Etyen MAHÇUPYAN
Modern dünyanın kamusal alanda ortak ahlak üretmek gibi bir derdi hiç olmadı. Bireysel farklılıklar insanlığın zenginliğiydi ve herkesin ahlakı kendisineydi. Yeter ki hukuka, kurallara uyulsun… Böylece kamusal alan ‘nötr’, tarafsız, eşdüzeyli, dengeli bir nitelik ediniyordu.
Derken göçmenler geldi… Ancak çoğu ‘modernleşmek’ yerine kendi zihniyet ve kültürlerine göre daha önceden edinmiş oldukları davranış ve anlayış kalıplarına sarıldı. Grup halinde aynı tutumu sergiledikleri ölçüde kamusal alanın ‘nötrlüğünü’ bozarak parçalı bir ahlakın ortaya çıkmasına neden oldular.
Kısaca söylemek gerekirse modernliğin göçmenlerle sorunu ‘misafiri’ değiştirememekti… Peki ya ev sahiplerinden bazıları değişip misafir gibi davranmaya başlar, grup halinde kendi ahlak tercihlerini kamusal hale getirirse?
Mesela aşı karşıtlarının aşı olmamaları nedeniyle pandemi ya hiç bitmezse? Veya bir grup insan sosyal medya ve iletişim platformlarında aynı yalan bilgiyi ısrarla tekrarlayıp panik yaratırsa? Ya da birileri borsada (teoriye göre) irrasyonel olanı yaparak (pratikte) zengin olur ve ‘rekabetçi piyasa sistemini’ iflas ettirirse?
Modernliğin bunlara cevabı yok. Çünkü modern dünyayı biçimlendiren temel zihniyet olan relativizme (ve onun uzantısı liberalizme) göre bireyler birbirinden o denli farklıdır ki, her kişi ancak farklı konularda farklı kişilerle bir araya gelebilir. Herkes bir dizi kimlik taşır. Örneğin hem annedir hem solcudur hem şu okulun mezunu, şu hobi atölyesinin üyesi, şu takımın taraftarıdır vesaire. Dolayısıyla farklı çıkarları vardır ve her birinde başka kişilerle farklı gruplara düşecektir.
Ancak daha önemlisi, kişi karar ve tercihleri için kimseye ihtiyaç duymaz, çünkü gerçekliği (kendi özgün deneyiminden hareketle) eksik de olsa doğru algılar. Nitekim birey hangi tercihi yaparsa yapsın kendi açısından ‘rasyoneldir’ ve nihayette herkesin rasyonalitesi birbirinden farklı olmak durumundadır.
Göçmenler de zaten bu nedenle ‘sorun’ haline geldiler. Birey gibi değil, sanki tek kimliğe sıkışmış ilkel kişiler gibi davranıyorlar ve kendileri için rasyonel olana topluca meylettiklerinde kamusal alanın nötr olma niteliğini tahrip ediyorlardı.
Modern dünya bu deneyimden pek ders çıkarmadı. Ne de olsa göçmenler küreselleşmenin hesapta olmayan bir yan ürünü, ‘gelişmemiş’ bir kültürel kalıbın temsilcisi, modernliğin vasıflarını etkilemeyecek bir geçici meseleydi…
Ama şimdi gerçek sınavla karşı karşıya… Sırayla gidelim.
Aşı karşıtlarının aşı olmamaları ‘birey’ olmaktan gelen doğal hakları. Onların da kendilerine göre rasyonel bir bakışı var ve bizimkine benzemek zorunda değil. Ne var ki söz konusu olan bulaşıcı bir hastalık ise ne kadar çok kişi ne kadar hızlı aşılanırsa bir bütün olarak toplumun normale dönmesi o kadar daha mümkün. Diğer deyişle aşı karşıtlığının belirli bir kritik büyüklüğe ulaşması durumunda toplum (ve dolayısıyla dünya) pandemiden kurtulamayacak, refah düşecek, herkes kaybedecek.
