Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
Corbyn
15.09.2015
2023

 2015’in 12 Eylül gününde iki parti kongresi yapıldı. Biri, malûm, Türkiye’de, AKP kongresi. Pek öyle merak uyandıran bir olay değildi. Beklendiği gibi, Erdoğan’ın parti üstünde sultasını güçlendirmek dışında bir sonuç vermedi.

Öteki parti kongresi Britanya’da Labour Party kongresiydi. Jeremy Corbyn genel başkanlığa seçildi. Bu galiba bazı ilginç gelişmelere yol açabilecek. Çünkü zaten ertesi günü Tory Başbakan ülke güvenliğinin tehlikede olduğunu ilan etti.

Corbyn’i hiç tanımıyorum. Varlığından, kısa bir süre önce, bu kongre vesilesiyle haberdar oldum. Ama haberdar olur olmaz, onun başkanlığa gelmesinin önemli bir olay olabileceğini de düşünmeye başladım.

Türkiye’de “sol” var mı, yok mu, belli değil. Ama dünyada durum ne? Dünyadaki durum da, üç aşağı, beş yukarı, aynı merkezde. En azından Berlin Duvarı’ndan beri, böyle gidiyoruz. “Sol” diye bilinen bir partinin bir ülkede seçim kazandığını, seyrek de olsa, görebiliyoruz; ama seçimi kazandıktan sonra, “sol” denecek herhangi bir şey yapmıyor. Blair komutasında Labour Party seçim kazanıyor, örneğin; sonra bakıyoruz, Blair, bir numaralı Margaret Thatcher hayranıymış!

Böyle olunca, deyim yerindeyse, “uçan kuştan” medet umar hale geldik. Chavez diye bir adam çıkıyor, “acaba?” diye şöyle bir doğruluyoruz. Bu yakın zamanların bir “uçan kuşu” da Syriza ve Tsipras oldu. Doğrusu, bu “medet umma” işinden sıkıldığım için, herhangi bir ciddi iş beklememiştim Tsipras’tan. Galiba haklıymışım. Gerçi daha hikâyenin sonuna gelmedik ama dünyada solun gerilemesini durduran, bu gidişi tersine çeviren bir şey çıkmayacağı belli oldu. Ya da, şöyle söyleyeyim: şu kriz ortamında Tsipras’ı kendisinin de beklemediği bir şekilde iktidara getiren söylemin sağlam bir temele dayanmadığı belli oldu. Ama bu olay, Yunanistan’da solun kendini toparlamasına kapı açabilir; umarım öyle olur.

Peki, Britanya’da Corbyn’ın Labour Party kongresinde epey de fark atarak başkanlığa gelmesi Yunanistan’ın Syriza serüveninden daha önemli bir şeylere işaret ediyor mu?

Bilemem, ama onun da öyle olmasını umuyorum. Umutlanmamda, Labour Party’nin her zaman parlak olmasa da uzun bir tarihe, deneyime sahip olmasının payı var. Birtakım olağandışı koşullarda, konjonktürel nedenlerle ortaya çıkmış bir parti değil, Labour –sahici bir parti.

Ed Miliband seçimde ciddi bir yenilgiye uğramasına rağmen, bence “kötü bir başkan” değildi. Babası, Ralph Miliband, Britanya’da herkesin saygısını kazanmış bir Marksist’ti. Oğlu Ed başından beri Sosyal-Demorrat’tı. Babasına göre sağdaydı ama bir Labour Party’li olarak “sağ kanat”ta değildi.

Onun Labour’a getiremediği yeni havayı Corbyn getirebilir mi? Dediğim gibi, yeterince tanımıyorum. “Marx hayranı” olduğu söyleniyor. Eski başkanlardan Harold Wilson övünmek için Kapital’i okumadığını söylemişti. Labour, böylelerini de başkan yapabilen bir partidir. Öte yandan, Tory Benn gibi gerçekten “sol”da duranları da oraya getirmiş, ama genel ortalama alındığında Sosyal-Demokrasi’nin sağ bir “versiyon”unu temsil etmiştir. Dolayısıyla şimdi Jeremy Corbyn gibi birinin açık farkla başkan seçilmesi anlamlı olabilir. Tabii, partide kazandığı bu başarının toplumdaki yankısının ne olacağı ayrı konu –ve asıl önemli konu, Corbyn şu anda Marx’a düşkünlüğünden önce radikal İslâmi örgütlere karşı benimsediği tavırla tartışma konusu olan bir siyaset adamı. Hamas ya da Hizbullah gibi örgütlerle diyalog kapılarının açık tutulmasından yana. Bu, sözgelişi, Bush’un Irak harekâtına balıklama atlayan Blair’in tavrından epey farklı; nitekim Corbyn eski Labour başkanı Blair’in bundan ötürü yargılanması gerektiğini savunuyor.

Hamas vb. hakkındaki görüşü ise o tür örgütlerden çok “diyalog” denilen kuruma güveninden ileri geliyor. İnsanlar, konuşmayı başardıkları ölçüde, anlaşmayı da başarabilirler. Ama konuşmadan anlaşmak mümkün değildir. Dolayısıyla, konuşmayı imkânsız hale getiren, ben olmamalıyım. Corbyn’in savunduğu bu; ama bu, günümüzde Batı toplumlarının onayını kazanan bir tavır değil. IŞİD tipinde, vahşet saçmayı başlıca özellik haline getirmiş örgütler bir yandan, Avrupa sağının refah şovenizmine oturmuş vurdumduymazlığı öbür yandan, Türkiye gibi dünya da, diyaloga yer vermeyen bir siyaset ortamını adım adım inşa ediyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar