Fehmi KORU
Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu hemen her sorun coğrafyasıyla bir biçimde irtibatlı. Şimdiki yerimizde değil de biraz daha kuzeyde veya güneyde ya da biraz daha batıda veya doğuda yer alan bir ülke olsaydı Türkiye, her şey bayağı farklı olacaktı. Elbette coğrafı olarak altımızda veya üstümüzde olan ülkelerin de sorunları var, ama coğrafyamız bizim ülkemizi komşularının sorunlarıyla da hemhal olmaya itiyor.
Zaten bu yüzden “Komşularla sıfır sorun” adı konulan, herkesle iyi geçinme politik çizgisi ilan edildiğinde hepimiz rahatlamıştık.
Eminim, çevremizdeki ülkelerde yaşayanlar ve o ülkeleri yönetenler de en az bizler kadar rahat nefes alır hale gelmişlerdir.
Son birkaç yıldır o çizgiden uzaklaştık, eski sorunlar yeniden depreşti.
Elbette sorunların hepsi bizden kaynaklanmıyor. En yakınlardakiler kadar çok uzaklardaki kendilerini güçlü hisseden ülkeler de dikkatlerini bu coğrafyaya verme ihtiyacı hissettikleri gibi, her gelişmede onların ellerini de hissetmemek mümkün olmuyor. Niyetleri iyi midir, kötü müdür? Bundan da emin olmak kolay değil.
Ancak yine de geldiğimiz noktada kendimizi sorgulamamızda yarar var.
Güç kullanan ülkeler artıyor
Global ortamda yönetim kademelerinde yer alanları heveslendirecek bir durum olduğu kesin. Devletler güçlü olduklarını ellerindekilerle yetinmeyip başka ülkelerin içişlerine karışarak, hatta kendilerini daha güçlü göstermek istiyorlarsa komşularından toprak çalarak yapmaya kalkıyorlar.
Yakın komşumuz Rusya Federasyonu bunu Gürcistan’da ve son olarak Kırım’da denedi. Ukrayna’nın bir bölümünde Rus askerleri cirit atıyor.
‘Dünyanın en kalabalık demokrasisi’ diye anılan Hindistan’da seçimle iş başına gelen lider, onlarca yıl önce yapılmış bölgesel dengeleri gözeten bir anlaşmayı fesh ettiklerini açıklayarak Keşmir’i kendi ülkesi toprağı ilan edebildi. Keşmir’deki nüfus dengelerini de değiştirme peşinde.
ABD’de de güç gösterisine meraklı bir lider var ve o da Rusya’ya sürpriz yaparak, Soğuk Savaş’ı bitirmede rol oynamış aralarındaki nükleer anlaşmayı tek taraflı fesh ettiğini açıkladı.
Fiili olarak gerçekleştirdiği halde hukuki olarak cesaret edemediği işgali altındaki Golan Tepeleri’ni ilhaka, İsral’i, ABD’nin cesaretlendirmesini de bu listeye ekleyebiliriz.
Bunlara bakarak, etrafında ‘tehdit’ algılamalarına yol açan oldu-bittiler yaşandığını gören Türkiye’yi yönetenlerin de, salt ‘güvenlik’ endişesiyle de olsa, askeri çözümler düşünmemesi biraz zor. Nitekim, en son ‘barış koridoru’ veya ‘tampon bölge’ adlarıyla sınır-dışı sorumluluklar söz konusu olmakta.
Hangi amaçla olursa olsun askeri çözümler sıkıntılıdır. Nitekim, Rusya ile Ukrayna, Hindistan ile Pakistan yakın tarihlerinin en sorunlu dönemlerini yaşamaktalar.
Geleceğin süpergücü gözüyle bakılan Çin güç göstermek için şimdilik sınırlarını zorlamıyor, ancak o da bir yandan Şincan’da (Doğu Türkistan) tarih okumuş herkesin tüylerini diken diken edecek ‘toplama kampı’ uygulamalarına başvuruyor; diğer yandan da İngiltere’nin kendisine devrettiği özel statüye sahip Hong Kong’ta orantısız güç kullanarak barışçıl gösterilere tahammülsüz davranıyor.
Coğrafi durumu yüzünden Türkiye için sorunlar daha da çetrefil. Komşuların biriyle ilişkileri doğru zemine oturtmayı başarsa, bu, bir başka ülkeyle arayı açma sonucunu getirebiliyor. ‘Yumuşak güç’ ile ve diplomasi kullanarak çözülebilecek sorunlar, güç gösterme ihtiyacı duyulduğu ortamlar yüzünden daha da içinden çıkılmaz hal alabiliyor.
Güç göstererek de sorun çözülebilir, ama Türkiye’nin tarihi ve coğrafyası buna fazla müsait değil.
Dengeli bir politika bulunamaz mıydı, halen bulunmaz mı?
Ne yapılabilir?
Elbette bulunabilirdi ve halen de bulunabilir. Ancak kendimizi iyi değerlendirebilmemiz, etrafımızın hassasiyetlerini anlayabilmemiz ve yakın-uzak coğrafyalardan bizim bölgemizle ilgilenen devletlerin gerçek niyetlerini keşfedebilmemiz şartıyla.
Şu soru bile iyi bir başlangıç teşkil edebilir: ABD (Trump) ve Rusya (Putin) yönetimleri İsrail konusunda farklı mı düşünüyor?
Mısır’da, Libya’da, Irak’ta, Suriye’de, hatta Yemen’de meydana gelen gelişmeler hem o ülkelerin iç işleriyle ilgilidir, hem de 1948 yılında kurulmuş İsrail’in ‘güvenlik algısı’ ile bir biçimde ilintilidir. Tarihinde üç kez Arap ülkeleriyle savaşmak zorunda kalmış İsrail, nükleer güce sahip olmasına rağmen, yine de etrafında askeri güce sahip ülke bulunmasını istemiyor.
İlk olarak Mısır, sonrasında Ürdün ile anlaşmalar yoluyla, diğer komşu ülkelerle ise onların birer askeri güç olmaktan uzaklaşmasıyla ‘tehdit’ savuşturmasına kavuştu İsrail.
ABD ve Rusya’nın buna yardımı oldu mu?
Bu soruya doğru cevap verilebildiği takdirde, şu sıralarda işaretleri güçlü biçimde alınan yenileme arayışı içerisinde bulunduğumuz zemin değerlendirmesini daha sağlıklı biçimde yapabiliriz. Aksi halde, her attığımız adımın yanlış olması, yanlış adımların da bir an kazandırdığı sanılsa bile, orta ve uzun vadede yeni sorunlara yol açması kaçınılmaz.
Türkiye yanlışlarını bile toplumuna doğru kabul ettirebilen bir yönetime sahip, bunun örneklerini en fazla dış politika kararlarında görüyoruz; sorgulayıcı bir değerlendirme eşliğinde yeni bir yola girildiğinde de bunu kabul ettirmekte zorlanılacağını sanmıyorum.
Hatta toplum yeniden ‘yumuşak güç’ moduna geçildiğinde rahatlar bile.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025