Ne yapmalı? Modern tasavvur hukukun yetersiz olduğu noktada zor kullanımını teşvik ediyor. Acaba aşı karşıtlarını tek tek yakalayıp zorla aşı mı yaptırmalı? Yalan beyanı engellemek için aşı olanların koluna damga mı vurulmalı? Geniş toplama kampları oluşturup aşı karşıtlarını oraya mı sürmeli?
Cevap size kalmış ama şurası açık: Aşı karşıtlarının davranışı aynen göçmenlerinkine benziyor. Sanki başka bir kültürden gelmiş gibi davranıyorlar…
İkinci örnek olay Twitter’ın yalan ve kışkırtma içerdiği gerekçesiyle bazı kişilerin twitlerini yasaklaması. Trump’ın çağrısı sonucu yaşanan Kongre baskınında beş kişinin ölmesi bu alanda bir tedbir alınmasını mantıklı kılıyor. İyi de herhangi bir twitin ‘yalan ve kışkırtma’ içerip içermediğine nasıl karar verilecek? Mahkeme kararını beklerseniz iş işten geçiyor. Bu işi şirket yapsın derseniz, ‘yalan ve kışkırtmayı’ şirketin ideolojisi ve menfaat ilişkileri belirleyecek demektir. Ayrıca bu alana girecek her firma yalan ve kışkırtmayı farklı tanımlayabilir… O zaman ne olacak?
Ancak daha da temel bir mesele var… Günümüzde ifade özgürlüğü rahatsız edici düşüncelerin bile beyanını içeriyor. Her rahatsız edici düşünce birkaç kendini bilmezi tahrik edebilir. Bazısı tahrik olabilir diye ifade özgürlüğü sınırlanmalı mı? Modern tasavvura göre aynı olaya çok sayıda farklı bakış olacağına göre, herhangi bir öznenin başkalarının fikrini kısıtlaması nasıl savunulabilir?
Ya insanlar yeni hesaplar veya platformlar üreterek aynı minvalde benzer twitler atmaya başlarsa? Saldırgan bir göçmen davranışı sergileyerek alt kültür oluşturmaya yönelirse?
Üçüncü örnek olay video oyunu üreticisi GameStop… Pandemi atmosferinde işleri kötüye giden bu şirketin hisseleri aylar öncesinde düşüş trendine girmişti ve açığa satış yapanlar da bu gidişi zorlamışlardı. Rasyonel ve ‘piyasa yapıcı’ bir tutumdu, çünkü şirketin gelecekteki değerinin bugünkü değerinden daha düşük olacağı anlaşılıyordu. Dolayısıyla şirket hissesini ‘açığa satmak’, yani bugün (henüz yüksek iken) satıp, ilerde (fiyatı düştüğünde) geri almak mantıklıydı ve nihayette şirketin gerçek değerine yönelmesi açısından ‘sağlıklı’ bir piyasa regülasyonu olarak görülüyordu.
Ne var ki bazı bireysel yatırımcılar açığa satış yapan şirketlere ‘karşıydı’… Zaman içinde birbirlerinden haberdar oldular, aynı sosyal iletişim (Reddit) ve aynı alım/satım (Robinhood) platformunda buluştular ve (bazı büyük alıcıların da desteğiyle) toplu halde GameStop hissesi almaya başladılar. Çok kısa süre içinde hissenin fiyatını onlarca katına çıkararak açığa satış yapmış olan (veya satış opsiyonları tutan) şirketlerin zararına ve iflasına neden oldular.
Şimdi borsa (piyasa) sistemi sınırlamalar ve belki de yasaklar getirerek bu olayın hasarını telafi etmeye, tekrarlanmamasını sağlamaya çalışıyor. Ancak ortada cevabı zor sorular var: Fon şirketlerinin yaptığını bireyler niye yapamasın? Açığa satış yapıldığında bundan herkesin haberinin olması sorun değilken, tersi bir alım dalgasında insanların birbirinden haberdar olması niçin sorun olsun?
