Ekin GÜN
Bugün bir değişiklik yapacağım. Vakti zamanında medyada çok konuşulmuş, alevi sönse de hala ara ara konuşulmaya devam eden üç konuyu ele alacağım ve satır sonunda da bir soru sorarak konuyu bitireceğim. Aslında bahsedeceğim bu üç konudaki tavrım benim sadece politik konulardaki değil hayat felsefemdeki ilkeleri de temsil ediyor. Bu ilke ve felsefelerin birleşimi ise adalet ve dürüstlüğe çıkıyor. Umarım meramımı sürç-i lisan etmeden anlatabilirim.
1) Kamuoyunda birkaç haftadır konuşulan bir konu var. O da CHP Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi'nin Ataşehir Belediye Başkanı olan eşi Battal İlgezdi'yle birlikte sahip olduğu rezidanslar ve lüks daireler. Bu rezidans ve lüks dairelerin özelliklerine ve sayılarına hiç girmeyeceğim. Zaten beni de bunlar ilgilendirmiyor. Türkiye'de alım gücü bakımından insanların bu tarz mal varlıklarına sahip olması hepimizi ancak mutlu eder, sahip olmayanların da olmasını istemek en doğal isteğimiz olur. Lakin bu mal varlıklarına nasıl sahip olunduğu ve bu mal varlıklarına hiç sahip olmamış gibi politika sömürüsü yapmak pek olacak iş değildir. Gamze Akkuş İlgezdi'nin bu rezidans ve lüks dairelere nasıl sahip olduğu milletvekili sıfatını kazandıktan sonra ülkenin şeffaflığı açısından vatandaşın bilmesi gereken ahlaki bir kuraldır. İkincisi İlgezdi'nin bu mal varlıkları ortaya çıkmadan önce Meclis yemininde sol yumruğunu havaya kaldırarak “solcu selamı” vermesi duruma bugünden bakıldığında politik sömürüden başka bir şey değildir. Çünkü o ima ettiği solcu selamını asgari ücretle çalışan işçilere gönderen İlgezdi'nin düşünmesi gereken o işçilerin bir ömür çalışsalar bile o rezidanslara sahip olamayacağı ve kendisinin lüks yaşantısının da o emekçi selamıyla ne kadar örtüştüğünün vicdanıyla muhakemesidir. Üçüncüsü ise 17-25 Aralık Darbeleri'nde Cemaat/Doğan medyaları çarşaf çarşaf yolsuzluk iddialarını sürmanşetlerden verirken her avukatın bile sahip olamadığı bu rezidanslarla ilgili haberleri bırakın birinci sayfayı gazetelerinin hiçbir sayfasında neden görmez? AK Parti medyasının yolsuzluklarla ilgili hassasiyeti olmadığını iddia eden bu medya kuruluşları amaçları yolsuzluk meselesiyle şayet İlgezdi çiftinin bu mal varlığına nasıl sahip olduklarını araştırmaları bu hassasiyetlerinin bir ölçüsüne adaletli bir işaret olmayacak mıdır? Yoksa asıl meselenin hiçbir zaman bahsedilen mesele olmadığı gibi bu noktada da mesele yolsuzluk değil midir? Ne taraftan bakarsak bakalım Cemaat/Doğan medyaları açısından gidişat çifte standart, İlgezdi çifti açısından da politik sömürüden başka bir şey olmuyor.
2) Geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi dershanelerin kapatılması yönündeki kanunu iptal etti, muhtemelen de bu kararının gerekçesini Çarşamba günü açıklayacak. İlkesel olarak serbest piyasa ekonomisi ve dolayısıyla özel sektörü destekleyen biri olarak özel sektörlerin devlet eliyle kapatılmasını ve piyasaya devletten gelen bir müdahaleyi doğru bulan bir kişi değilim. Lakin aynı oranda halkın seçtiği bir hükümetin sosyal, ekonomik politikalarda karar verme yetkisinin hükümette olduğunu nasıl düşünüyorsam eğitim konusunda karar verecek mekanizmanın da Keynes tarzı ekonomiyle idare edildiğimiz için seçilen hükümete bağlı olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda kanunları da halkın talepleri doğrultusunda seçilen hükümetlerin hayata geçireceğine inanıyor ve bu noktadan da yola çıkarak Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu bu kararı hatalı buluyorum. Bu noktada esas alacağımız ortak meşruiyetin, her ne kadar verilecek politik karar sosyal, ekonomik ve eğitim alanındaki ilkelerimize ters düşse de demokrasi olduğunu içselleştirmemiz gerekiyor. Sayısı bir dershane sınıfının mevcudunu geçmeyen Anayasa Mahkemesi'nin üyelerinin milyonları ilgilendirecek bir siyasal kararı vermesi ve buna kimsenin dokunamaması Demokles'in kılıcının başımızın üstünde sallandığının da bir göstergesi. Öyle ki bu noktada bir darbe ürünü olan Anayasa Mahkemesi'nin yapısal işleyişini tartışmak ve bu tartışmalardan yola çıkarak Anayasa Mahkemesi'nin kurumsal yapısını tüm vicdanlara ortak bir şekilde seslendirebilmesi için hukukun bağımsızlıktan ziyade tarafsızlık ilkesinin gerçekten ortaya konmasında büyük fayda var. Zaten bugüne kadar yaşadıklarımız hukukun bireyi değil de devleti koruduğundan dolayı olmadı mı? Ya da hukukun dogmatik olarak algılanmasından ve halkın hukukunun hiçe sayılmasından dolayı? Onun için Anayasa Mahkemesi gibi bir kurum kurulduğu günden bu yana halkın çoğunluğuna ne derece ortak bir şekilde seslenebildi ki vermiş olduğu bu son karar tarafsız ve bağımsız olabilsin? Konunun dönüp dolaşacağı yer her ne kadar sivil anayasaya doğru gidecek olsa da sivil anayasada Anayasa Mahkemesi'nin kurumsal zihniyeti herkesin güvenini sağlayacak bir şekilde olmalı ve artık 2015 yılına geldiğimiz bu çağda siyasal konuları/yaptırımları ele alan ve bunlarla ilgili karar veren hükümetin en gerçekçi meşruiyet odağı olduğu anlaşılmalı. Geriye kalan çıkış yolunu sivil halk zaten bulacaktır.
3) Son zamanlarda kamuoyunda bazı güvendiğim isimlere ve vicdanından kuşku etmediğim isimlere baktığımda tartışmalarımızı fikir tartışmasından çıkarıp bel altı tartışmalara doğru dümen kırdığımızı düşünüyorum. Özellikle geçtiğimiz ay yapılan LGBTİ'nin Onur Yürüyüşü verdikleri yürüyüşten yola çıkarak HDP'nin eşcinsellerin partisi olduğu ve bunun için helak olması gerektiğini belirtenlerin azımsanmayacak çoğunlukta olduğunu görmek Yeni Türkiye'ye uyan bir tutum değil. Birincisi HDP beğenelim beğenmeyelim halkın oylarıyla Meclis'e taşınmış bir partidir, halkın oylarıyla taşınması eleştirilmemesini öngörmez ama halka saygıdan dolayı bu eleştirinin fikir çerçevesi şeklinde yapılmasını öngürür. İkincisi HDP'nin silahlı bir örgütle bağlantısından tutun da yapmış olduğu kirli algı operasyonlarına kadar eleştirilecek