tören bunun bir gösterisiydi.
Artık Kürt hareketi neredeyse bütün önemli savunma mevzilerini yitirdi. Vekiller ve belediye başkanları içeride, yayınları kapanmış; Kürt hareketinin nefes aldığı tüm yazar ve yayınlar ya içeri tıkılmış ya da kapatılmış bulunuyor. Kürt hareketi artık bir kitle hareketiyle demokrasi diyerek Rojava’ya saldırıldığında arkadan çevirme yapamaz. TAK’ın eylemleri veya PKK gerillalarının askeri saldırıları ise artık ciddi bir tehdit oluşturmaz. Beraber yaşanabilecek bir hastalık gibi görülebilir.
Bu nedenle şimdi artık sıra laiklerin de tasfiyesine ve sindirilmesine gelmiş bulunuyor.
Reina saldırısı, aynı zamanda bu son kalelerin (buna Ege ve İzmir ve benzeri başka yerler de eklenebilir) düşürülmesine yöneliktir ve bu anlamda Erdoğan’a aynı zamanda bir destektir.
Bu destek elbette yarın öbür gün Erdoğan Ulusalcılarla kapıştığında da yanında olacaktır.
Önümüzde Erdoğan ve IŞİD’in hedefinde muhtemelen artık laikler ve Aleviler bulunuyor. Kadıköy, İzmir gibi laiklerin yoğun olduğu stratejik yerler bundan sonraki muhtemel hedefler arasında olacaktır. Stratejik bakımdan en önemli yerler Kadıköy ve Beşiktaş’tır. Buralar düşünce İzmir zaten kendiliğinden düşer. Bugün İstanbul neyi konuşursa yarın Türkiye onu konuşur.
*
Reina saldırısının bir diğer özelliği, Türkiye’nin IŞİD’i hedef gibi gösterip aslında Kürtlere yönelik El Bab’a yaptığı saldırısına bir cevap olduğu gibi aynı zamanda bunu meşru göstermek ve yardım etmeleri ve önünün açılması için ABD’ye daha kolay baskı yapabilmesi için de tam anlamıyla Türk ordusunun ve ulusalcıların amaçlarıyla uyum içindedir.
Seçilen yerlerin yabancıların çok olduğu, turistlerin olduğu yerler olması da anlamlıdır. Bir bakıma Erdoğan’ı ve Müslümanları korumaktadır.
Özetle, bütün diğer IŞİD eylemleri gibi eylem Türkiye içindeki nesnel olarak çıkar birliği veya hedef birliği içinde olduğu müttefiklerini de gözeten eylemlerdir.
Ama aynı zamanda yeniliği de vardır. İlk kez Türkiye’de hükümetin açıktan başlattığı, İslam devleti kurma çabalarına açıktan bir destektir de.
*
Türkiye’de bir iç savaşı da körükleyebilir deniyor ama ben şahsen iç savaş bile olmadan teslim olunacağı kanısındayım.
Bu sonuca ulaşmamın nedeni İslamcılara getirilen karşı argümanların İslam’ın içinden olmasından dolayıdır.
Birkaç gündür bir video paylaşılıyor ve çok beğeniliyordu. Noel ve yılbaşı kutlanmasına karşı bildiri dağıtanlara yapılan laik birinin yaptığı itirazlar.
“Ama sen çocuk tecavüzlerine karşı ne yaptın. Bu Müslümanlığa sığar mı” tarzındaydı itirazı. Bu baştan yenilgi demektir.
İtirazı yapan, “ne olacak ben gâvurum, senin deyiminle kâfirim. Ben de kandil kutlamayın, dini bayramları kutlamayın diye bildiri dağıtabilecek miyim? Seninle aynı haklara sahip olabilecek miyim” demiyordu.
“Eğer bana hayat yoksa sana da olmayacak” kararlığında ve eşitlikçi bakış açısından değildi.
Bu baştan yenilindiği ve teslim olduğu anlamına gelir.
Bugün “gâvur” olmak; “kâfir” olmak biricik demokratik, devrimci ve politik bir eylemdir. Artık herkes ve gerçek inanmış Müslümanlar politik olarak gâvur ve kâfir olmalıdır.
Bütün demokratlar, gerçekten inanmış, ulusu İslam’la tanımlamak gibi bir derdi olmayan Müslümanlar, “biz gâvuruz ve eğer Müslümanlarla aynı haklarla yaşama hakkımız olmayacaksa, madem bu dünyada bizim yaşama hakkımız yok sizi de yaşatmayacağız” demeli diyebilmelidirler. Bunu dedikleri an; bu kararlılığı gösterebildikleri an hem gerçek demokratik bir programı ifade etmiş olurlar; hem bu dağınıklığa ve savunmaya çekilmeye bir son verebilirler; hem de bütün dengeleri değiştirebilirler.
Herkesi politik olarak Gâvur, Dinsiz, İmansız, Kâfir olmaya çağırıyorum.
Politik olarak bunları olacak cesareti olmayanlar, yenilmeye, hem de hiç bir olumlu miras, bir direniş öyküsü bile bırakmadan yenilmeye mahkûmdurlar.
2 Ocak 2017 Pazartesi
Demir Küçükaydın
@demiraltona
https://demirden-kapilar.blogspot.de/
https://www.youtube.com/user/demiraltona
https://drive.google.com/open?id=0BxCB_Gtx8VYAcDREeTJVLW93MjA
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.04.2020
30.03.2020
19.03.2020
18.03.2020
17.03.2020
10.03.2020
2.03.2020
1.03.2020
2.02.2020
3.01.2020