Hakan AKSAY
Yok, aldatmadı.
Aldatmadı da…
Mesele biraz karışık.
Biz çok heyecanlı bir milletiz. Anında çalakılıç savaşa da gireriz, barıştık deyip her şeyin bir çırpıda güllük gülistanlık olmasını da bekleriz.
Ne var ki bir vuruşta yıkılan devasa duvarları onarmak kolay değil ve çok kısa sürede mümkün olamaz.
Gelin duygularımızı ve isteklerimizi bir parça geri çekerek mevcut duruma yakından ve soğukkanlı bakmayı deneyelim.
24 Kasım 2015'te Türkiye'nin Rus uçağını düşürmesiyle başlayankriz, 27 Haziran'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Putin'e gönderdiği özür mektubu ve 29 Haziran'da iki lider arasında yapılan telefon görüşmesiyle bitti…
Ama…
Bu “bitiş”in bizi neden 23 Kasım'a geri götürmediğini, neden hâlâ bir sürü sıkıntı yaşandığını ve iki hafta önce sevinçten havalara sıçrayanların bugün neden düş kırıklığı yaşadığını anlamaya çalışalım.

'Terör yandaşı Türkiye yeniden dost mu oldu?'
Putin'in 2004 sonundaki ilk Türkiye ziyaretinden Suriye krizinin filizlendiği 2011'e kadar Türk-Rus ilişkileri tarihte hiç görülmediği kadar iyiydi.
Sonra Suriye'nin geleneksel müttefiki Rusya adım adım bölgeye ağırlığını koymaya başlarken, “Arap Baharı”ndan pembe hayaller devşiren Türkiye yönetimi de Ortadoğu'nun lideri olma amacıyla çok riskli bir politikayı sahaya sürdü.
Bir dizi sıkıntı yaşansa da, ikili ilişkilerdeki istikrar çizgisinin geçen sonbahara kadar genel olarak korunduğunu söyleyebiliriz. 30 Eylül 2015'de Rusya'nın Suriye'ye yönelik askerî harekat başlatması, zaten birçok yara almış olan Türkiye'nin Ortadoğu politikasına ölümcül darbeyi indirdi.
Moskova’nın hızla ilerlemesi, buna karşı Batı'nın da pek tepki göstermemesi Erdoğan'ı çılgına çevirdi. Bu çılgınlıktan 24 Kasım'da Rus uçağının düşürülerek Moskova'ya “unutamayacağı bir ders verilmesi” kararı çıktı.
Sonrasını biliyorsunuz; kimin daha çok ders aldığı 27 Haziran'da resmen belgelenmiş oldu.
Ama doğrusu, "liderler arasında barışma”nın bu kadar hızlı olacağını hiç kimse beklemiyordu.
Burada yalnızca Erdoğan'ın “Asla özür dilemeyiz”, “Şimdi olsa yine vururuz”, “Asıl Rusya özür dilesin” gibi sözlerinden bahsetmiyorum.
Aynı zamanda Rusya yönetiminin “Bizi sırtımızdan hançerlediler”,“Uluslararası terörizmin işbirlikçileri”, “IŞİD'in finansörleri ve ondan kaçak petrol alan terör destekçileri” suçlamalarını da unutmadık. Rusya medyasının yedi ay boyunca yaptığı Türk düşmanı haber, yorum ve programları da.
Yeri gelmişken söyleyeyim, Putin'in işaretiyle Türkiye karşıtı nefret propagandasından çark etmişe benzeyen Rus TV ve gazetelerinde “Terör yandaşı Türkiye yeniden dost mu oldu?”,“Yine de biz artık Türklere pek güvenmeyelim”, “Yurtsever olan Türkiye’de tatil yapmaz” vurgularıyla birçok analiz yapılıyor.
Ve siyasiler, uzmanlar, gazeteciler soruyor:
“Türkiye'ye turist akışı, bundan yedi ay önce 'güvenlik' gerekçesiyle kesilmişti. Şimdi sürekli terör olaylarının yaşandığı bir ülkeye yurttaşlarımızı göndermek ne kadar doğru?”
İşler iyi giderse halkın önemli bölümü yedi aylık Türk düşmanlığı propagandasının izlerinden kurtulabilir; ama hiç iz kalmayacağını sanmak saflık olur. Rus Levada Merkezi'nin araştırmasına göre, Rusya yurttaşlarının en olumsuz yaklaştığı üç ülke: ABD (yüzde 72), Ukrayna (yüzde 48), Türkiye (yüzde 29; 2015'te yüzde 1 idi).
‘Yani biz boşuna mı özür diledik?’
Erdoğan’ın özür mektubunu alan Putin iki gün sonra ona telefon ederek Ankara ile barışma iradesini ortaya koydu. Ardından Türkiye’ye yönelik yaptırımların önemli bölümünün kaldırılacağını açıkladı (Evet, tümünün değil; örneğin, Kremlin, “güvenlik gerekçesiyle” Türkiye vatandaşlarına yönelik Rusya’ya vizesiz giriş rejiminin yeniden yürürlüğe sokulmasını gündemine almadı. Türk işçi çalıştırma yasağının kaldırılması doğrultusunda da henüz kayda değer bir girişim olmadı.).
İlk büyük heyecan, neredeyse komaya girmiş durumdaki turizm sektörünün Rus turistlerle kısa sürede canlanacağı umuduyla yaşanmaya başladı. Ardından meyve-sebze ihracatına yeşil ışıl yakılacağı beklentileri coşkuyu arttırdı. İnşaat sektörü gözünü Moskova’dan gelecek iyi haberlere çevirdi. Rusya’ya umut bağlamış olan başka sektörler de.
Geçen günler ve haftalar şunu gösterdi: Moskova hiçbir konuda hızlı davranmak, Türkiye ile bozulan ilişkileri kısa sürede eski haline getirmek niyetinde değil. Barışmadan ve ilişkilerin normalleşmesinden yana. Ama acele etmiyor. Bir ayağı frende...
Putin, Erdoğan’ın olumlu mesajlarına aynı şekilde cevap verdi...
Ve sustu...
Sonra “kötü polis” rolünü oynayan Başbakan Medvedev, bakanlar ve bürokratlar konuşmaya başladı. Onların vurguları farklıydı.
Medvedev şöyle dedi:
“Ekonomimizi hiçbir ülkeye (siz ‘Türkiye’ye’ diye anlayın - HA)göre bir anda değiştirecek değiliz. Normalleşme, bizim hemen koşup (‘Türkiye’ye’ - HA) tüm kapıları açacağımız anlamına gelmiyor. Ayrıca vaktiyle Türkiye’den boşalan yeri doldurmuş olanlara, şimdi ‘Türkler dönüyor, haydi siz gidin’ diyemeyiz.”
Gıda ihracatı açısından Türkiye’nin ciddi şansı olduğu ortada. Buna rağmen Tarım Bakanı Tkaçev, (domates, salatalık vb. konusunda) “gelişen yerli üretime darbe durmamak için” temkinli davranılması gerektiğini söyledi.
Gelelim turizme. Yasağın kalkmasıyla birlikte Rus turistlerden büyük bir ilgi gören Türkiye, kısa sürede bu ilginin bir bölümünü kaybetti. Charter uçuşları başlamadı. Bazı turizmcilerimiz bunu“bürokratik sorunlar” olarak değerlendirdi. Ama asıl neden, Türklerden “güvenlik garantisi” talep eden Rusya hükümetinin Türkiye'ye charter uçuşlarını yasaklayan kanunu iptal edecek kararı yayımlamakta acele etmemesiydi.
Elbette Türkiye’den ciddi fiyat indirimi beklentisi de tuz biber oluyor. İsterseniz bunlara, başta Kırım ve Soçi olmak üzere yerli turizm merkezlerini kollama isteğini de ekleyelim.
Sonuçta tarifeli uçakla çok fazla Rus turist gelmeyeceği açık. Yakında başlayacağı umulan charter seferlerinin düzenlenmesine ve başka destinasyonlarla rekabete bağlı olarak, bu yıl Rusya’dan Türkiye’ye gelecek toplam turist sayısının 400-800 bin kişi olabileceği tahmin ediliyor (bir zamanlar 4,5 milyon sınırındaydı!).

