Halil BERKTAY
[25-26 Mart 2017] Peki öyleyse, nedir bu yeni sentez, Faşizmin ve Nazizmin esası diyebileceğimiz temel? Önce, şunu bir kere daha vurgulayayım: Tarihçiler ve sosyal bilimciler için aslî kategori Nazizm değil Faşizmdir. Nazizm, Faşizmin (Almanya’ya özgü) bir türü veya varyantıdır. Deyim yerindeyse, İtalyan Faşizmi sadece İtalya’ya özgü olmakla kalmaz; bize aynı zamanda jenerik bir Faşizm kategorisinin belirleyici karakteristiklerini verir. Nazizm ise bunun üzerine, illâ Faşizmin gerekli ve yeterli koşulları arasında yer almayan bazı hususiyetler ekler. Örneğin (i) son derece sistematik bir “bilimsel” ırkçılık(ve Nordik-Aryan [Germen] ırkının üstünlüğü inancı) Nazizmde vardır ama İtalyan Faşizminde görülmez (İtalya’da ırkçılık yoktu demiyorum; sadece, daha dağınıktı, rastgeleydi, parça bölüktü, Alp ırkının üstünlüğü gibi dünya hâkimiyetine yönelik genel bir iddiayla taçlanmıyordu diyorum). Keza (ii) azgın Yahudi düşmanlığı da Nazizmin bir özelliğidir (buna karşılık, meselâ İtalya’dan Almanya’ya Yahudi ihracının ancak Nazilerin ısrarı ve zorlamasıyla, Papalık dahil isteksiz bir suç ortaklığı biçiminde gerçekleştiği söylenebilir). (iii) Vahşi bir kamp sistemi de Almanya’da vardır ama İtalya’da mevcut değildir; önce toplama (temerküz) kampları ve 1942’den itibaren (gaz odaları ve krematoryumlarla donatılmış) ölüm kampları, Nazizmin icadıdır. (iv) Yukarıdaki üç faktörün birleşimi üzerinde yükselen Yahudi soykırımı ya da Holokost, daha genel olarak katliam sözünün dahi yetersiz kaldığı muazzam insan itlâfları, keza Faşizmin değil Nazizmin yeryüzüne hediyesidir.
Dolayısıyla Nazizm, “artı Faşizm” veya “ekstra Faşizm” veya “süper Faşizm” diye betimlenebilir; ya da tersten söyleyecek olursak, sistematik ırkçılığın, toplama kamplarının, soykırım ideolojisi ve uygulamasının olmadığı bir Faşizm pekâlâ mümkündür. Şöyle de ifade edilebilir: Alman Nazizminden bu unsurları çıkarsanız (çıkarsaydınız) bile, geriye hukuk devleti ve demokrasi değil, gene korkunç ve yıkıcı bir baskı rejimi olarak Standart Faşizm kalır(dı). Tabii bu, yaygın kanaate ters bir saptama. Bu konudaki daha ilk yazımda belirttiğim gibi (Türkiye, Faşizm ve Nazizmi tanıyor mu? Erdoğan, Faşizm ve Nazizmi tanıyor mu?, 18 Mart 2017), Faşizm ve Nazizm deyince çoğu insanın aklına “tam da bu özel karakteristiklerinin çarpıcılığından ötürü, (...) Alman Nazizminin spesifik çehresi geliyor; ‘bilimsel’ ırkçılık, toplama kampları, Auschwitz ve ‘nihaî çözüm’ geliyor; Mussolini değil daha çok Hitler geliyor.” Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Almanya ve Hollanda hükümetlerinin tavrında şu veya bu ölçüde kendini hissettiren milliyetçilikten, yabancı düşmanlığından, “öteki”lere tahammülsüzlükten hareketle Nazizm suçlamasına sıçraması, bir bakıma, böyle bir popüler kültür arkaplanından kaynaklanıyor.
Tarihçi ve sosyal bilimcilerin asıl temel kabul ettiği katmanda ise, bu en sivri çıkıntı ve uç tezahürleri de mümkün kılan başka şeyler yer alıyor. Maddenin üç hali (katı, sıvı, gaz) gibi, Faşizmin ve Nazizmin de belki beş halinden söz etmek mümkün. Bunlar öncelikle (a) birer politik hareket olarak doğuyor. Başından itibaren veya bir noktada (b) bu hareket partileşiyor; üzerine bir parti oturuyor, ama aynı zamanda çeperi ve tabanı itibariyle daha geniş bir hareket olma özelliğini de koruyor. Söz konusu parti (c) iktidarı ele geçirirse, bu, basit bir hükümet değişikliği değil, (d) bir rejim değişikliği: hukuk devletinin toptan ve tamamen yıkılıp, yerini insanlık tarihinin tanıdığı en kanunsuz, en terörist, en dehşet verici baskı rejimlerinin alması anlamına geliyor. (e) İster politik akım/hareket ve (henüz muhalefetteki) parti, ister iktidar ve rejim aşamalarındaki söylem ve uygulamalarının toplamı, Faşist ideolojiyi meydana getiriyor. Özetle: hareket, parti, iktidar, rejim, ideoloji. Bu bütünlüğü kavramanın yolu da, öncelikle başlangıç noktasına, Faşizmin Big Bang’ine, Birinci Dünya Savaşı ertesinde zuhur edişine --1918-19’da sahneye çıkan Faşist (ve Nazi) akım ve hareketlere eğilmekten geçiyor. Zira bu da Faşizmin bir özelliği. Hareket herşeyden önemli. Bütün gelecek: parti, iktidar, rejim, ideoloji, herşey önce “hareket”te vücut buluyor.
Altını önemle çizmeliyim: kendi zamanlarında yepyeni hareketlerdi Faşizm ve Nazizm. Benzeri daha önce hiç görülmemişti; zaten biraz da bu sayede, dünyayı ve insanlığı hazırlıksız yakaladılar, gafil avladılar. Burada, konunun uzmanlarından Philip Morgan’ın ders kitabı olarak da okuttuğum Fascism in Europe, 1919-1945 (Routledge, 2003 [1919-1945 Arasında Avrupa’da Faşizm]) kitabındaki tanımı esas alacak; numaralayarak unsurlarına ayrıştırmayı ve her bir parçasını örnekleyerek açmayı (bu arada, en önemli gördüğüm sözcükleri de kalınlaştırarak vurgulamayı) deneyeceğim. -- Morgan’a göre Faşist hareketler (1) radikal (2) hiper-nasyonalist (3) sınıf-aşırı [tek bir sosyal sınıfa hitap etmeyen, çeşitli sınıfları enlemesine kesen] hareketlerdi. (4) Çarpıcı ve ayırdedici bir askerî (militarist) örgütlenme tarzları vardı. (5) Politikada sürekli eylemci (aktivist) bir hareketlilik içindeydiler. (6) Gerçek veya hayalî bir ulusal tehlike ve kriz ortamında, (7) milletlerinin yeniden canlanması ve ayağa kalkmasının yolunu, (8) söz konusu milletin bölünmüşlüğü veya birleşemesinden sorumlu tuttukları (9) sadece bütün politik güçlerin değil, aynı zamanda (10) bütün politik biçim, kalıp ve kurumların (11) şiddet yoluyla tahribi olarak görüyorlardı. Onlara göre (12) yeni bir ulusal düzenin kurulması, (13) halklarının ruhî, manevî bir dönüşüm yaşamasıyla mümkün olacaktı. Bu da (14) ancak toplum üzerinde “total” bir denetim sayesinde gerçekleştirilebilecek (15) bir “kültür devrimi” demekti. (16) Ulusun iç birliğini sağlamak için başvurulan yöntemler, çoğu zaman (17) ulusal yayılmacılık ve imparatorluk emelleriyle elele gidiyordu. (18) İtalya ve Almanya’da kurulan iki faşist rejimin gerçekleştirdiği, savaşa yönelik totaliter kitle seferberlikleri, bu bağlantının en net tezahürüdür (*).
Bence burada işin özü, 6-11 (veya biraz daha geniş tutarsak 6-15) arasındaki maddelerde yoğunlaşıyor. Çıkış noktası, ülkenin ve milletin büyük bir tehlikeyle yüzyüze olduğu. Bu tehlike demokrasi, liberalizm ve kapitalizm gibi “biçim”lerden de gelebilir -- çünkü bireyciliği körüklüyor, herkesin ve her zümrenin kendi çıkarları peşinde koşmasının önünü açıyor, millet halinde yekvücut olmayı ise engelliyorlar. Marksizmden de gelebilir -- çünkü milleti sınıflara ayırarak birbirine düşürüyor. Her nasılsa ülkenin ve toplumun içinde barınan, ama aslında millete yabancı “güç”lerden gelebilir -- yukarıdaki ideolojilere mensup muhalifler (liberaller veya komünistler); Yahudiler (yerine göre Ermeniler) gibi “öteki” etnik-dinî gruplar; ya da hattâ yüzde yüz saf bir “ırk sağlığı”nı bozan kesimler (sakatlar, özürlüler, akıl hastaları, eşcinseller, Çingeneler [Romanlar]). Demokrasi, bu gibi bütün siyasal rakip ve alternatiflerle, (kurumsal çerçeve olarak) hukuk devleti ölçüleri içinde varolmayı ve yarışılacaksa da barış içinde yarışmayı gerektirir. Oysa bu, ister Faşizm ister Nazizm varyantıyla Faşist akımlar için anathema (“küfür”le bir). Demokrasi bu yüzden yanlış ve kötü. Faşizmin esası, Morgan’ın ifadesiyle, bütün o diğer “güç”leri şiddet yoluyla yoketmek. Ama bu demokrasi içinde yapılamıyacağından, aynı zamanda (milletin bölünmesinden kurumsal olarak sorumlu tutulan “biçim” hüviyetiyle) demokrasiyi de şiddet yoluyla yoketmek.
Dahası, Faşizm (Nazizm dahil) hiç yarım yamalakçı, baştan savmacı, idare-i maslahatçı değil bu konuda. Morgan’ın daha birinci maddede, ilk kullandığı sıfatla belirttiği gibi radikal. Yani toptancı, köktenci. Biz bu radikal sözcüğüne fazla alıştık, harcıâlem bağlamlarda. Görece yumuşak, ılımlı ve sulandırılmış olgulara da yakıştırabiliyoruz, bizatihî “solda” ve dolayısıyla “iyi” de sanabiliyoruz -- her iki boyutuna örnek teşkil eden, bir zamanların Radikal gazetesi gibi. Bu meseleyi de yeniden düşünmek açısından, Faşist akımların radikalizmine daha yakından bakmak yararlı olabilir. Hakikaten, sınır tanımaz bir radikalizmle yüz yüzeyiz, bu örneklerde. Toptan yıkmak, kırmak, ezmek, yoketmek, Faşizmin ancak iktidara geldikten sonraki değil, daha başından itibaren tâyin edici bir yönelimi. Saldırgan bir eylem kültü, tefekkürün “miskinlik” sayılması, onun yerine mutlaka ileri atılmak ve savaşmak arzusu, her an durmak bilmez bir aksiyon fetişizmi bu yüzden var. Başından beri askerî bir örgütlenme; demokrasinin “uzun 19. yüzyıl” boyunca gelişmesi sırasında hiç rastlanmayan türden büyük paramiliter kanatları olan yeni tip partiler; İtalya’da Ulusal Faşist Parti’nin Gönüllü Ulusal Güvenlik Milisleri, squadristi’si ya da Kara Gömleklileri, Almanya’da Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi’nin Hücum Taburları, Sturmabteilung’u, SA’ları ya da Kahverengi Gömleklileri bu yüzden var -- her an kavga aransınlar; Kızıl ve/ya Yahudi avına çıksınlar; devlete karşı ayaklanmacı dikey şiddet değil, Faşizm ve Mazizmin bütün siyasi rakiplerine karşı yatay şiddet uygulayıp onları felce uğratsın, örgütlenemez ve çalışamaz hale getirsinler diye (**). Bütün o taklit üniformalar, rütbeler, kaz adımlarıyla yürüyüşler, bayraklar, flamalar, armalar, madalyalar, sair semboller, kitle halinde hep bir ağızdan Sieg, Heil! haykırışları bunun için var: öyle bir kollektif vecd (extase) hali yaratılsın ki biz ne yapıyoruz, bizden ne isteniyor, nereye sürükleniyoruz, durup düşünme imkânı kalmasın diye. “Organik lider” teorileri de bunun için var: Duce’nin veya Führer’in, halkıyla esrarlı bir iletişim, mistik bir komünyon içindeymiş, dolayısıyla milletinin bütün gerçek isteklerini her nasılsa otomatik olarak bilir ve kendi şahsında mezcedermiş, dolayısıyla Liderin her fikri ve önerisi zaten millî iradeden başka bir şey değilmiş gibi düşünülmesi. Bunun meselâ Nazi selâmında fiziksel olarak da somutlanması da bunun için var: herkes sağ kolunu avuç içi yere bakacak şekilde dümdüz sağ çapraza fırlatırken, Hitler’in sağ elini başının hafif yanına kaldırıp avucunu yukarı açması; böylece, bütün Alman milletinin bağlılığı ve itaatinin havadan manyetik dalgalar halinde geçip Führer’in avucunda, ruhunda, beyninde toplandığının tahayyül edilmesi.
Morgan’ın sözünü ettiği Faşist/Nazi “kültür devrimi”nin gerektirdiği “total kontrol” de bu atmosfer sayesinde yaratıldı. Aynı zamanda, “sert adım”larıyla her yeri inleten böyle “mukavemet olunmaz kahraman”ların çizmelerinin altında, daha ilk andan -- İtalya’da 1918’den, Almanya’da diyelim ki Münih Birahane Darbesi’nin sonrasından, 1925-26’dan -- itibaren, hukuk devleti önce adım adım parçalandı, orasından burasından dişlendi, işlemez hale getirildi. Ardından, Mussolini’nin 1922’de başbakanlığı, Hitler’in 1933’te şansölyeliği eline geçirmesiyle birlikte, hem gizli polis, hem Kara Gömlekliler veya Kahverengi Gömlekliler marifetiyle, muhalefet toptan imha edildi. Bunu, gene Mussolini’nin 1925’ten itibaren anayasayı tamamen rafa kaldırması, Hitler’in ise (Hindenburg öldükten sonra) 1934’te cumhurbaşkanlığı ve başbakanlığı tek bir Reichsführer makamı ve ünvanında birleştirmesi; dahası, artık sırf NSDAP’ın, Nazi Partisi’nin kaldığı Reichstag’dan çıkarttığı olağanüstü yasalarla, yürütmenin yanısıra yasama (evet, doğrudan doğruya kanun çıkarma) ve yargı (evet, Reich’ın en yüksek yargıcı olma) yetkilerini de şahsında toplaması izledi.
Dolayısıyla 1934’te Almanya’da, henüz Nuremberg Irk Yasaları veya Kristallnacht (Kırık Camlar Gecesi) denen Yahudi pogrom’u mevcut değildi gerçi. Toplama kampları tek tük kuruluyordu; Krakow ve Varşova ghetto’ları, “Nihaî Çözüm” ve Auschwitz-Birkenau gözükmüyordu ufukta. Ama demokrasinin, hukuk devletinin ve her türlü muhalefetin imhasını içeren çıplak terörcü bir diktatörlük anlamında Faşizm, bütün temel unsurları, gerekli ve yeterli koşulları itibariyle kurulmuş ve yerleşmiş bulunuyordu. Esasen o diğer, Alman Nazizmine özgü, bilhassa grotesk hususiyetler de bu total, topyekûn diktatörlükle sağlanan kuvvet temerküzü üzerinde yükselecekti. Keza İkinci Dünya Savaşının (asker-sivil) toplam 70 milyon gibi tahmin edilen ölü sayısını da, bunun belki 35-40 milyon kadarı veya daha fazlasının doğrudan katilinin Nazizm olmasını da, Alman işgaline uğrayan bütün ülke ve halkların dört veya beş veya altı yıl boyunca çektiği tarifsiz acıları da, gene bu temel olgu -- bu total, topyekûn diktatörlük beraberinde getirecekti.
