İbrahim Kiras
Ekrem İmamoğlu’nun seven sever, sevmeyen sevemez. Ama kendisi Türkiye’nin en büyük metropolünün seçilmiş başkanı. Üstelik çeyrek asır İstanbul’u yönetmiş olan iktidarın adayı karşısında üç kere zafer kazanmış bir isim. Bu bakımdan da önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminin “potansiyel” adaylarının başında gelen siyasetçi.
Böyle bir kişiye yönelik yargı girişimlerinin sıradan olaylar gibi görülmesi beklenemez. Buradaki tuhaflıkların, hukukun sınırlarını zorlayan uygulamaların, turpun büyüğü olarak işaret edilmesinin sineye çekilmesi beklenemez.
Bugünlerde Türkiye’nin çok ciddi meseleleri var. En başta ekonomi… Ama siyasi iktidarı bunları çözerek kaybettiği halk desteğini geri kazanmayı aklına getirmiyor. Bunun yerine toplumdaki kamplaşmalar, kutuplaşmalar, ayrışmalar üzerinden kendi seçmen kitlesini yanında tutmayı daha kolay bir yol olarak benimsemiş görünüyor. Kavga dövüş ortamı bunun için…
Diğer yandan, rakiplerini sandıkta yenmenin yollarını aramak yerine bunları tasfiye etmenin, tehlike olmaktan çıkarmanın yollarını aramayı tercih ediyor. İBB Başkanı İmamoğlu’nun üstünde zaten bir dava kılıcı sallanıyor bir süredir. Mahkûmiyet kararı çıkması halinde siyasi yasak alması ve dolayısıyla Cumhurbaşkanı adaylığının engellenmesi söz konusu olan bir dava bu…
Ancak, galiba doğrudan bir hamlenin ters tepebileceği, birtakım yan etkilere sebep olabileceği hesaplandığından “kamuoyunun alıştırılması” yolunda bazı ön hamlelere gerek duyulmuş görünüyor.
CHP’li belediyeleri hedef alan art arda operasyonlar, bilhassa yolsuzluk iddiaları üzerinden devam eden yıpratma kampanyası asıl büyük hedefe zeminin hazırlanması için. İster muhalif olsun ister taraftar, tüm siyaset kamuoyunun bu süreci okuma tarzı böyle… Bu arada, Ekrem İmamoğlu’nun yoldan çekilmesinin ardından sıranın Mansur Yavaş’a geleceği beklentisi de yine ortak bir kanaat durumunda.
İşte böyle bir atmosferde devam eden bir yargı süreci var… Siyaseti değil, yargıyı zedeleyen bir süreç. Hukuktan adaletten ümit kestiren bir süreç…
Yargıyı siyasete araç yapmayın tepkileri karşısında “Bizim mahkemelerimize hiç kimse talimat veremez” edebiyatıyla önüne geçilemeyecek bir vahamet…
İBB Başkanı İmamoğlu’nun gündeme getirdiği “görevlendirilmiş bilirkişi” olayı hukukçuların öteden beri “yargının kanayan yarası” diye niteledikleri bir problem. Yargı mevzuatımızda yeri bulunan ve gerekliliği de belli olan bilirkişi kurumunun ne yazık ki dejenere edildiğini, buradaki boşluk içinde oluşan suistimallerin birtakım yargı facialarına yol açtığını söylüyorlar. Keza siyasi sonuçları olabilecek davalarda bilirkişilik kurumu istese de istemese de kendi kendini zedelemekten geri duramıyor.
Kartalkaya’daki korkunç otel yangınında gördüğümüz üzere, mahkeme tarafından görevlendirilen bilirkişilerin raporları beğenilmezse dikkate alınmayıp başka bilirkişi heyetleri oluşturulması, hatta önceki raporun “korsan” diye nitelenmesi mümkün.
Bilirkişilik Kanunu’na göre, “Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” Ne var ki birçok davada bu hükmün göz ardı edildiğini görüyoruz. Söz gelimi belediyelere yönelik “yolsuzluk” soruşturmalarında savcıların ve hakimlerin nüfuz edemeyecekleri teknik hususlar nelerdir? Dosya münderecatına bakıldığında asgari hukuk bilgisiyle karara bağlanabilecek problemlerin çözümünün bilirkişiye havale edildiğini görüyoruz. Hakim ve savcıların gitgide ağırlaşan malum “mesai yükü” yüzünden bu yolu tercih ettiklerini düşünmek mümkün. Ancak siyasi mahiyet taşıyan davalarda “topu bilirkişiye atma” kolaycılığı aynı zamanda yargı süreçleri üzerindeki siyasi baskı meselesini de gündeme getiriyor.
İmamoğlu’nun söz ettiği örneğe bakın. İBB Başkanı CHP’li belediyelere yönelik operasyonlarda ve kendisi aleyhine açılan davalarda hep aynı bilirkişinin görevlendirildiğini iddia etti.
“İstanbul’da 8.806 bilirkişi var. Bütün dosyalarımızda bize hep aynı bilirkişinin düşmesi tesadüf olabilir mi?” diye sordu İmamoğlu. Ne dersiniz, tesadüf olabilir mi? Sözü edilen kişi muhasebe uzmanı olduğu halde İstanbul Büyükşehir başta olmak üzere CHP’li belediyeler veya İmamoğlu ile ilgili açılan her davada nasıl bilirkişi olabiliyor demeye getirdi İBB Başkanı. Sizin bir cevabınız var mı?
İmamoğlu’nun dile getirdiği bir “yargı anekdotu” daha var: Beylikdüzü Belediye Başkanlığı sırasında 2015 yılında yapılan bir ihale nedeniyle yargılandığı davada Danıştay, kendisinin sorumlu olmadığını karara bağlamıştır. “Danıştay’ın bu kararının altında 5 yüksek yargıcın imzası vardır.” Buna rağmen İmamoğlu aleyhine yine dava açılır.
“Danıştay’ın 5 yüksek yargıcının benimle ilgili görüşünü yeterli bulmayan mahkeme konuyu bir bilirkişiye emanet etti” diyor İmamoğlu. Bilirkişi ise bir iç denetçi raporuna dayanarak Başkanın ihalede sorumluluğu olduğunu iddia eder, bu ifade iddianameye de girer. Oysa böyle bir iç denetçi raporu yoktur. “Avukatlarımız böyle bir rapor olmadığını mahkemede ispat etti. Buna rağmen, yani olmayan bir rapora rağmen mahkeme iddianameyi kabul etti” diye anlatıyor İBB Başkan.
Bunlar korkunç iddialar. Bunlar siyasi polemik konusu olarak görülüp geçilecek iddialar değil. Bunlar siyasetin değil, hukukun ve yargı düzeninin problemleri. Bunlar ülke olarak tercihimizi yapmamızı gerektiren bir yol çatalının işaretleri: Her medeni millet gibi “Gerçek anlamda adalet dağıtan bir yargı düzenine sahip olmak” mı hedefimiz?
Yoksa işlerimizi yine gücü olanın dediğinin olmasıyla, birbirimizi yemekle, kutuplaşmayla, kavgayla, yani siyasetle mi halletmeye çalışacağız?
Mesele Tayyip Erdoğan da değil, Ekrem İmamoğlu da değil, Mansur Yavaş da değil, başka bir siyasetçi de değil… Mesele bizim neyi kendimize yakıştırdığımız…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2025
1.05.2025
17.04.2025
15.04.2025
10.04.2025
5.04.2025
3.04.2025
20.03.2025
11.03.2025
8.03.2025