Murat BELGE
“İyi komutan geri çekilmeyi iyi bilen kişidir,” diyordu Ömer Laçiner, geçenlerde. Askerlik sanatını bilen ve anlatanlar, geri çekilmekle saldırmak arasında “değer” bakımından bir fark olmadığını söylerler. Savaş denen olayda bunların ikisinin de gerekli, mutlaka gerekli olduğu zamanlar olur. Önemli olan, o zaman geldiğinde o kararı vermek ve bir kere verdikten sonra harekâtı gerektiği gibi yerine getirmektedir.
Ömer Laçiner’in bu saptamasının nesnesi Tayyip Erdoğan’dı. Tayyip Erdoğan, Harb Okulları’nda okutulan savaş stratejisi derslerinden çok, stadyumlarda öğretilen “En iyi savunma saldırıdır” hikmetinden feyz aldığı izlenimini yaratıyor. Çünkü daha önceleri belirli anlarda atak yaparken Gezi’den beri sürekli saldırı halinde. Ama, sağduyulu değerlendirmelere göre ağırdan alması, bazı davranışlardan vazgeçmesi, kendi hattı harekâtını yeniden gözden geçirmesi gereken bir zamanda yapıyor bunları.
Sonuçlar da, görüldüğü gibi, pek parlak olmuyor.
Bazılarımız, Erdoğan’ın bu davranışlarında (Polonius’un Hamlet için söylediği gibi) bir “rasyonalite” buluyor. Diyorlar ki, bu ülkede, onun bu “militan” politikasını benimseyen, benimseyecek bir taban var. Bu politika onları perçinliyor, hiç değilse o tabanı kaybetmemesini sağlıyor.
Ben böyle düşünmüyorum. AKP, Necmettin Erbakan’la partili siyaset alanına çıkan siyasî-ideolojik çizginin en yüksek oy oranlarını yakaladığı için çok başarılı bir parti oldu. Orta sağı kendine çekmeyi başardı. Şimdi yeniden MSP ile başlayan kariyerin oranlarına gerilemek önemli bir siyasî başarı olmasa gerek. Bir “hedef” de olmasa gerek.
Denklemin öbür ucunda da, böylece düşmanlık pompalanan bir siyasî ortamın yarattığı ciddi tehlike potansiyeli yer alıyor. Zaten birbirini anlamamış, tanımamış, tanımaya ve anlamaya da çalışmamış bir toplumun sağlıksızlık potansiyeli elde bir. Şimdi buna sembolik kefenler giydirilmiş adamların ve buna benzer bir kısmı herhalde yerel örgüt elemanlarının “göze girme” çabalarının sonucu birtakım gösterilerin ortam germe potansiyelini eklememek gerek.
Bu “militan” politikalarda öyle uzun boylu bir “siyasî rasyonalite” göremiyorum, kendi hesabıma. “Vay adam beddua etti!” diye infiale kapılmanın anlaşılır yanı olabilir elbet. Ama onun anlaşılır yanı olacaksa, “Camide içki içtiler” diye tutturmanın, herhangi bir somut kanıt göstermeden bunu habire tekrarlamanın (tabii buna paralel daha birçok iddia vb. ile birlikte), bu şekilde bir kesimin “kutsal” inancını dürtükleyip şiddete dönüşmesine çanak tutmanın ne âlemi var?
“Yolsuzluk var” iddiası, şu ana kadar gördüğümüz kasetti, şuydu, buydu, garnitürüyle ortaya atılmışken, yapılacak iş, hemen yapılacak iş, sözkonusu bakanların istifa etmesi, istifalarının da kabul edilmesidir. Bu olurken, “Ben onların suçlu olmadığına inanıyorum” sözünüzü de söyleyebilirsiniz. Ama herhalde yapılacak iş, bilmem kaç Emniyet çalışanını “görevden almak” değildir. Üstelik hemen yapıldığında anlamlı olacak istifa eylemi, bilmem kaç gün sonra gene yapılıyor. Ama o geçen günlerde, bir biçimde suçlanan kişinin bakan olarak tasarruflarda bulunması gibi akla zarar uygulamalar da olduğu için, bu gecikmiş istifanın bir anlamı olmuyor. İstifa edenlerden birinin açıklamalarıyla işler büsbütün karışıyor. Bütün bu olaylarda (Gezi’den başlayarak) “siyasî rasyonalite” falan değil, sırf “asabiyete” dayanan bir debelenme görüyorum.
“Yolsuzluk” kötü bir şey, şüphesiz. Biz milletçe ne kadar alışık olursak olalım, kötü bir şey. Ama, bu iddianın ortaya atılmasıyla birlikte Başbakan’ın yarattığı siyasî ortamın yolsuzluğun kendisinden daha kötü ve çok daha tehlikeli olduğu kanısındayım.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025