Bugün ve bu çerçevede, bu tarihsel arkaplan üzerinde, meselâ Almanya ve Hollanda gibi bazı Avrupa ülkelerini (hattâ, bir kısım hükümet yanlısı medyanın yaptığı gibi, bütün Avrupa’yı ve AB’yi), Türkiye’ye karşı sergiledikleri ayırımcılıktan ötürü kestirmeden Faşizm veya Nazizmle suçlamak ne demektir? Neye yarar? Herhangi bir gerçekliğe tekabül eder mi? Sarsıp özeleştiriye mi sevkeder? Yoksa sadece infiale mi yol açar? Başlangıçtaki haksızlığı kabule yanaştırır mı, yoksa o noktadan büsbütün mü uzaklaştırır? Gelecek sefer bunlara da değinerek bitirmeyi umuyorum.
NOTLAR
(*) Benim tercüme etmediğim bazı kısa ifadeler dahil, eksiksiz İngilizce orijinali şöyle: Fascist movements were radical hyper-nationalist cross-class movements with a distinctive militarist organisation and activist political style. In a climate of perceived national danger and crisis, they sought the regeneration of their nations through the violent destruction of all political forms and forces which they held to be responsible for national disunity and divisiveness, and the creation of a new national order based on the moral or ‘spiritual’ reformation of their peoples, a ‘cultural revolution’ achievable only through the ‘total’ control of society, and on class-collaborative, regulatory forms of socio-economic organisation, often of a corporatist nature. Their aims of forging internal national unity were often linked to, and were premises for, national territorial expansion and empire, a connection seen most explicitly in the totalitarian mass-mobilization of their societies for war by the two fascist regimes in Italy and Germany. Bkz Philip Morgan, adı geçen eser, s. 13-14.
(**) Her iki özelliğin (hükmetme özlemiyle ve kuvvete tapmayla da birleştirilerek) yüceltilmesinin, İttihatçı proto-faşizmindeki belki en ilginç, en çarpıcı edebî anlatımı için, bkz Ömer Seyfettin’in Primo Türk Çocuğu hikâyesindeki şu Orhan tasviri: “Bu bir Türk paşasının oğlu idi. Mektepte bütün arkadaşlarına hükmeder, Frenklerden hiç korkmazdı... Primo (...) Orhan’la beraber bulunmaktan o kadar hazzediyordu ki... İşte Türk olmayan arkadaşları içinde onun kadar güzel ve sevimlisi, hususuyla kuvvetlisi yoktu. Kırmızı fesinin altındaki siyah saçları, esmer çehresi, al yanakları, daima ileri ve yüksekten bakan parlak gözleri, hemen bir şeyin üzerine hücum edecekmiş gibi dik ve çevik duran cesur tavrı, ona küçük ve mukavemet olunmaz bir kahraman hâli veriyordu.” (Ömer Seyfettin, Bütün Eserleri - Hikâyeler 1 [der. Hülya Argunşah, Dergâh Yayınları, 1999], 182-183.) Şu ifadelere dikkat edin: “... hükmeder... kuvvetli(si)... daima ileri ve yüksekten bakan” ve tabii en çarpıcısı: “hemen bir şeyin üzerine hücum edecekmiş gibi”; ardından da “mukavemet olunmaz bir kahraman hâli.” Herhalde Mussolini ideal Kara Gömleklisini, Hitler ideal Kahverengi Gömleklisini (Hücum Taburları mensubunu), işte ancak böyle, “hemen bir şeyin üzerine hücum edecekmiş gibi” diye tarif edebilirdi.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024