Murat BELGE
“Parkasız Deniz Gezmiş” yakıştırması tahmin edilebileceği üzere hemen öfkeli tepkilere yol açtı. Tahmin edilir, çünkü bir süreden beri “öfkesiz” bir tepki olamıyor. Siyaset ortamı, dili, her şeyi sonuna kadar gergin.
Soldan gelen itirazları galiba daha kolay anlayabiliyorum. Şüphesiz Bahçeli’nin öfkelenmesi beklenmeyecek bir şey değil de, bu sözün bir “hakaret” içermediği yeterince açık (Deniz Gezmiş’e benzetilmenin bir “hakaret” olarak anlaşılması da belirli bir zihni yapı gerektiriyor.) Söz hakaret içermediğin gibi, bir başkası için söylenmiş söze kendisine söylenmiş gibi şiddetli bir itirazda bulunmak da bir tuhaf.
Bunlar bir yana, Rıdvan Dilmen’in benzetmesi kendi çerçevesinde ilginç, üstüne tartışmayı davet eden bir şey. Konu, Tayyip Erdoğan komutasında Türkiye’nin izlediği yeni dış politika çizgisi; başta Amerika bütün Batı ile ilişkileri soğutmayı amaçlayan bir çizgi bu. Cumhurbaşkanı gün sektirmiyor bir gün Almanya’ya, bir gün bir başka Avrupa ülkesine ve her gün Batı’ya, Batı medeniyetinde veriştiriyor. Buna karşılık Rusya’yla dikkat çekici bir yakınlaşma görüyoruz. Bu, NATO’yu dışlayarak Rusya’dan füze alma derecelerine de varıyor. Daha yığınla ayrıntı sayılabilir. Saat uygulaması gibi bir konuda bile kendimizi Avrupa’dan ayırma isteğimiz belli oluyor.
Altmışlarda Türkiye’de sosyalizmin nihayet Türkiye’de konuşulur bir hale gelmesiyle birlikte “sosyalistler” bu konuda neler söylemişlerdi?
“Amerikan emperyalizmi” baş konuydu. Meclis’te “şu kadar metre kare toprak Amerika işgali altındadır” deniyor (TİP bunu söylüyor) ve kıyamet kopuyordu. Sosyalistler NATO’ya karşıydı. NATO’dan çıkılmasını savunuyorlardı. Sovyetler Birliği ile bu derecede “Soğuk Savaş” komşuluğu olmasın, daha yakın ilişkiler kurulsun diyorlardı.
Yani, kısacası, altmışlarda sosyalistlerin gündeme getirdiği şeyleri bugün AKP iktidarı fiilen yapıyor. Bunu, AKP cephesinden yayın yapanların bazıları da sık sık yapıyorlar. “Bunları siz savunmamış mıydınız?” siye soruyorlar v.b.
Polemikten asabiyet dolu tartışma ve atışmalardan sıyrılarak olgulara bakınca, evet durum böyle. Kendini “ulusalcı sol” olarak tanımlayan bazı çevreler de böyle olduğunu ileri sürmekte. Ne oluyor o halde? AKP’nin gili bir “sol damaı”ı vardı da şimdi o mu ortaya çıkıyor?
AKP’ye oy veren kitle içinde “sol” denecek çeşitli damarlar olduğu görüşüne katılırım. Ama bunların varlığı AKP’yi sol yapmaz. Amerika ile kavga ediyor olmak da AKP’nin solun bir yerlerinde olduğunu göstermez.
1933’te Hitler’in oylarını yükselterek Meclis’e girmesinden sonra, bir gün arayla Nazi Partisi ve Komünist Parti toprak reformu için yasa önergelerini Meclis’e sunmuşlardı. İkisi birden okununca aralarında şaşırtıcı ortaklıklar olduğu görüldü ve solcular mahcup olarak kendi önergelerini geri çektiler. Başka ülkelerde de komünizm ile aşırı milliyetçi ideoloji arasında ilginç ve şaşırtıcı geçişler yaşanmıştır. Örneğin, sosyalist Yugoslavya’nın politik bürosunun üyeleri daha sonra Sırbistan ile Hırvatistan‘ın milliyetçi önderleri oluverdiler. Hiç de zahmet çekmediler.
Bu gibi olaylara “uluslararası ilişkiler” perspektifinden ve devletler düzeyinde bakanlar neyin sağ, neyin sol olduğuna, söz gelişi “füzelerin kimden alındığı” gibi bir düzeyde bakarak karar vermeye daha yatkındırlar. Şu sıra Türkiye’de olan da benzer bir şey.
Benim ölçütüm demokrasi. “Bağımsız dış politika” gibi bir alan bu bakımdan önemli değil. Bir ülke, bir önder ya da parti, “faşist” olduğu için “bağımsız dış politika yolunu seçebilir, NATO’ya karşı olabilir v.b.
“Dış politika” değil, kendi ülkesinde muhalefete, insan haklarına ilişkin konulara karşı benimsediği tavırdır belirleyici olan. Buralardan bakıldığı zaman AKP’nin nerede durduğu konusunda herhangi bir şüphe duymamıza gerek yok. Ama sağın, solun büyük ölçüde iç içe geçtiği, birbiriyle sık sık karıştırıldığı Türkiye gibi bir toplumda son günlerin uluslararası siyaset alanında görülen gelişmelerinin böyle bir şaşkınlığa yol açmasını normal karşılamak gerekiyor.
“Deniz Gezmiş yaşasaydı şimdi Selahattin Demirtaş’ın yanında olurdu” diyene katılıyorum. Ben de orada olacağını tahmin ediyorum ve sanırım Devlet Bahçeli de öyle tahmin ettiği için sinirleniyor. Ama sözü geçen siyasi tavırları almakla AKP’nin aslında sol bir çizgiye geldiğini düşünenler de az değildir.
Yani, sonuç olarak, bu ortamda sağcı ya da solcu olmak, bir parkayı giymek ya da çıkarmak kadar kolay.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025