Murat BELGE
Tayyip Erdoğan hükümet kurma “görev”ini Davutoğlu’na verdi; birlikte güzel güzel vakit geçirip 45 günün sonuna dayandılar. Beştepe yolunu bilmeyen CHP’ye “Bir de sen dene” denmeden “tekrar seçim” noktasına vardık.
Yani?
Yani bir “teamül” çiğnendi.
Tabii işin içinde güvenoyu alamasa da işbaşında kalabilecek bir CHP hükümetiyle seçime gitme riski gibi büyük “tehlikeler” de vardı. Bunlar da giderildi.
Olan, teamüle oldu.
“Teamül”, adı üstünde, gelenek, bir prosedür alışkanlığı; yolda rastladığın tanıdığına “merhaba” demek gibi bir şey. Herhangi bir kitapta yeri yok; “Şahıs 1,5 metre yakınına gelince ‘merhaba’ denir” diye bir şey yazmıyor.
Onun için, yokmuş gibi davranmak çok zor değil. Tayyip Erdoğan gibi kuralların yazılısını, yasaların “ana”sını çiğneyip geçmeye teşne biri için “teamül” bozmak gergedan vurmaya giden avcının kirpi vurması gibi bir şey.
Oysa gerçek durum bu anlattığım gibi değil: bu derece “fragile” görünen, ismi var cismi yok “teamül”, işleyen bir demokrasinin kanıtıdır ve teminatıdır. İnsanlar demokratik bir rejimin gerekli işlerini ne kadar çok “teamüller” çerçevesinde yürütüyorsa, orada demokrasi o kadar derine inmiş, içselleşmiş demektir. “Ne yapılır/ ne yapılmaz” insanların zihninde biçimlenmiştir. Bu, her türlü “yazılı” kuraldan daha sağlam, daha dayanıklı bir konumdur.
Şimdi Tayyip Erdoğan bunları bozuyor, çiğniyor vb. Başta ana muhalefetin önderi Kılıçdaroğlu, birçok kişi, “Sivil Darbe” diye bağırıyor. Belki çok önemli bir konu değil ama bu deyimden bir şey anlamıyorum. Siyasette kural tanımazlık ille de “darbe” olacak değil. “Darbe”, bildiğimiz, “silâhlı müdahale”dir; modern çağda, kendisine silâh taşıma ruhsatı verilmiş kesimin taşıdığı silâhı yönetimi zorla ele geçirmek üzere hükümete çevirmesi demektir. Ama, tabii, seçim kazanarak iktidar olmuş, hükümet kurmuş bir “sivil” parti, hareket, neyse, kural dışına, yasa, anayasa dışına çıkabilir, suç işleyebilir –şimdi Cumhurbaşkanı seçilmiş Tayyip Erdoğan’ın ve yanındaki klikin yaptığı gibi. Buna “darbe” demek için bir neden yok.
“Tarihî” bir neden olduğu söylenebilir belki: bizim tarihimizde “darbe” kötülüğün olağan şekli olmuş. Sanki dilimiz öyle alışmış, biri kuralları bozduğunda “darbe” geliyor aklımıza. Bir de, daha güncel neden var: bu gerginlikte, AKP olur olamaz durumda “darbe” dedi, olur olmaz muhalifine “darbeci” diye saldırdı. Onun için insanlar şimdi ona “Asıl ‘darbeci’ sensin; bu yaptığına ‘darbe’ denir” demek ihtiyacını duyuyor.
Burada bir “ilâhi tecelli” de yok değil. Çünkü gerçekten de, Tayyip Erdoğan, darbecilerin darbeleriyle zayıf düşmüş bir “zayıf parlamenter sistem” bulduğu için, böyle pervasız olabiliyor. Bu güç, başından beri, herhangi bir itirazla karşılaşmaksızın yönetmek ve toplumu şekillendirmek yetkisini elinde bulundurmaya karalı olduğu için, demokrasiyi toplumun savunması için işleyecek herhangi bir mekanizma düşünmedi ve kurmadı.
Kendi direktiflerinin yukarıdan aşağıya iletimini sağlayacak tedbirleri aldığı ama aşağıdan yukarıya işleyecek bir kanal yok. Tabii, “yukarı” dediğimiz o yerde kendinden başkasının bulunabileceğini aklından geçirmediği için, “aşağı”sını da sürekli “itaat”le yükümlü saydı.
“Teamül” konusu da buraya bağlı. “Yukarıdan aşağıya”nın yanı sıra “aşağıdan yukarıya” kanalların da işlediği bir yapıda teamüller daha kolay oluşur ve pekişir. Böyle bir ortamda bir Tayyip Erdoğan’ın peyda olması ihtimali yok değildir. Ama peyda olduğunda ve demokrasi için tehlike arzetmeye başladığında önce kendi çevresi onu durdurmanın, denetlemenin yollarını arar. Çünkü demokrasinin teamülleri herkesin zihninde yer etmiştir. Britanya’da Thatcher’in gidişi bunun net bir örneğidir; daha önce, savaş kazanan Churchill’in seçim kaybetmesi de başka bir örnekti.
Yani bugün yaşadığımız sıkıntıların kökleri de kuruluşa kadar uzanıyor. “Güçlü devlet/ zayıf toplum” felsefesinin sonucu bu.
Yazarlar
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025