Merve Şebnem Oruç
Geçtiğimiz sonbaharda Atlantico adlı Fransız haber sitesinde yayınlanan bir haber dikkatimi çekmişti. Habere göre ülkenin önde gelen araştırma kuruluşlarından biri olan Ifop'un yetişkin Fransızlar arasında yaptığı bir araştırma, Fransızların %40'ı ülkenin problemlerini otoriter bir iktidarın çözebileceğine inandığını ortaya koyuyordu. Otoriter bir yönetime %40 oranında olumlu yaklaşım, modern Avrupa tarihini başlatan 'La République' için oldukça ilginç bir istatistikti. Araştırmaya katılanların çoğu, seçimsiz iktidara gelen uzmanları ve teknokratları 'kariyer politikacıları'na tercih edeceğini söylüyordu.
İlk başta şaşırtıcı gibi görünse de bu araştırma sonucu çok da garip değildi. Bir parantez açalım; zira, Batı'nın bize de 'sandık her şey değildir' sloganıyla yeşillendirerek dayatmaya çalıştığı 'demokrasi' görünümlü 'post-demokrasi' düzeninin de revizyonuna ihtiyaç duyduğu bir süredir aşikar. Post-demokrasi kavramını Colin Crouch'un demokrasiden sonra gelen durum olarak açıklıyor ve şöyle diyor: Sözde ve kağıt üstünde demokrasi var ama kararları alan belirli bir zümre; demokratik kurum ve kurallar bir elitin tekelinde. Özetle parayı veren düdüğü çalıyor ve halk de oy verdim sanıyor.
Ama malumunuz, seçilmişler bazen söz dinlemeyebiliyor, 'halk, millet, toplum, insan' diye tutturabiliyor. Atanmış 'uzman'lar böyle teferruatlara takılıp kalmayacak nasılsa; post-demokrasilerdeki 'dostlar bu ülkede seçim yapılıyor' görsün sürecinden de vazgeçilip yeni bir siyasal düzen arayışına çıkıldığı bir süredir gözlemlenebiliyor. Halk dediğinin en iyi nasıl yönetileceğini, demokrasinin nasıl en iyi şekilde ikame edileceğini uzmanlardan daha iyi bilmesinin mümkün olmadığı algısının alttan alta mesajlarının verildiğini şimdiye kadar hissetmediyseniz uyandırayım: Bir süredir 'demokrasi' derken kastedilen, halkın kendi kendini idare ettiği bir yönetim sistemi değil; yöneten bir elitin halk için uygun gördüğü bir yaşam şekli.
Parantezi kapatalım. Söz konusu araştırmaya göre, Marine Le Pen'in Ulusal Cephe destekçileri arasında otoriter bir yönetimi olumlu bulanların oranı %60'ken, Nicolas Sarkozy'nin Cumhuriyetçi Partisi'nde bu oran %47 ve iktidardaki Sosyalist Parti destekçileri arasında ise %33'tü. Araştırmadaki çarpıcı sorulardan birisi şuydu: “Seçilmeden yönetime gelen uzmanlar takımı gerekli ama halk tarafında destek görmeyen reformları uygulasalar da, seçilmiş temsilcilerin yerine yine de onları tercih eder misiniz?” Katılımcıların %67'si bunu da kabul edeceklerini söylüyordu.
Bugünlerde Batılı medyada Fransız Cumhurbaşkanı François Hollande'ın nasıl da otoriterleştiğini anlatan yazı ve haberlerin sayısı artınca, aklıma 7-8 ay önce karşılaştığım bu anket geldi. Hollande'ı biz, Suriye'de Esad rejiminin gitmesi gerektiğini en fazla söyleyen Batılı lider olarak tanıyoruz. En azından bu, Paris IŞİD tarafından Batı'daki saldırıların ana merkezi haline getirilmeden önceydi. Önce Charlie Hebdo, ardından Kasım'daki Paris saldırıları ve ilan edilen olağanüstü hal, Fransa'yı uluslararası alanda terör karşısında birliktelik vaatleri ama Suriye politikasındaki yalnızlaştırılmayla baş başa bıraktı; Hollande'ı ve kabineyi dış politikada etkisizleştirdi.