Bireylerin gerçeklik algısı ve rasyonel davranış tercihleri birbirinden farklı olabildiğine göre, herhangi bir şirketin ‘gerçek’ değerini kim saptayabilir? Bunu bir otoritenin, ya da büyük fon şirketlerinin saptaması ve insanların da aynı rasyonaliteye göre davranması mı isteniyor? Yoksa bunlar yaşanmasın diye kamusal alanda bireysel etkileşimi mi yasaklamalı?
Modern kodları sahiplenirken modern düzeni berhava eden modern bireylerle karşı karşıyayız. Göçmenlerin liberalizme uyum göstermediklerinde yarattıkları sorunları onların eksikliklerine atfedebiliyorduk. Ama şimdi bizzat liberalizmi şiar edinen gruplarla liberal düzen çatışmakta.
İşin ilginç yanı bütün bu örnek olaylarda taraflar retorik olarak relativist zihniyete sahip çıkmakla birlikte otoriter zihniyete uygun bir tutum içine giriyorlar. Düşman unsurların birbirini karşılıklı zorlamasının, güç kullanımının ve yasaklamanın normalleşmesine tanık oluyoruz.
Modernlik alışık olmamak bir yana tahayyül bile edemediği bir ‘yeni dünyanın’ eşiğinde: Modern bireylerin içinden çıkan ve göçmen davranışı sergileyen gruplar ‘nötr’ addedilen (ama olmayan) sistemleri ortak bir irade ile tahrip etme yeteneği kazanıyor.
Göçmen davranışı söz konusu alt kültürleşmenin de kodlarını veriyor. Göçmen geldiği yere yabancıdır. Muhatap olduğu dili, kodları, kuralları yadırgar, sürekli tetikte, belirsiz bir tehdit altındadır. Ayakta kalma dürtüsü ile en kolay adaptasyon yolunu seçer, içe kapanır, kendini gizler ya da gizlenmiş mekanlara sığınır. Uyum göstermeye zorlanırken gizli bir öfke biriktirir. Yakın çevresinin çıkarını önemserken komşusunun durumuyla ilgilenmez, ülkenin durumu ise onu hiç ilgilendirmez. Dolayısıyla çatışmacı bir yaklaşımı benimser ve (ironik ama) böylece modernliğe geçiş yapar!
Göçmen yabancıdır ve vatandaş olmaya ehil olamadığı ölçüde yabancı kalmaya mahkum olduğunu keşfeder. Modern birey ise hukuken vatandaştır ama başkalarının onu vatandaş kılmaya gönüllü olmadığını gördükçe dışlanmaya (yabancılığa, göçmenliğe) mahkum olduğunu keşfeder. Aynen aşı karşıtları, Trump’çılar ve Reddit’çiler gibi…
Modernlik kendi iç göçmenlerini üretiyor… Çünkü henüz ‘sorumluluk’ kavramının kamusal alanın oluşumundaki hayati rolünü idrak etmiş değil… Sorumluluk bilincinin olmadığı, teşvik edilmediği bir zihniyet altında, teknoloji geliştikçe bireylerin sistemi tahrip gücü daha da artacak.
Çok muhtemelen modernlik kendisine hayat veren diğer zihniyete, otoriterliğe kayma istidadı gösterecek, ‘dengeyi’ relativizmle otoriterlik arasında arayacak, ama sorunlara çözüm getiremeyecek… Bu ise otoriterliğin daha da cazip hale gelmesine yol açabilecek…
Kendilerini ‘modern’ görenlerin teoriden hareketle var olanı anlamlandırmayı bırakıp, var olana bakarak modernliğin ardındaki zihniyet zaafıyla yüzleşme zamanı gelmiş gibi gözüküyor…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023