Demirtaş Yurt Gazetesi’ne verdiği söyleşide CHP’ye 2015 seçimleri için “güçlü sol blok” çağrısı yapıyor.Ama bazı şartları var: Hafta sonu yapılacak CHP kurultayından yüzünü sola dönen bir CHP çıktığı takdirde...Şöyle diyor Demirtaş: “CHP sağa kırmaktan vazgeçip sola doğru ciddi politik değişiklikler gerçekleştirirse 2015 seçimleri başka açılımlara gebe olabilir. CHP yerel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sağa oynamayı tercih etti sağcı parti olarak 2015 seçimlerine hazırlanırsa kan kaybedecektir ve karşısında bizim olduğumuz büyük sol bloku görecektir.”

Oynadığı rol itibariyle, Türkiye’nin AK Parti’den sonraki en önemli siyasi partisinin başında siyasi tahlilleri “sola kırmak-sağa kırmak”la sınırlı bir anlayışın olmasının başlı başına vahim bir durum olduğunu söyleyerek başlayalım.

Sonra soralım: CHP kongresinden nasıl bir CHP çıkarsa parti sola kırmış olacak ve Demirtaş’ı tatmin edecek?

Malum, şu anda parti içindeki ulusalcılar da Kılıçdaroğlu’nu aynı sözlerle, yani “sağa kırmak”la eleştiriyor ve kendilerini partinin sol kanadı olarak görüyorlar. Ama öte yandan, çözüm sürecine en şiddetle karşı çıkanlar, “vatandaşlık tanımı değişsin” ya da “ana dilde eğitim olsun”dendiğinde hop oturup hop kalkanlar da onlar.

Demek ki neymiş? 2014 Türkiye’sinde, 70’li yıllardan kalma pusulalarla yön tayin edip; “sağ-sol”tespitleri yapanlar ve buna göre müttefik arayanlar fena halde çuvallayabilirmiş.
 
“HDP’nin lokomotifi sol ve sosyalistler olacak”
 
Sanılanın aksine, burada önemli olan mesele HDP’nin 2015’te CHP’yle ittifak yapıp yapmayacağı değil. AK Parti kendi adayını cumhurbaşkanı seçtirmek için HDP’nin oylarına ihtiyaç duymadı, muhtemelen 2015’te tek başına iktidar olmak için de böyle bir şeye ihtiyaç duymayacak. Dolayısıyla bu konu, yani HDP’nin Türkiye partisi olayım derken nereye doğru açılmaya çalıştığı AK Parti için değil, asıl Kürt siyasi hareketinin geleceği için önemli.

Hatırlarsanız, HDP’nin kuruluşu sırasında Demirtaş “HDP’nin lokomotifi sol ve sosyalistler olacak” demiş ve Altan Tan’dan da cevabını almıştı: “Peki biz dindar demokratlar ne olacağız? HDP’nin yük katarı mı?”

Bence bu iki cümlede ortaya çıkan bakış açısı farkı, önümüzdeki dönemde HDP’nin en önemli tartışma konusu olacak ve partinin geleceğini belirleyecek. Bir tarafta Kürt siyasi hareketini fikren çoktan iflas etmiş “sol”un peşine takmaya çalışan bir anlayış; öte tarafta ise bu hareketin onun esas taşıyıcısı olan geniş kitlelerin talep ve duyarlılıklarına göre yol alması gerektiğini düşünenler...
 
HDP büyük siyasi güçler platformuna çıkacaksa
 
Selahattin Demirtaş Türkiye’deki solculuğa şurasından-burasından bulaşmış kişilerin büyük çoğunluğu gibi, AK Parti’yle şöyle ya da böyle bir yakınlık içinde görünme konusunda son derece kompleksli davranıyor; aynı safta görüneceğim diye ödü kopuyor; bu rahatsızlık içinde fırsat buldukça iktidara veryansın ederek, hatta sık sık saygı sınırlarını aşan ifadeler kullanarak eski mahallesine selam çakıyor; onların nezdinde “namusunu kurtardığını” düşünüyor.

Bu çok bildik bir ruh hali... Birçok örnekten biliyorum ki tedavisi de çok zor.

Eğer BDP-HDP, küçük bir marjinal hareket olsaydı, liderliğinin ruh hali hareketin geleceği üzerinde etkili olabilirdi. Ama büyük siyasi hareketlerin kaderini –o hareketin hangi kademesinde olurlarsa olsunlar, ne kadar önemli rol oynarlarsa oynasınlar- kişilerin niyetleri, hırsları ya da kompleksleri belirleyemez.

Bu hareketin tabanı, partilerinin artık büyük siyasi güçler platformuna çıkmasını ve kendilerini orada temsil etmesini bekliyor. Partilerinin kitlelerle hiçbir zaman bağ kuramamış ve hep marjda kalmış kişi ve gruplarla birleşme uğruna kendi kendini marjinalize etmesini hiç de hoş karşılamayacakları kesin.

Aslında, solun geçmişten bu yana Kürt hareketine bakışı –Kürt sorununu nasıl araçsallaştırdığı- başlı başına ayrı bir yazı konusu. Eğer başka bir konu ön almazsa bunu da yarın ele alırız.