Ergun BABAHAN

Bay Erdoğan’ın taziyesi önemli ama anlamlı mı?
25.04.2014
2136

 Türkiye, attığınız her adımın tarihi sayıldığı bir ülke. Bay Erdoğan’ın dün 1915 olaylarıyla ilgili açıklaması da öyle kabul edildi. Ermeni Soykırımı’nı Bay Erdoğan gibi şiddetle inkâr eden‘‘Türkiye Türklerindir’’ gazetesinin manşeti, ‘‘9 dilde tarihi mesaj’’dı mesela. Her haberi,‘‘tarihi, şok’’ veya ‘‘skandal’’ olarak duyuran bir medyamız var ne de olsa.

Futbolda alınan galibiyetten, Eurovision Şarkı Yarışması’nda alınan galibiyete kadar her şeyin tarihi ilan edildiği bir ülkeyiz. Böyle bir toplumda her eyleminizin tarihi olması mümkün. Hele size yalakalık yapmak için çırpınan gazete ve gazeteciler varsa.

Ama bunu sadece, ‘‘Türkün Türke propagandası’’ olarak kendi sınırlarınız içinde yapabiliyorsunuz. Çünkü başta Ermeni basını olmak üzere, Batı medyası, Bay Erdoğan’ın bu açıklamalarını tarihi görmemişti.

1915’in adını koymayan, devlet eliyle planlı bir şekilde öldürülen, imha edilen Ermenileri otobüs kazasında ölmüş insanlarla bir tutan bir açıklamanın tarihi olması elbette mümkün değildi.

Ancak açıklamanın Bay Erdoğan tarafından, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık kurumu adına yapılmış olması önemliydi. Çünkü resmi bir kurum adına ilk kez, Birinci Dünya Savaşı’nda Ermeniler’in öldürülmüş olduğu kabul ediliyordu.

Ancak, mesajın tamamında hâkim olan hava, ‘‘Onlar da öldürdü, biz de öldürdük’’ten farklı değildi. Dersim Katliamı’nda CHP’nin rolünü cesaretle ortaya koyan Bay Erdoğan, iş 1915 Soykırımı’na geldiğinde, İttihat ve Terakki’nin rolünü aynı cesaretle ortaya koymaktan özenle kaçınıyordu.

Bay Erdoğan’ın açıklamaları, i’lerin noktasını koymaktan kaçınan, uluslararası alanda kaybedilen itibarını geri almayı amaçlayan, Başkan Obama’nın 24 Nisan açıklamasında Soykırım sözcüğünü kullanmasını engellemeyi, 2015’in rüzgarını kesmeyi amaçlayan bir girişimdi.

Doğru açıdan bakınca, Batı kültürlerinde görmeye alıştığımız tarzda bir özür olmaktan çok, Şarklı toplumlarda çok sık rastladığımız hesaplı-kitaplı bir rol çalma eylemiydi.

Tarihle yüzleşme, Anadolu’nun kadim bir halkının ortadan kaldırılması konusunda net bir özür dilenmeden gerçekleşmez.

Böyle bir tavrı, dönemin Almanya Başbakanı Willy Brandt göstermişti. Sosyalist bir kültürden gelen Brandt, 1970 yılında Polonya’yı ziyaret etmiş ve Varşova Gettosu ayaklanması sırasında öldürülen Yahudiler adına yapılan anıtın önünde diz çökerek tarihe geçmişti. Aynı Brandt, bundan 3 yıl sonra İsrail’i ziyaret edecek ve Soykırım Anıtı’na çelenk koyacaktı.

Çünkü Brandt, Alman’dı ama Nazi değildi.

Bu açıdan baktığımızda, Bay Erdoğan’ın mesajının Willy Brandt’ın tavrının yanına yaklaşamayacak bir korkaklık ve ürkeklik içinde olduğunu ve özenle tarihi gerçekle yüzleşmekten kaçınma amacı taşıdığını söyleyebiliriz.

Bu nedenle, kendi sınırları içinde, Türk ve muhafazakârlara yönelik mesajı açısından önem taşıyan bir mesaj bu. Uluslararası toplum ve hukuk açısından böyle bir önemi yok ve olmayacak.

Bunun yanısıra, verenin kimliği açısından “anlamsız’’ bir mesaj olduğu da söylenebilir rahatlıkla.

Bunun için 2008 Eylül ayında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün gerçekleştirdiği Erivan ziyareti sonrası Bay Erdoğan’ın takındığı tavra bakmak yeterli. Gül’ün bu ziyaretinin ardından alelacele bir Bakü ziyareti düzenleyen Bay Erdoğan, Nobel Barış Ödülü almasından endişe ettiği Cumhurbaşkanı’nın önünü kesmekle kalmamış, Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmenin de kapısını kapamıştı.

Bay Erdoğan’ın iki toplum ilişkilerine bakışını gösteren bir başka olay, Kars’ta heykeltraşMehmet Aksoy tarafından yapılan İnsanlık Anıtı’na gösterdiği tepkiydi. Türkiye ve Ermenistan arasında barışı simgeleyen bu heykel, Bay Erdoğan’ın verdiği emirler sonucu yıkılmıştı. Bay Erdoğan, Ermenistan ile barış isteyen bir lider olmadığını bir kez daha göstermişti.

Barışı simgeleyen bir heykele bile tahammül edemeyen bir siyasetçinin bugün 1915 olayları nedeniyle özür dilediğini savunmak ise sadece safsatadadır.

Mesajın Türkiye toplumunu ilgilendiren yöne de var elbette. Gayri müslimlere, solculara, Alevilere, kentlilere, sekülere düşmanca dil kullanan, toplumu çatışma haline getirmekten çekinmeyen bir siyasetçinin sözlerine güvene dayalı politikanın bedelini, bu satırların yazarı dahil, bir çok demokrat acı bir deneyim sonucu öğrendi.

Karşımızda, içinde bulunduğu duruma uygun mesajları sihirli şapkasından çıkarmaya alışmış bir siyasetçi var. Bu bey, biraz inandırıcılık kazanmak istiyorsa, önce meydanlarda yuhalattığı Berkin Elvan’ın annesinden özür dilesin.

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar