Mehmet Ocaktan
Öylesine kabus dolu günler yaşıyoruz ki olup bitenleri telaffuz etmek bile insana gerçekten acı veriyor. Diploma hırsızlığı yapan çetelerin, neredeyse devletin bütün birimlerine sirayet ederek çevirdikleri filmleri görünce, insan ister istemez “devletin içinden geçmişler, bu devlet bu kadar mı sahipsiz” demekten kendini alamıyor.
Çürüme o kadar derin ki devletin haberi olmadan nasıl yapıldığına inanmakta zorlansak da sahte diplomalı psikologlardan torbacılıktan sahte diplomayla narkotik polisliğine terfi edenlere, baraj yapan sahte mühendislerden sahte doçent ve profesörlere kadar bir dizi şarlatanlar filmi izliyoruz.
Ama kirliliğin ve çürümenin boyutları bu kadarla sınırlı değil… Sahtecilik çetesinin, Beştepe’de “Milletin Evi”ne kadar uzanıp ellerini kollarını sallayarak icra-i faaliyette bulunduklarını görünce aklımız başımızdan gidiyor.
Öyle ki 6 Şubat depremlerini “fırsata” çeviren organize dolandırıcılık çetesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın katlarını adeta ofise çeviriyor, müteahhitleri çakarlı araçlarla Beştepe’ye taşıyıp, Cumhurbaşkanlığı koridorlarında sözde sözleşmeler imzalatarak milyonlarca lira vurgun yapabiliyor.
Eşi benzeri görülmemiş bir skandalla karşı karşıyayız. Güvenliğin üst düzeyde olduğu, kuş uçmasına bile izin verilmediği Cumhurbaşkanlığı külliyesine bu çetelerin girmesine kim ve kimler izin verdi peki?
Koskoca devletin Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın 15. katındaki toplantı odasında bu dolandırıcılara kim ya da kimler sözleşme imzalattı?
İdari soruşturma başlatan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuş… İyi güzel de bütün bunlar olurken bakan dahil, kurumun bütün yöneticileri bakanlık binasını toptan terk mi etmişlerdi acaba…
Ne yazık ki bütün bunlar bizim ülkemizde oluyor sadece. Çünkü ne hesap soran var ne de hesap veren… İş olup bittikten sonra parti sözcüsü “Bu çeteler devletten jiletle kazınacaklar” diye yakışıklı demeçler verir bir de suç duyurusunda bulunursunuz, sonra her şey unutulup gider… Normal demokratik ülkelerde, bu tür durumlarda kendisini sorumlu hisseden bakanlar istifa eder ama bizim gibi ülkelerde böyle şeyler olmaz, çünkü bizim yöneticilerimiz layüseldir…
Kelimenin tam anlamıyla sözün bittiği yerdeyiz…
Kim böylesine göz göre göre, yetkililerden izin almadan ellerini kollarını sallayarak üstelik de çakarlı araçlarla Beştepe’ye girerek ‘sahte sözleşmeler’ yapmaya cesaret edebilir?
Bir gazeteci olarak davetli olarak gittiğimde ben bile iki-üç yerde kimlik kontrolünden geçerek girebilmiştim. Öyle anlaşılıyor ki “sahtecilik çetesi”ne, Beştepe’ye girerken “Sen kimsin” diye soran bir Allah’ın kulu çıkmamış…
Şaka gibi… Bırakın herhangi sıradan bir devlette, Afrika’nın kabile devletlerinde bile devletin böylesine ayağa düşürüldüğü bir durumla karşılaşmak mümkün değildir herhalde…
Ama biz partiyi baştan kaybettik, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen ucube yapıya geçtiğimizde, işin sonunun böyle bir noktaya geleceğini hepimiz biliyorduk.
Çünkü bu sistem ‘hukukun üstünlüğü’ne dayalı bir anlayışa göre değil, denetlemeyi ortadan kaldıran ve de “kuvvetler birliği” esasına göre dizayn edilmişti. Denetlenebilir ve hesap verilebilir olmayı esas almayan hiçbir sistemin, modern anlamda demokratik bir yönetime izin vermesi asla mümkün değildir.
Bugün yaşadıklarımız aslında bu alaturka sistemin yarattığı sonuçlar. Maalesef AK Parti iktidarı, o gün kantarın ayarını bozduğu için bugün devletin bütün katlarını kuşatan kirliliği sadece seyretmekle yetiniyorlar, bu arada bol bol demeç vermeyi de ihmal etmiyorlar…
Esas talihsizlik AK Parti iktidarının, kendini bile bile bu hallere düşürmüş olmasıdır. Biliyorum bazıları itiraz edecek ama AK Parti yola çıkarken böyle bir Türkiye hayali kurmamıştı. 2011 yılına kadar da hukuk alanında önemli adımlar atan, çete-mafya yapılanmalarını temizleme konusunda ciddi mesafe alan, en önemlisi de ekonomide toplumun beklentilerini yükselten bir yönetim fotoğrafı ortaya koymuştu.
Oysa şimdi önümüzde, neresinden tutsanız tel tel dökülen, kabile devletlerinde bile görülmesi mümkün olmayan bir Türkiye görüntüsü var. Adamlar neredeyse devletin kurumlarını bile “sahte sözleşmelerle” satabilmeyi göze alacak kadar bir pervasızlık sergiliyorlar.
Adeta devletin içinden geçen bu çetelerin, daha ne tür kirliliklere imza attıklarını henüz bilmiyoruz. Gidişata bakılırsa önümüzdeki günlerde, benzer kirli filmleri izlemeye devam edeceğiz.
Hemen söyleyelim, eğer AK Parti iktidarı acilen hukuka, her an denetlenebilir şeffaf bir yönetim anlayışına dönmezse, devletin kılcal damarlarına kadar sızan çeteleri temizlemesi de toplumun adalete olan güvenini sağlaması da asla mümkün olmayacaktır.
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
14.04.2025
9.04.2025
4.04.2025
31.03.2025