Murat BELGE
Özellikle şu son seçimlerden bu yana, bu memlekette “seçmen davranışları" karşısında şaşkınlığa düşenler çoğaldı. İnsanlar tanık oldukları bazı tekil olayları anlatıyorlar. Adam, hayat koşullarının böylesine ağırlaşmasından yakınıyor. Seçimde gidip oyunu iktidar partisine veriyor! Ne bu perhiz, ne bu lahana turşusu!
Ama böyle tekil olaylar değil sorun. Kitlesel bir davranış kalıbından söz ediyoruz. Özellikle “emekli” kesim gadre uğradı; özellikle emekli kesim yoğun bir şekilde iktidara oy verdi. Nasıl oluyor bu? Neden böyle oluyor?
Cumhuriyet ideolojisinin din (Müslümanlık) konusuna nasıl baktığını biliyoruz. AKP’nin din kurumuna nasıl baktığı da besbelli. İslamcı parti(ler) kapatılır; önderleri yargılanır. Kendi taraftarları (ki bunların sayısı da fazla kabarık değildir) dışında uzun boylu vızıldanan olmaz; partinin yenisi kurulur, oyun devam eder. Şimdi ne oldu da AKP siyasete böylesine egemen oldu? Bu oy oranlarına nasıl, ne zaman yükseldi?
Cumhuriyet’i kuran kadrolar dediği dedik adamlardan oluşuyordu. Dindar muhalefet onların gözünde (”yobaz”, “softa” v.b.) “vatan haini”nden fazla farklı bir yerde durmuyordu. Bu yobazların Cumhuriyet’i kurmuş olanların vaad ettiği parlak geleceği engellemelerine izin veremezlerdi. Yani, sözün kısası, Cumhuriyet batılılaşması epey can yaktı. Kemal Kılıçdaroğlu bunun farkında olduğu için “helalleşme” söylemini başlattı. Ama seçim sonuçlarına bakıldığı zaman seçmenler arasında bu “tek-parti” uygulamalarının unutulmadığı anlaşılıyor. Tek-parti o uygulamayı yaparak belirli bir başarıya ulaşmış olsa, toplumun hayat koşullarında bir değişiklik yapabilmiş olsa bu itişmeler, bu zorlamalar unutulabilirdi. Ama öyle bir durum yoktu. Ve toplumlar, geçmişte bir zaman uğradıkları kötü muameleyi kolay kolay unutmazlar. Hatta en eski olaylar en çok hatırlananlar da olabilir.
Yüzüncü yıldönümü... Az zaman değil. Ama yüz yıldır gerçekleşmeyen hesaplaşma şimdi olanca sertliğiyle karşımıza dikildi. Bütün bu süre boyunca boynu eğik durmak zorunda kalmış kesim, birikmiş “intikam” duygularıyla, kendi “mutlak” iktidarını kurmaya hazırlanıyor. Amaçlarını kamufle etmek üzere titizlendiği falan da yok. Örneğin cumhurbaşkanının deprem geçirmiş kentlere söylediği söz: Genel iktidara karşı çıkan yerel iktidar hiçbir yardım alamaz. Bu sözü insanlara açık açık söylemek büyük bir gaftır diye düşünebilirsiniz. Ama Erdoğan öyle düşünmüyor. Bu söylediği, zaten uygulamakta olduğu politika. Hala anlamayan varsa, diye herhalde, açıkça dile getiriyor. “Oyunuzu bana vermezseniz benden zırnık alamayacağınızı bilin” diyor; en anlaşılır, en açık biçimiyle söylüyor.
Belli ki ona hak verenler de eksik değil. “Devlet adamı dediğin böyle olmalı” diye düşünüyorlar muhtemelen. Böyle, özü sözü bir olmalı. Ayrıca, gözünün yaşına da bakmamalı.
27 Mayıs 1960’la başlayan ve çeşitli darbelerle devam eden dönemi Türkiye tarihinin özel bir dönemi olarak ele alabiliriz sanırım. Bu dönem boyunca sivil yönetimler ve askeri darbeler iktidarı pek de dostane olmayan bir biçimde paylaştılar — buna “paylaşmak” diyebilirsek! Ama dönemin sonuna geldiğimizde, çoğumuzun Türkiye’nin “sahibi” bellediği “ılımlı sağ” siyaset sahnesinden siliniverdi (aslında bu “sağ”ın ne kadar “ılımlı” olduğu da tartışılır ya). Siyaset sahnesinin “başrolü” konumunda duran Silahlı Kuvvetler’in de şimdi nerede durduğunu bilemiyoruz. Ama herhalde alıştığımız davranış kalıplarından adamakıllı uzaklaşmış olmalı.
AKP-MHP ittifakında politik temsilcisini bulan sınıfsal koalisyonun yeni dönemin iktidar bloku olduğunu söyleyebiliriz, sanıyorum. Çok güven verici bir “koalisyon” değil bu. Şu anda içinde bulunduğumuz ekonomik buhran da bunun göstergelerinden. Buhranda, Tayyip Erdoğan’ın “ekonomist” olarak parlaklığının özel bir yeri ve önemli bir payı var elbette. Ama o olmasa da bu koalisyonun deneyimsizliği, acemiliği kendini gösteriyor. Tayyip Erdoğan’ın kendine ısmarladığı “tek adam rejimi” ile herhangi bir toplumun siyasi bir başarı göstermesi beklenemez.
Ancak, Cumhuriyet’in ne gibi türbülanslar içinden geçerek geldiğine bir göz atınca şaşkınlık duymamak mümkün değil, diye düşünüyorum. Demek ki bütün bu patırtı içinde bizim Cumhuriyet’in yarı-askeri yapısı içten içe bir çürüme sürecine girmiş ve kendini tüketmiş. Buna yas tutmak akıl karı değil elbette. Değil ama, şu anda onun yerini doldurmaya çalışan gücün ondan beş beter olduğunu gözlemlemekte olduğumuz da açık. İşimiz zor.
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları


































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025