Öte yandan, 2012'de görevi devraldığından beri uğraşmakta olduğu ekonomik sorunlar Hollande'ın popülaritesini gitgide aşağı çekti, bugün kendisine verilen destek %15 seviyelerinde görünüyor. Mart ayından beri devam eden Nuit Deboit (Gece Ayakta) protestoları, hükümetin çalışma yasasına tepki olarak başlamıştı ama aynı zamanda hükümet karşıtı eylemlere dönüştü. İlginçtir, Fransa'nın ekonomik sorunları o denli almış başını gidiyor ki, halk araştırmalara göre seçilmeden yönetime gelecek bir eliti zorunlu ama hoş olmayan kemer sıkma politikaları uygulamasına bile olumlu bakılabiliyor, ama seçilmiş bir iktidarın bu gerekli politikaları devreye almaya çalışması hükümet karşıtı gösterilerle sonuçlanıyor. İnsan haliyle merak ediyor, halk seçmedikleri bir elitin bile uygulayacağı acı reçeteye razı gelecekken, seçilmiş iktidar uyguladığında neden sorun oluyor?
Doğruya doğru, Fransa bugün Avrupa'nın hasta adamı, Almanya'nın 10 yıl önce yaşadığı ekonomik darboğazı yaşıyor, benzeri reformlara ihtiyaç duyuyor. Lakin bunun sorumlusu Hollande değil. Sosyalist Parti geç de olsa ekonomik reformları hayata geçirmeye çalışıyor ancak Avrupa'da yükselen aşırı sağ ve aşırı sağdan pek de farkı olmayan garip sol, Le Pen'i ve ironiktir ki, ekonomik enkazın baş sorumlusu Sarkozy'i yükseltiyor. Buna paralel olarak da Hollande otoriterleşmeyle ve ülkeyi yönetememekle suçluyor.
Zira Hollande, ekonomik reformların yanı sıra Fransa'nın aynı zamanda siyasi reforma da ihtiyaç duyduğunu söylüyor. Yarı başkanlıkla yönetilen Fransa'da, siyasal sistem bugünün ihtiyaçlarını karşılamıyor, örneğin çalışma yasası gibi kanunların tasarıdan yasalaşmaya giden süreci en az 6 ay alıyor, yönetmeliklerin çıkması, uygulamanın başlaması ise en az bir başka 6 ay demek. Uzayan süre sosyal, ekonomik ve siyasi huzursuzluğa yol açıyor ve yasa yapmaktaki amaç bir türlü hasıl olamıyor. Hollande sistemin basitleştirilmesi gerektiğini, bunun icraatların önünü açacağını ve reformların hız kazanacağını söylüyor. Hatta Fransa'nın Europe1 radyo kanalının iddialarına göre, Hollande tam da bu nedenle kapalı bir toplantıda yarı başkanlık sisteminden başkanlık sistemine geçebilecek bir sistem değişikliği önermiş bulunuyor.
Yani Fransa'da yarı başkanlıkta bile sistem tıkanmış, sokakta huzursuzluk sürüyor; teknokratların karar verip hızla uygulayacağı acı reçetelere bile razı halk beklemeye devam ediyor. Hollande, Fransa'yı aşırılara teslim etmeden hem reformları gerçekleştirebileceği hem sistemi iyileştirebileceği hem de demokratik düzeni koruyabileceği bir çözüm arıyor ama otoriterlikle suçlanıyor. Yetmiyormuş gibi bir yandan da terörle uğraşıyor ve Suriye politikası yüzünden hala affedilmiyor.
Biz çok şükür ki, Fransa gibi ağır ekonomik problemlerle uğraşmıyoruz, ama geri kalanı eminim size de tanıdık gelmiştir.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018