Murat BELGE
Başbakan Erdoğan, giderayak, Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duymadığını açıkladı. Bizler bu karardan çok memnun kaldığımıza göre, Başbakan’ın saygı duymamasını yadırgamadık. Her şey olması gerektiği gibi.
Başbakan Erdoğan’ın “saygı duymadığını” açıklaması bir zorunluluk değildi. Ama Başbakan Erdoğan şimdiye kadar Anayasa Mahkemesi’ne savaş ilân etme fırsatı bulamamıştı. Böylece bir vesile oluştu, o da beklenen ilânatta bulundu. Mahkeme de “paralelin paraleli” bir tavır takınmıştı. Onun için Başbakan Erdoğan’ın öfkesini çekmesi normaldi. Yani burada da her şey olması gerektiği gibi cereyan ediyor.
Anlaşıldığına göre, Başbakan Erdoğan, şimdi Azerbaycan’da, “paralel yapı”nın “paralel ülke”deki okullarıyla ilgileniyor. Azerbaycan bizim Ermeni konusu ve Ermenistan politikası çerçevesinde alabileceğimiz tavırları denetim altında tuttuğuna göre, bunun karşılığı olarak Başbakan Erdoğan’a bu kadarcık kıyak geçebilir, “Fethullah Gülen’in okulunu kapattım,” diyebilir.
Bu saatten sonra da, Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’ye demokrasi getireceğine inanmaya devam edenler var. Onların bir kısmı, şu geçtiğimiz seçimin bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorlardı. Erdoğan seçimi kazanınca, icraatına toplumdan böyle bir onay alınca, o saldırgan üslûbunu terk ederek demokratik davranmaya başlayacaktı.
Şimdiye kadar çok örneğini görmüştük aslında; yeni bir şey değil: Başbakan’ın hesaba kitaba gelmez sözlerini düzeltmeye çalışanlar olmuştu. Her seferinde Başbakan, “Hayır, ben ne dedimse onu söylemek üzere dedim,” diyerek onları düzeltmişti. Burada da böyle oldu, Başbakan Erdoğan balkona ma-aile çıktı ve “savaşa devam” konuşması yaptı.
Bu arada, Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında kendini epeydir hissettiren görüş ayrılığı gitgide belirginleşmeye başladı.
Bunun öyle kendiliğinden ortaya çıkan bir şey olduğu kanısında değilim. Elbette önemli bir mizaç farkı var. Elbette değerlendirme ölçütleri, sorunlara yaklaşım üslûbu gibi konularda farklılıklar var. Ama bunların ötesinde, birbiriyle uyuşmayan “iki tarz-ı siyaset” olduğunu topluma göstermek üzere bilinçli bir tavır alış olduğunu sanıyorum. Başbakan zaten kendisinden farklı görüş açıklayanları azarlamak ve doğru yolu göstermekte hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Son dönemde, çeşitli durumlarda, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, “Ben öyle düşünmüyorum,” demekten sakınmıyor. Örneğin bu “twitter” konusu bunlardan biri. Başbakan “saygı” duymadığını ilân ederken (yani, Anayasa Mahkemesi hikâyesi) Cumhurbaşkanı da “gurur” duyduğunu açıklıyor.
Mart seçimini bitirdik: Önümüzde Cumhurbaşkanı seçimi. Herkes şimdiden tahminlere, yorumlara başladı. O bitince genel seçim muhabbeti başlayacak. Ne zamandır söylüyoruz zaten. Bayağı uzun sürmesi mukadder bir gerilim sürecine girdik.
Gezi olaylarından bu yana, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın aldığı tavrın, AKP’nin bütününü, hele bu partinin oy tabanının bütününü temsil etmediğini düşünüyorum. O zamandan bu zamana Erdoğan her yeni olayda daha “nev-i şahsına münhasır” bir tepki vermekten geri kalmıyor. Tabii onun bu üslûbunun gönüllü alıcısı bir kesim var. Ama aynı zamanda, bildiğimiz, “önderin çerçevesinde kenetlenme” gibi tavırlar da işliyor. Bunun da süreceği belli.
Ama AKP içinde “ikinci tarz-ı siyaset” ortaya çıkmış durumda gibi görünüyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025