birçok noktası varken cinsel kimliği farklı olan insanları işin içine katarak ve bu noktada onları da başkalarına hedef haline getirterek eleştirmek çok büyük yanlıştır. Üçüncüsü Stonewall'den bugüne cinsel kimlik ve kadın meselesi konusunda birçok okuma yapmış ve standart bir demokratlığa sahip olduğuma inandığım biri olarak şunu söyleyebilirim ki kişinin cinsel kimliği başkasına zarar vermediği ölçüde sadece ve sadece kendisini ilgilendirir. Bu demokratlığın ve evrensel insan haklarının da temel bir ölçüsüdür ayrıca. İnsanların nasıl din, dil, ırk gibi konulardaki farklılığını demokratlığımız sonucunda hoş görmek mecburiyetindeysek cinsel kimlik farklılığını da hoş görmek mecburiyetindeyiz. Dördüncüsü her yazımda hemen hemen belirttiğim bu ülkenin değişim dinamiği olan muhafazakar camiadan bazı dindarların LGBTİ konusunda kullanmış olduğu dilin Kemalist dilden farklı olmadığını söyleyebilirim. Örneğin; bazı dindarların LGBTİ'nin geçen Haziran ayında yapmış olduğu yürüyüşe ilişkin “gitsinler Hollanda'ya” söylemi kendilerine özellikle 28 Şubat zamanında “gitsinler Arabistan'a, İran'a” söyleminden farksız mıdır? Bence değildir. Birinin diliyle birilerine tahakküm kurmakla o ülkeye demokrasi ve özgürlük gelmez. Aynı zamanda hep bu konu konuşulduğunda artık klasik hale gelen Erdoğan'ın Abbas Güçlü'nün programında AK Parti iktidar olmadan önce 2002 yılında eşcinsellerin öldürülmesiyle ilgili söylemiş insani sözleri Google'dan search ederek bulabilirsiniz. Aynı şekilde tabanı dindar olan ve genellikle dindar kesimden oy alan AK Parti'nin 7 Haziran Seçim Broşürü'nde LGBTİ yürüyüşlerinden bahsedildiğini, bundan iki-üç yıl önce AK Parti mitinginde LGBTİ'nin sembolü gökkuşağı bayrağının dalgalandığını ve AK Parti'ye oy veren AK LGBTİ kuruluşu olduğunu da söylemek mümkün. Altıncısı LGBTİ mensuplarının da kendilerini halkın üstünde görmeden anlaması gereken bir şey var ki o da; ilk yürüyüşlerinin 2003 yılında AK Parti zamanında 200 kişiyle olduğunu ve o tarihten bu tarihe kadar her sene yürüyüşlerinde on binlere ulaşan sayıya beğenmedikleri, dışladıkları ve hatta aşağıladıkları bu iktidar döneminde sahip olduklarıdır. Ve unutmadan LGBTİ mensupları bu noktada bilmeliler ki bir yürüyüşte halkın dini ya da toplumun büyük kesiminin değer verdiği öğe ve figürlerle alay etmek, aşağılamak bu öğe ve figürlere değer verenler tarafından saygı görmenin imkansız hale geleceğine de davetiye çıkarmaktır. Bu da hoş olmayan yanlış bir tutumdur. Toplumsal problemlerimizi demokrasi ve özgürlük ekseninde çözmek adına birbirimizin değerlerine saldırmadan ve bunları birbirimize karşı üstünlük kuracak bir malzeme odağı haline getirmeden konuşmamız gerekiyor. Bir siyasal parti olan HDP'yi de tüm bu paradigmaları göz önünde bulundurarak toplumu oluşturan farklı cinsel kimliğe sahip insanları hedef haline dönüştürme gibi bel altı söylemlerine girmeden gerçekleştirmiş olduğu siyasal politika ve fikirlerle eleştirmek bana sanki daha faydalı olacakmış gibi geliyor. En büyük ihtiyacımız olan ve her daim yapmamız gereken şey de zaten bu karşılıklı fikir diyalogları değil midir?
Yazarlar
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.10.2018
24.09.2018
9.02.2018
19.08.2018
29.07.2018
15.07.2018
1.02.2018
14.06.2018
4.02.2018
9.02.2016