İbrahim Kiras
MHP lideri Bahçeli’nin “İki cumhurbaşkanı yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevi olsun” şeklindeki sözleri çok tartışıldı. Bu vesileyle konu hakkında hemen her şey söylendi. İyi de oldu, asıl yapılması gerekenin eşit vatandaşlık anlayışını güçlendirmek olduğunu hatırlatma fırsatı doğdu. Bir ülkede toplumsal kimliklerin siyasal kimliklere dönüşmesinin ayrışmaya ve bölünmeye yol açabileceğine dikkat çekildi bu sayede.
Bahçeli’nin teklifini ilk duyduğumda bunun iyi niyetle dile getirilen ama maksadı aşan bir ifade olduğunu düşünmüştüm. Ancak bu teklif, hangi niyetle dile getirilmiş olursa olsun, Türkiye’nin toplumsal yapısı ve siyasi sistemi itibarıyla bir Lübnan olmadığını, sorunlarımızın da Lübnan modeliyle çözülemeyeceğini bilmek gerekir. Milleti etnik ve inanç grupları halinde tasnif etmenin risklerini hiç unutmamak gerekir.
Medeni haklar bütün vatandaşlar içindir. Bir kesime ayrı, öbür kesime ayrı haklar tanımak ülkede imtiyazlı azınlıklar oluşturmak demektir. Bu durum toplum içinde huzursuzluk çıkarır, yeni problemler yaratır.
Diğer yandan, üniter bir sistem içinde şu veya bu etnik grubun anayasal hakları olmaz. Demokratik hukuk devletlerinde eşit vatandaşlar olur, her vatandaşın eşit hakları olur.
Lübnan modeli bölünmüş toplumlarda etnik çatışmaları önlemek veya durdurmak için düşünülmüş bir çözüm. Ama unutulmasın ki “Lübnan İç Savaşı” bu ülkede cumhurbaşkanının Marunî, başbakanın Sünni, meclis başkanının Şii, genelkurmay başkanının Dürzi olduğu bir siyasi düzenin sonucu olarak patlak verdi ve tam 15 yıl sürdü. Hâlâ da etkileri devam ediyor.
Etnik ayrışmanın nasıl bir tehlike anlamına geldiğini görmek için Lübnan dışında da birçok örnek var. Suriye’de bugün Dürziler, Aleviler, Sünni Araplar, Kürtler ve diğer grupların ne halde olduğuna bakın. Eşit vatandaşlık hukukunu tesis edemeyen eski rejimin enkazı altından su yüzüne çıkan kaosa bakın.
Milli birliği kırılganlıktan bir türlü kurtulamayan Irak’a bakın, şimdi artık dağılmış durumda olan Yugoslavya’ya bakın.
Bunlar Türkiye’nin toplumsal yapısıyla da siyasi düzeniyle de ilgisi ve benzerliği olmayan ülkeler. Bizde de toplumsal kutuplaşma var, kompartmanlaşma var, siyasi ayrışma var ama çok şükür etnik çatışma üretecek boyutta bir bölünmüşlük yok.
Dolayısıyla ülkemizde yapılması gereken toplumsal kimliklerin siyasal kimliklere dönüşmesinin önlenmesi için ortak çıkar ve eşit vatandaşlık ilkelerini güçlendirmek olmalıdır.
MHP liderinin, herhalde başka bir niyetle ifade etmiş de olsa, dile getirdiği modele ilişkin tartışma bu yüzden çok hayırlı oldu. Neredeyse tüm siyasi kesimler, eşit vatandaşlık anlayışıyla kamu görevlerinin ehliyet ve liyakat esasıyla belirlenmesi gerektiği hususunda ortak bir tutum gösterdi. Bu çerçevede “Kürtleri temsil” iddiasındaki DEM Parti’nin bile eşit haklar vurgusuyla dile getirdiği itiraz çok anlamlı.
Buna karşılık, Bahçeli’nin günler sonra söz konusu konuşması bağlamında “Lübnanlaşma” riskine dikkat çeken kişilere yönelik ağır ifadeler kullanarak yaptığı uzun ama içeriği müphem açıklama tartışmayı bitirmiş gibi görünmüyor.
Daha net bir tavzihe ihtiyaç olduğu ortada. Çünkü etnik ve inanç kimliklerinin vatandaş kimliğinin önüne geçirilmek istendiği algısı, doğal olarak milli bütünlüğümüzle ilgili birtakım kaygılara yol açacaktır.
Bu kaygıları ise “Milliyetçiliği sizden öğrenecek değiliz” çeşidinden karşı taarruzlarla değil, ancak topluma eşit vatandaşlık anlayışı temelinde hukuk ve demokrasi vaat ederek giderebilirsiniz.
Kürt veya Alevi vatandaşlarımızın sorunlarını da eşit vatandaşlık anlayışını hakim hale getirmekle çözebiliriz ancak.
Bunun için ise toplumu birleştirecek, kaynaştıracak, ortaklıklarını güçlendirecek politikalar geliştirmenin yolları aranmalı. Vatandaşlarımızı etnik kökenlerine veya inanışlarına göre birtakım bölmelere ayırmaktan ise ne olursa olsun kaçınmak gerekir
Etnik kimlikler yok sayılamaz ama milleti etnik gruplar halinde tasnif etmek de bu çağda tehlikeli sonuçlar doğurabilecek bir tutum olur. Medeni haklar bütün vatandaşlar içindir. Bir kesime ayrı, öbür kesime ayrı haklar tanımak ülkede imtiyazlı azınlıklar oluşturmak demektir. Bu durum toplum içinde huzursuzluk çıkarır, yeni problemler yaratır
Bunu tarihte tecrübe etmiş bir ülkeyiz üstelik.
Islahat Fermanı ile birçok alanda gayrimüslimlere tanınan imtiyazlar, daha önce Tanzimat’ın getirdiği kanun önünde eşitlik ilkesine aykırıydı ama Avrupa devletlerinin bu husustaki baskıları böyle bir düzenlemenin getirilmesine yol açmıştı.
Bu düzenleme öncelikle Müslüman ahaliyi rahatsız etti tabii. Osmanlı millet sisteminde yeri Müslümanların ardından ikinci sırada olan Rumlar ise Ermeniler ve Yahudilerle eşit sayılmaya itiraz ettiler. Bu üçünün ortak itirazı ise eşitlik adına gayrimüslimlerin de askerlik yapmasını öngören -ve yine Avrupa devletlerinin ısrarıyla getirilen- düzenlemeye karşıydı!
Tepkiler üzerine gayrimüslim vatandaşlarımızın askerlik yükümlülüğü kaldırıldı. Nihayet yarım asır sonra 1908 Devrimiyle bu anlamda “eşit vatandaşlık” sağlanacaktı.
Bu çerçevede hatırlanması gereken bir ayrıntı daha var: İlerleyen süreçte İslamcılık ve Türkçülük akımlarını doğuracak olan Yeni Osmanlılar hareketini ortaya çıkaran en önemli sebep gayrimüslim azınlıklara sağlanan imtiyazların toplumda uyandırdığı derin reaksiyondu.
Günümüze gelirsek… Bahçeli’nin tartışma yaratan sözleri üzerine gündeme gelen ama o sözlerden bağımsız olarak değerlendirilmesi gereken konu, bugünkü Terörsüz Türkiye sürecine hakim olan anlayışın tam olarak ne olduğu konusudur. Bu çerçevede söz konusu tartışmadan bir sonuç çıkarmamız gerekirse, o sonuç da şu olabilir: Ülkedeki toplum kesimlerinin sorunlarını çözmenin yolu şu ya da bu kesime ayrıcalıklar bahşetmek değil, toplumun bütününün sahip olması gereken hakların kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılması olmalıdır.
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKürt sorunu: Aslında çözülmesi en basit sorunumuz 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİyi yönetimi hak ediyor muyuz 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.07.2025
19.07.2025
15.07.2025
4.07.2025
26.06.2025
29.05.2025
22.05.2025
1.05.2025
17.04.2025
15.04.2025