Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
Yaşamak
17.10.2015
1883

 Merih’te su bulunduğu tesbit edildi, deniyor.

Su varsa “hayat” olma ihtimali yüksek.

Merih’te “hayat” var mı?

Merih’te hayat var mı, yok mu, bilmiyorum, muhtemelen hiç de bilmeyeceğim.

Ama bu dünyada hayat var, onu biliyorum.

Ve ne varsa, “hayat” olduğu için var. Filozofların diliyle söyleyecek olursak, “kendinde” ve “kendi için” bir şey. Sonra bitiyor. Bu konuda da çeşitli (ama “teke indirgenebilir”) teoriler var: “ölüm” dediğimiz olaydan sonra “hayat” devam ediyor mu, nasıl devam ediyor, falan filan? Teoriler var da, buna dair hiçbir kanıt, hiçbir “mesaj” yok elimizde. Yani, elde var “hayat” başka bir şey yok.

Merih”ti, “hayat”tı, nereden girdim bu konulara? Felsefe yapmak, derin hikmetler yumurtlamak üzere değil; Ankara4daki bomba olayından sonra bir “sosyolojik” gözlem yapmak için.

Adamın biri geliyor, “düşman” saydığı çok sayıda insanı öldürmek için, kendini de öldürüyor. Bunu IŞİD gibi bir bünye içinde yaptığına göre, bu dünyada bu şekilde ölür ölmez öbür dünyanın kapısında “Cennet” yazar kısmına gideceğine inanıyor. Böyle bir şeyin olup olmadığına dair elimizde bir kanıt, bir mesaj yok. Birileri “öyledir” diyor; birileri “olmaz öyle şey” diyor.

Ama olay sabit, kanıtı var: bomba patlamış, şu kadar ölü, şu kadar yaralı vb!

Türkiye’de bu “siyasi ölüm/ intihar” eylemi önce solda başlamıştı. Özellikle de Dev-Sol adıyla bilinen harekette görürdük. Şimdi İslâmcı siyasetin bazı kollarına sıçradı ve sıçradığı yere tutundu. Bütün dünyada gördüğümüz bir olay, buraya da geliyor. Tabii “öbür dünya” uğrunda intihar fikri, dinî bir ideolojiye daha uygun. Tarihte bilinen ilk örnekleri de Hasan Sabbah’a bağlanır. 11 Eylül gibi “spektaküler” örneklerle kendi “reklam”ını da yaptı.

Ama sonuç olarak, bize verilen bir tek “hayat” var: şu şekilde ya da bu şekilde, o benim için bitmeden benim onu bitirmem üzerine bir “hayat felsefesi” kurulabilir mi?

Japonlar, bir savaş kazanmak için bunu bir biçimde kurumlaştırmayı denediler. “Kiraz yaprağı” falan diye şiirselleştirmeye çalıştılar. Yürürlükte olduğu zaman bile ölüme zorladığı insanları gerçekten inandırmadı.

İnandırmasının geçerli olabileceği tek bir yol olduğunu düşünüyorum: yaşamaktan, yaşamaya devam ediyor olmaktan bir beklentisi olmayan insanların varlığı.

Bu, dünyada birçok yerde, bu arada Türkiye’de de, varolan bir durum. Temeli sanırım ekonomik. “Dünya nimetleri”nden haberdar olacaksın; ama sen o “nimetler”den yoksun olacaksın ve onlara hiçbir zaman sahip olmayacağına dair kesin bir fikrin de olacak. Senin için bir “çıkış” yok bu hayatta.

Yıllar önce bir minibüsün arka camında görmüştüm: “hayat yok bize bu yaşamda” yazıyordu.

Bu kelimelerle “mizahî” bile oluyor ama bu duyarlılık mizahî falan değil elbette; trajik olduğunun farkında bile olmaksızın trajik. Temeli muhtemelen ekonomik ama bir kere yerleştikten sonra sadece ekonomik olarak kalmıyor. Hayatın tamamını kapsıyor; “hayat”ın tamamını kapsadığı ölçüde o “hayat”ın yaşanmaya değer, istenilir bir tarafı kalmıyor.

Kendini o durumda hisseden kişi açısından hayat, yaşamak istenilir bir şey olmaktan çıkarken, o kişi başkaları hakkında ne düşünür, ne hisseder?

Derin bir düşmanlıktan başka bir şey hissedebilir mi?

Başkaları”, onun o ruh hali içinde olmasının nedenleridir. Somut kişiler değildir “başkaları”, Ahmet, Mehmet değildir. Ondan olmayanlardır. Onun kendini ne olarak hissettiğine göre, her şey olabilirler: emperyalistler, Hıristiyanlar, komünistler, Kürtler, Aleviler ya da Sünniler…

Uzun vadede, ölmek üstüne kurulu bir ideoloji “hükümran” olmaz. Ama “uzun vadede olmaz” demek insanı rahatlatmaya yetmiyor. Çünkü, belli, kısa vadede daha çok çekeceğimiz var.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar