Erol KATIRCIOĞLU

Erol KATIRCIOĞLU
Erol KATIRCIOĞLU
Tüm Yazıları
Kimliğin zaferi bir zafer midir ?
4.01.2015
2291

 Dünkü seçim sonuçları birçok kişi ve araştırma şirketi tarafından şaşkınlıkla karşılandı. AKP’nin yeniden tek başına iktidara gelmesi sanırım onların da beklediği bir sonuç değildi. Ama oldu. Şimdi birçok kişi ‘Bu destek neye verilen destek’ diye sormaya başladı. Bu destek, AKP’nin yaptığı, haydi yolsuzlukları bırakalım, hukuksuzluklara, medya baskılarına, Kürt sorunu çerçevesinde kendi dağlarını, kendi şehirlerini bombalamasına verilen destek miydi diye sormaya başladı. Gerçekten de 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP’nin benimsediği politika hattı tam da böyle bir hattı. O zaman toplum bu baskıcı AKP’ye neden bir kere daha şans verdi?

Bu sütünlarda da çokça yazdım, başka mecralarda da çokça altını çizdim. Türkiye’de demokrasi, ‘sandık’ anlamına geliyor ve vesayet rejiminin sona ermesinden sonra da ‘sandık’, nüfusun içindeki kimliklerin güç mücadelesinin sergilendiği bir araça... Daha açık konuşacak olursak, Türkiye’de, büyük ölçüde dinin politikada kullanılmasına karşı kurulmuş vesayet rejimi gerileyip etkisini yitirince ‘sandık’ ve dolayısıyla da siyaset, toplumdaki Müslüman çoğunluğun biçimlendirdiği bir özellik kazanacaktır. Nitekim iki yıl önce T24’de yayınlanmış bir yazımda bunun altını şöyle çizmiştim. ‘... Askerin gölge etmediği ve demokrasiden yanlızca “sandık”ın anlaşıldığı bir ülkede demokrasi her zaman “İslami kimliğin” iktidarı anlamına gelecektir.’ ‘Gezi ve Laik Kesim Siyaseti’, T24, (28 Temmuz 2013). Dolayısıyla yukarıdaki gibi soruları olanlara cevap olarak diyebilirim ki Türkiye’deki siyaset asla bir demokrasi siyaseti değil bir kimlik siyasetidir ve ‘sandık’ (demokrasi) bu tür göstermelik demokrasilerde yalnızca nüfusun içinde çoğunluk olanı ortaya koyan bir mekanizmadır. Kimlik siyasetinin hamuru ise bireysel tercihler, bireysel fikirler ve çıkarlar değil, seçilecek kişinin bizden (aynı kimlikten) olup olmaması üzerinden oluşmuştur. O nedenle de nasıl bütün Fenebahçeliler açık şike iddialarına rağmen Aziz Yıldırım’ın arkasında durmuşlarsa tıpkı onun gibi Türkiye’deki Müslüman dindarlar da AKP’nin yaptığı bunca haksızlık, adaletsizlik ve baskıya rağmen Tayyip Erdoğan’ın arkasında durmayı tercih etmişlerdir. Bence bu seçimin temel sonucu budur.

Bu sonuçlar ülkenin sorunlarını çözecek bir iktidar anlamına gelir mi çok tartışmalı bir sorudur. Çünkü, yalnızca İslami kimliğin değil hangi kimliğin olursa olsun tek başına belirlediği bir siyaset alanı demokratik olmaktan uzak bir alan olacaktır. Nitekim benim kanaatim, yine 2013 yılındaki sözünü ettiğim T24’deki yazımda da belirttiğim gibi ‘İslami kimliğin iktidarı ülkedeki farklı kimlik taleplerini içeren bir demokrasi üretemedikçe baskıcı olacak ve sonuçta toplumsal huzursuzluklar devam edecektir’.

Soruna HDP açısından bakacak olursak, HDP, bence siyaseten doğru bir perspektife sahip olsa bile 7 Haziran seçimlerinden önce yarattığı hegemonik tutumu bu seçimlerde devam ettiremedi. Bunun bir nedeni, Selahattin Demirtaş’ın basın toplantısında ifade ettiği AKP’nin baskıcı kimlik politikalarıysa bir nedeni de Kürt siyasetinin bu politikalara daha akıllı ve etkin cevaplar verememiş olmasıdır. Çünkü HDP ve Türkiyelileşme politikası, bölge halkının yalnızca Kürt kimliğinden ötürü değil ama aynı zamanda diğer mağdur kimliklerle dayanışarak barışın tesis edilmesi hassasiyetinden dolayı tercih ettiği bir siyasi partiydi. Dolayısıyla bu seçim sonuçlarının bir okuması da Kürdistan halkının siyasi davranışında savaşın sona ermesi ve barışın derhal tesis edilmesi talebini de görmek gerekir. Tabii böyle bir talebin AKP’nin tek başına iktidar olduğu bir ülkede ne kadar mümkün olabileceği ise ayrı bir konudur.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar