Murat BELGE
Amerika’nın bir kısmında şimdi olanlar, yıllar önce, Clint Eastwood’un filmlerinde (Dirty Harry gibi) ve Kojak gibi dizilerde kendilerini belli etmişti. Ama bundan da epey önce, Mickey Spillane, kahramanı Mike Hammer’ın romanlarında, özellikle de Türkçe’ye Kanun Benim adıyla çevrilen (isabetli bir çeviri) I, the Jury’de “ben buradayım” demişti.
Amerika’nın “liberal” anayasası, liberal yasaları, bunları pek beğenen ve harfiyen onlara uyulması için uğraşan liberal kanun adamları ve özellikle de liberal aydınları, “liberal” adı altında birtakım “ilkeler” tutturmuşlardır. Bunlar, “hukuki prosedür” bozulmasın diye suçluların kaçıp gitmesine bile göz yumabilirler. Gerçeklerle ve gerçekçilikle hiç ilişikleri yoktur. İdama karşı çıkarlar, polisin otoritesine karşı çıkarlar, özgür Amerikan yurttaşlarının silâh taşımasına karşı çıkarlar – ama eşcinsellerin evlenmesi gibi rezaletlere karşı çıkmazlar.
Onun için Mike Hammer ya da Clint Eastwood’un canlandırdığı birtakım kahramanlar kendi adaletlerini kendileri sağlarlar. Onlar sağlam Amerikalılar’dır. Eğriyi doğruyu bilirler. Eğriyi tesbit edince de, olur olmaz “jüriler”in keyfine bırakmazlar işi.
Olay, linçlerin serbest olduğu günlere kadar uzanır aslında. O yıllarda Amerikalılar Amerika’yı kuruyorlardı. “Federal” otorite filan yoktu. Suçluyu tuttukları gibi bir uygun ağacın dalına asıveriyorlardı. Walter van Tilburg Clark, Faulkner gibi yazarlar böyle hikâyeleri yazmış, anlatmışlardır.
Sonra Federaller bir yandan, Liberaller öbür yandan, Amerika’nın bu güzelim geleneklerini mahvettiler. Onun için şimdi bir kısım Amerikalılar Donald Trump gibi kuvvetli bir lider bekliyor. O gereksiz liberal kuralların, prosedürlerin gereksiz olduğunu söyleyecek cesareti bulacak ve “başlarım şimdi insan haklarından” deyip yumruğunu güm diye vuracak. Meksika sınırına duvar mı gerekiyor, “fan fin fon” etmeden o duvarı örecek bir adam. Donald Trump’ın tam bir “Amerikan kahramanı” olmak bakımından bazı kusurları olabilir, ama şu anda bu liberallerin haddini bildirecek başka adam görünmediğine göre, bazı şeyleri görmemiş gibi yapacağız.
Amerika her zaman bu düşünce tarzını barındırmış, beslemiştir. Nitekim şimdi %30’un üstünde Amerikan yurttaşı İç Savaş’ı Güney kazansa daha iyi olacağını düşünüyormuş.
O zaman felâket potansiyelleri daha azdı: zenciler köle kalsın mı, kalmasın mı? Oysa şimdi duruma bakın, bin tane sorun – hep liberallerin yüzünden.
Amerika bu düşünceleri beslemiştir de, Avrupa ne yapmıştır?
Genel olarak baktığımızda böyle düşünceler elbette Avrupa’da da olmuştur ama azınlıkta kalmışlardır. Tabii azınlıkta kalmadıkları birkaç örnek var: 1933 sonrasında Almanya gibi. Avrupa’da belirli bir ülkede böyle bir şey oldu mu tam olur. O zaman onlara Amerika filan, kimse yetişemez. Ama çok seyrek olur.
“Seyrek” olur da, şu günlerde o “seyrek” günlere girdik ya da girmek üzereyiz gibi görünüyor. Aynı “liberal” düşmanlığı Avrupa’yı da bir boydan öbür boya sarmaya başladı.
“Liberal” derken, ekonomik liberalizmden yana olanları kasdetmiyorum tabii. Onlardan uzun boylu rahatsız olan yok zaten. Rahatsızlık siyasî liberalizmden: insan hakkı, eşitlik, özgürlük isteyenlerden. Hollanda’da, Danimarka’da, Avusturya’da toplumu bu liberallerden ve onların elinden tutup getirdiği rengi, dinî, cibilliyeti bozuk adamlardan koruyacak güçlü siyasî lider adayları ortaya çıktı. Len Pen ailesi sayesinde Fransa herkesin önünde koşuyor.
İngiltere’nin muhafazakârları bu yabancı tehdidi yüzünden Avrupa Birliği’ni terkettiler.
Almanya’nın muhafazakârları homur homur.
Sovyet blokundan gelen Doğu Avrupa ülkeleri Amerikalılar gibi “sütü bozuk liberal”lerden yakınacak durumda değiller aslında. Çünkü geçmişlerinde, tarihlerinde liberal değerlerin toplumun kurallarını düzenlediği bir dönem yok (“Çekler dışında” diyelim, onların kısa sürse de önemli bir deneyimi var). Nefret ettikleri Sovyet hegemonyası sırasında muhalefet edenler de az sayıda “liberal aydınlar”dı. Yani “liberasyon”larını onlara borçlu oldukları söylenebilir.
Buna rağmen, şimdi bu toplumlar da anti-liberal kervana katılmaktan kaçınmadılar. Böyle yapmakla, alışık oldukları türden bir rejim altında yaşamayı seçmiş oluyorlar. Yani, yadırganacak bir durum yok, üstelik de rejim “millî”.
Türkiye’nin en fazla benzediği, bu yelpaze içinde ve bu soyutlama düzeyinde bakıldığında, sanırım bu Doğu Avrupa ülkeleri. Bizim de geçmişimizde siyasî liberalizmin ilke ya da değerlerinin egemen olduğu bir dönem yaşanmadı. Önce “ulusalcılar” başlattı, “liberal” terimini bir sövgü kelimesi haline getirme sürecini. Şimdi AKP de görevini devraldı. AKP gecikmişti bunu yapmakta, anlaşılan “taktik” nedenlerle. Ama şimdi, o gecikmeyi giderecek bir şevkle işe girişti, arayı hızla kapatıyor.
Bütün bunlar bir araya gelince, dünya çapında ortak özellikler taşıyan (“sağ popülizm” ideolojisinin ögeleri) bir hareket olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bunu, dünya tarihinde yeni bir çığır açılması olarak yorumlamak mümkün mü, yoksa bu abartılı bir teşhis mi, aşırı bir telâşlanma ürünü mü?
Bana çok da “abartılı” görünmüyor doğrusu. En başta, bu eğilimi, bu gidişi tek başına ele almak yanlış. Böyle bir eğilim var; bu eğilim sözkonusu toplumlarda zaten varolan birtakım eğilimler üstüne oturuyor. Ancak bu toplumların dışında, onların bu eğilimini kışkırtan bir şey var. Soğuk Savaş boyunca Batı dünyası kısmen geçerli, büyük ölçüde geçersiz bir “Komünizm tehdidi” karşısında bir cephe oluşturduğu inancı üzerinden birleşmişti. Şimdi böyle bir tehdit yok – Kuzey Kore’nin nükleer silâhlanması insanların gündelik hayat alışkanlıklarını değiştirmelerine yol açmıyor. Ama “İslâmcı terörü” diye özetlenen hareket öyle değil. El Kaide’den bu yana, genişleyen bir hareket. Bunun varlığı Batı kökenli popülizmlere bir “kendini savunma” görünümü veriyor – “kendini savunma” kavramından kaynaklanan “meşruiyet”le birlikte: “Ne yapalım, adamlar canımıza kastediyor, biz de tedbir alıyoruz, almaya çalışıyoruz.”
Bu “İslâmcılık” biçiminde bir tür “enternasyonalizm” içkin. Herhangi bir gerçekleşme şansı olmayan bir “enternasyonalizm” ögesi; elde satır kelle keserek filan dünyayı Müslüman yapacaklar! Radikal İslâmcılar’ın (“çaktırmadan”) Komünizm’den kopyaladıkları ögelerden biri.
Batı’nın “yeni tip popülizm”i ise genellikle “savunmacı”, bundan dolayı da “izolasyanist”. Trump Meksika sınırında “duvar” örmekten söz ediyor. İsrail bir duvar ördü. Macaristan kendi duvarıyla meşgul. Bu duvarlar sahici ama aynı zamanda bu güçlenen ideolojik eğilimin simgeleri gibi. “Birtakım duvarlar, engeller örüp onların koruması altında güvenli, istikrarlı bir hayat yaşayalım. Bugüne kadar kurduğumuz medeniyetin nimetlerini biz bize, kendi aramızda tüketelim” v.b.
İslâm enternasyonalizmi imkânsız, ama bu plan daha gerçekçi değil.
Hayatımızı belirleyen, biçimlendiren bütün yapı (kendi elimizle kurduğumuz nesnel koşullar) “tek dünya!” diye bağırırken izolasyonizmle varılacak bir yer yok. Bu zaten dünyaya önerilen bir yol da olamaz. Sağ popülizm, karakteri gereği, “biz” diye tanımladığı bir “popülasyon”la sınırlı kalmak zorunda. Sonuç olarak “Polonya popülizmi” ile “Macar popülizmi”ni bile tek bir hareket haline getiremezsiniz.
Ama insanlığın beklediği evrenselliğin temeli de kelle kesen cellâtlar, çarşafa bürünmüş kadınlar ve benzerleriyle tanımlanan bir dünya düzeni olamaz. Bunun da olabilirliği (feasability) sınırlı bir topluluk içinde mümkün. Vahabî bir Suudi Arabistan, evet, mümkün ve zaten var. Vahabî bir dünya? Olacak bir şey değil!
Yani, koca bir tarih yaşadıktan sonra, bir olgunlaşma ve bir bilgeleşme mertebesine gelmesi gereken dünya, gerçek sorunların gerçekdışı yansımalarından oluşan birtakım ideolojiler arasında, kör bir kavgaya tutuşmuş durumda. Çıkışı olmayan bir kutuplaşma. Kendini kuvvetlendirmek için bir kutbun yaptığı her şey karşıt kutbun da eşit derecede kuvvetlenmesi sonucunu yaratıyor.
Ve bu karşıt kutuplar, demokrasiyi ezmekte birleşiyorlar.
http://www.birikimdergisi.com/haftalik/7921/kuresel-kutuplasma#.V-C4V_mLTIU
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025