Asıl mesele: Suriye!
Sakın yukarıda özetlediklerimden Türkiye-Rusya barışma ve ilişkilerin normalleştirilmesi sürecini küçümsediğim sonucunu çıkarmayın!
Tam tersine. İki devlet arasında savaş çıkması ihtimalini bile içeren yoğun gerginlik geride kaldığı için ne kadar sevinsek azdır. Umarım ilişkiler adım adım düzelme ve gelişme seyrine kavuşacaktır.
Ama biz, durumun bir anda değişmeyeceğinden, normal şartlarda - eğer taraflar ciddi hata yapmazlarsa - en az aylar sürecek bir normalleşme sürecinden söz ediyoruz.
Yukarıda yazdığımız konulardan başka bir dizi alanda daha temaslar başladı. 1 Temmuz’da Soçi'de iki ülke dışişleri bakanlarıLavrov ve Çavuşoğlu bir araya gelmişti. Bugün Moskova'da bürokratlar ve sektör temsilcileri, turizmle ilgili toplantılar yapıyorlar. Muhtemelen 27 Temmuz’da Moskova'da Ekonomi Bakanı Zeybekci, Rus enerji Bakanı Novak ve Ekonomik Kalkınma Bakanı Ulyukayev ile görüşecek.
Moskova açısından Karadeniz’den Avrupa’ya uzanacak Türk Akımı Projesi çok önemli. Ayrıca fiilen dondurulmuş durumdaki en büyük projeleri olan Akkuyu Nükleer Santrali çalışmalarının önünün açılmasını bekliyorlar.
Ne var ki asıl mesele ekonomik değil, siyasi. Siyaset deyince doğal olarak Kırım, Karadeniz, Kafkasya, Orta Asya, bölgelerindeki politikalar, ABD ve NATO ile ilişkiler, PYD’ye karşı tavır gibi bir dizi konu akla geliyor.
Ancak bir numaralı siyasi sorun Suriye!
Rusya, Türkiye’nin bölgedeki radikal İslamcı gruplarla ilişkisini yeniden düzenlemesini, sınırlarını onlara kapatmasını istiyor.“Erdoğan-Putin barışması”ndan sonra da bu konuda “Ankara’nın hâlâ bildiğini okuduğu” eleştirisini getirmeye devam etti.
Türkiye IŞİD’e karşı tavrını değiştirdi. Erdoğan’ın uzun süre açıktan savunduğu El Nusra’yı iki hafta önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ağzından “terörist” olarak niteledi. Ama Rusya’nın ısrarla terörist olarak kabul edilmesi için BMÖ’ye başvurularda bulunduğu Ahrar uş-Şam gibi örgütlere karşı izlenen politikalar çok farklı.
Bırakın bu tür örgüt ve grupları, Suriye lideri Esad’a karşı tavırda net bir yakınlaşma henüz görünmüyor. Erdoğan’ın kısa süre önce“Suriye siyasetimizde hiçbir değişim yoktur” demesi kaygı vericiydi.
Görüşmeler sürüyor. Türkiye, Rusya’dan izin alarak artık askerî uçaklarını Suriye üzerinde uçurmayı amaçlıyor. Rusya ise, bölgeye uçuşlarda Türkiye hava sahasını kullanmak istiyor.
Ankara’nın ülkeye giriş yasağı koyduğu 7 bin IŞİD militanı ile ilgili bilgileri Moskova’ya vermesi, Moskova’nın da Türkiye üzerinden Suriye’ye geçen Rusya yurttaşlarıyla ilgili istihbaratı paylaşması ilginç haberler arasındaydı.
Türkiye ile Rusya ilişkilerinin geleceği, büyük ölçüde Suriye’de izleyecekleri yola ve bölgede birbirlerine karşı tavrına bağlı.
Saman altından su yürütme ve kurnazlık çizgisi ağır basarsa, ikili ilişkilerin normalleşmesi ve düzeltilmesi adımları kısa sürebilir.
Ama eğer işbirliği ve uzlaşma yoluna giderlerse, iyimser olmak için nedenlerimiz artar.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları






































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025