Mensur Akgün
Savaş, hatta siyasetin aracı olarak güç kullanma ve güç tehdidinde bulunma 1945 yılında San Francisco’da BM Şartı imzaya açıldığında resmen yasaklanmıştı. İmzacı ülkeler saldırıya maruz kalırlarsa kendilerini savunma ve BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı kararlarla uyma dışında birbirlerine karşı güç kullanmayacaklarını, güç kullanma tehdidinde bulunmayacaklarını taahhüt etmişlerdi.
Ama hayat taahhüde uymadı. BM sisteminin öngördüğü kolektif güvenlik mekanizması çalışmadı. İkinci Dünya Savaşı biterken Soğuk Savaş başladı. Dünyayı uzlaşmayla idare edecek beş büyük devlet iki kampa bölündü. Güvenlik prensiple değil güç dengesi üstünden sağlandı. Müdahaleler yapıldı, iç ve dış savaşlar yaşandı, etki alanları kuruldu. Önleyici ve insani müdahale doktrinleri geliştirildi.
***
Ancak savaş yasaklanmış bir siyaset yapma biçimi olarak kaldı. Büyük devletler her şeyi savaş kavramıyla tanımlasa, müdahale ile savaş arasındaki fark giderek kapansa da, BM Şartı ve Uluslararası Adalet Divanı savaşı gayri meşru, daha da önemlisi olağan dışı olarak görmeye devam etti. Akademik dünya da savaşla savaş dışı haller arasına eşikler koydu. Mesela bir silahlı çatışmanın savaş olarak addedilebilmesi için 1000 kişilik zayiat öngördü.
Şimdi giderek artan bir hızla savaşla savaş dışı haller arasındaki fark kapatılmaya, savaş olağanlaştırılmaya, devletler sürekli savaş halindeymiş gibi yaşatılmaya çalışılıyor. Yakın zamana kadar sürekli savaş halinin eleştirildiği durum artık normal olarak gösteriliyor. Devletlerin yüzyıllardır kullandığı her türlü etkileme aracının aslında savaşın parçası olduğu, olması gerektiği anlatılıyor.
Kant epeydir unutuldu, gündemde yine Hobbes var. İşbirliği, ticaret, demokrasi gibi kavramlara atfedilen önem bariz bir şekilde erozyona uğradı. Karışlıklı bağımlılık kuramına, fonksiyonel entegrasyon gibi laflara sadece ders kitaplarında rastlanıyor. Robert Fisk veya Noam Chomsky ya da James Chance gibi sürekli savaş durumunu eleştirenlerden çok, bu durumun normal olduğunu savunanların sesi duyuluyor.
ABD’de çok satanlar listelerine giren Savaşın Yeni Kuralları (The New Rules of War: Victory in the Age of Durable Disorder) kitabının yazarı Sean McFate de bunlardan biri. Trafikte harcadığım zamanı değerlendirmek için abone olduğum kitap kulüplerinden biri üstünden ulaştığım 2019 baskısı kitabında McFate Amerika’ya savaşın aslında mükemmel bir şey olduğunu, fakat yeni savaşlara Washington’un hazır olmadığını anlatıyor.
McFate tam da 10 parmağında 10 marifet olan insanlardan. Harvard, LSE gibi “iyi” okullarda okumuş. Biyografisine göre Oxford’tan Georgetown’a kadar pek çok önemli üniversitede ve Rand’dan Atlantic Council’e kadar da pek çok da önemli düşünce kuruluşunda çalışmış. Meziyetleri arasında askerlik ve paralı askerlik de var. Bu yüzden de ABD yönetimine işe yaramayacağını iddia ettiği F 35’ler almak yerine Fransa gibi Yabancılar Lejyonu kurmayı öneriyor.
Kitabını dinlerken yaptığı işlerle gurur duyduğunu, insan öldürmekten zevk aldığını düşünmeden edemiyorsunuz. Belli ki egosu sağlam biri ve tabii ki ayrımcı, muhtemelen de ırkçı. Müslümanlardansa bence nefret ediyor. Başka bir deyişle günümüz Amerika’sının önemli bir kesimini temsil ediyor. Kavramsal bir çıkış noktası yok. İddiaları da hiç tutarlı sayılmaz. Tarihi ise gelişi güzel kullanmış. En çok da kendi kişisel tarihini yazmış.
Ama ne yazık, ki dili akıcı ve yeni Amerika’nın yeni ideologlarından olmaya aday bir popülist. Yazdığı kitaplarla, yaptığı konuşmalarla milyonlarca insanı şimdiden etkilemiş olması olasılığı yüksek. Bizi ilgilendirmesi gereken tarafıysa savaşı hayatın olağan akışının bir parçası haline getirmeye çalışması, zaten her şeye ve herkese karşı hukuken olmasa da fiilen savaş ilan eden Amerika’ya savaşlarını sürdürebilmek için yeni ve yaratıcı çözümler üretmesi.
Nasıl ki Samuel Huntigton yazdığı bir kitapla medeniyetleri çatıştıracak bir kavramsal zemin hazırladıysa, Sean McFate de savaşla barış arasındaki çizgiyi ortadan kaldıracak bir zihinsel ortamın oluşmasına katkıda bulunabilecek birine benziyor. Şartlar da McFate ve benzeri ideolog demagoglar için son derece müsait.
***
İçeride sıkışmış bir başkan ve onun popülist yönetim anlayışı, Çin’in yükselişinden duyulan rahatsızlık, Rusya ile rekabetin yeni mecralara sıçrayabilme potansiyeli, İran’ın etkisini kırma ve Venezüella’da rejim değiştirme çabaları, Suriye, Irak ve Afganistan’dan çıkma arzusu savaşın aslında hiç bitmeyen bir süreç olduğunu anlatmaya ve her enstrümanı savaşın aracı olarak görmeye ve göstermeye uygun.
Bana, McFate ve benzeri popülist stratejistleri akademisyenler, gazeteciler, kanat önderleri, özellikle de devlet çalışanları olarak okumamız, anlamamız ve anlamlandırmamız şart gibi geliyor. Çünkü geleceği onların belirlemesi olasılığı güçlü. Savaş konusunda söylediklerini, ülkesini seferber etme gayretlerini, önerilerinin siyaset ve savaş yapma biçimine dönüşmesi halinde olabilecekleri iyi incelememiz gerekiyor. Üstünde ısrarla durduğu paralı asker gerçeğini de…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024