Etyen MAHÇUPYAN

Etyen MAHÇUPYAN
Etyen MAHÇUPYAN
Serbestiyet Tüm Yazıları
Laik kesimin siyaseti
10.10.2013
3005

 Siyasetin hedefinin yönetmek olduğu açık olsa da, geniş bir perspektife oturtulduğunda daha mütevazı bir tanımla yetinmek durumunda kalırız.

Bazen ne yaparsak yapalım yönetime geçme şansı olmadığına göre, siyaset ‘yönetimin bizim istediğimiz doğrultuda davranmasını sağlamak üzere yaptığımız bir etkinlik’ olarak görülmeli. Doğal olarak bazıları bu tutumu çok naif veya yetersiz bulacaklar ve bir tür devrim yapmanın gereğine inanacaklardır. Bu kişiler söz konusu devrim arzusu nedeniyle belki de hiçbir zaman yönetimi istedikleri yöne doğru etkileme şansına da sahip olamayacaklar ama zaten yönetimin ideolojik olarak doğru davranmasının imkânsız olduğunu söyleyerek kendilerini avutacaklardır. Bu grubu bir yana koyacak olursak şu tespiti yapabiliriz: Eğer herhangi bir yönetimden şu veya bu konuda şikâyetçi isek ve onu demokratik usuller çerçevesinde iktidardan indiremiyorsak, yapılacak şey, yönetimi tavır değişikliğine sokacak ve bizim istediğimiz yönde karar almasını sağlayacak bir strateji izlenmesidir.

AKP iktidarının şimdilik öngörülemeyecek bir süre boyunca kalıcılık kazanmakta olduğunun idrak edilmesiyle birlikte laik kesimin kendini içinde bulduğu durumun bu olduğunu söyleyebiliriz. Darbe arayışından vazgeçmeye niyetli gözükmeyen ama darbenin maddî koşullarının elden kaçtığını da gören ulusalcıların bir bölümü de tedricen aynı noktaya gelmek durumunda. Soru söz konusu etkilemenin nasıl olabileceğidir... Bunun klasik yolu sizi temsil eden siyasî partinin parlamenter sistem içerisinde daha etkin olmasını sağlamak, bu sayede iktidarı ‘doğru’ yapmaya teşvik etmek, daha da iyisi zorlamaktır. Ne var ki laik kesimin elinde bu anlamda güçlü bir cihaz bulunmuyor. CHP’nin herhangi bir süreci durdurmaya, yapılanı bozmaya çalışma türünden bir işlevi yok değil. Ama iktidarın ‘doğru’ yapmasını sağlayacak bir gücü, ağırlığı veya becerisi yok. Buna ideolojik nedenlerle ‘isteğinin’ de olmadığını ekleyelim... Bu durumda laik kesim içinde daha demokratik bir yönetim veya daha özgürlükçü bir ortam arzu edenlerin siyasî temsilinde sorun var demektir ve nitekim yaşanmakta olan da bu.

Dolayısıyla laik kesim içindeki demokrat eğilimli kişilerin kendilerine sorması gereken soru ‘ne yaparlar ve nasıl yaparlarsa’ iktidarı etkileyebilecekleri olmalı. Bunun ise iki yolu var... Ya hükümeti doğrudan etkileyecek bir söylem veya eylem üretirsiniz, ya da hükümetin doğal tabanını iktidar üzerinde baskı kurmaya yöneltir, bu yönde ikna edersiniz. Gerçekçi olmak gerekirse, birinci yol bugün için kapalı gözüküyor. Cumhuriyet’in temelinde yer alan otoriter laiklik uygulamasının laikler tarafından benimsenmiş olması, AKP iktidarına giden yolun 28 Şubat’tan geçmesi, ardından gelen darbe arayışları ve günümüzde belirginleşen kutuplaşma, hükümetin laik kesime kulak verme, oradan gelecek eleştiri ve telkinleri duymasını engelliyor. Diğer bir deyişle AKP iktidarı salt ideolojik ve kimliksel nedenlerle değil, bizzat bugüne dek sergilenmiş olan siyaset nedeniyle de laik kesimin taleplerine karşı büyük ölçüde ‘sağır’ olabiliyor.

Oysa ikinci yol giderek açılmakta... Yani tabanı üzerinden hükümeti etkileme imkânları her geçen gün çoğalıyor. Çünkü artık zenginleşen, kentlileşen, dünyaya entegre olan bir İslami kesim var. Bu dinamiğin doğal uzantısı olarak sosyolojik planda bir melezleşme ve dinin kendi alanına çekilmesi anlamında bir sekülerleşme yaşanıyor. Dolayısıyla eğer doğal akışına bırakılacak olursa İslami kesimin giderek daha demokratik bir yönetim ve özgürlükçü bir ortam talep edeceği açık. Öte yandan zamanın ruhu artık bunları salt kendimiz için istememeyi gerektiriyor ve dindarlar da zamanın ruhuna uyum sağlamayı özgüvenlerini güçlendirici bir husus olarak yaşıyorlar. Kısacası eğer bir tehdit algısı yaratılmaz ve dindarların kendi kabuklarına çekilmesine yol açacak bir kutuplaşma üretilmezse, İslami kesimin zihnine ve yüreğine hitap etmek mümkün.

Laik kesimin intelijensiyası ise çoğunlukla tam tersini yapıyor... Bazıları Türkiye’ye değil, yurtdışına konuşurken, birçoğu da olayları tek taraflı sunuyor ve neredeyse hiçbir meseleye adil yaklaşmıyor... Sonuç laik kesimin kendi içinde parçalanarak yeniden cemaatleşmesi, siyasetin dışına düşerek etkisizleşmesidir. Siyaset iktidarın istediğimiz yönde adım atması ise ve bunu ‘öteki’ toplum üzerinden, daha iyi bir ifadeyle ‘onlarla birlikte’ yapma noktasındaysak, her şeyden önce güvenilir olmak gerekiyor. Bunun için de samimiyet lazım... Galiba laik intelijensiyanın sorunu da temelde bu.. 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar