Murat BELGE
Muhalefetten "Libya’da işimiz ne?" sorusu gelince Tayyip Erdoğan aslında çok 'beklenmedik' olmayan cevabını verdi: "Mustafa Kemal de Trablus’ta savaşmaya gitmişti; Libya bizim için bir önem taşımıyorsa niçin gitmişti? Demek ki Libya önemliydi."
Bugünün ortamında Türkiye’nin Libya’daki iç savaşa asker göndererek 'müdahil' olmasını 1910’da Mustafa Kemal’in Trablus’a gitmesiyle bağlantılandırmak mantıklı değil. Sözü geçen tarihte bugünkü Libya bir 'Osmanlı toprağı' idi. Mustafa Kemal de (oraya giden başkaları gibi) bir 'Osmanlı subayı' idi. Tayyip Erdoğan kendi Libya sorununu bu şekilde açıklar açıklamaz, konuya değinen herkes de bu göz çıkartan farklılığa işaret etti.
Trablus’u İtalya’dan 'kurtarmak' üzere oraya giden subaylar Balkan Harbi başlayınca yurda döndüler, Ouchi imzalandı. 1911’den beri Türkiye Cumhuriyeti ile Libya’nın olağanın dışında bir ilişkisi yok. Genellikle dostluk çerçevesinde yürüyen bir ilişki. Daha sıkı bir bağlantı olmamasını bir 'eksiklik' olarak yorumlamak kimsenin aklına gelmedi. İlişkiye zaman zaman gölge düşmesi de herhangi bir büyük arızaya yol açmadı. Libya’nın son yıllarda Kaddafi’nin öldürülmesini de kapsayan çalkantıları Türkiye’de 'yankı' denilecek bir şey yaratmadı. Çünkü aramızda, Tayyip Erdoğan’ın ima ettiği türden bir hayati ilişki yoktu.
Mustafa Kemal de bunun farkındaydı. Mısır üzerinden oraya giderken yazdığı bir mektupta (Salih Bozok’a) bunun 'muzlim', yani 'karanlık' bir savaş olduğunu söylemişti. Zaten Osmanlı devleti resmen savaş açmış değildi. Giden subaylara tutsak düşecek olurlarsa bu işe 'devletten habersiz' girdiklerini söylemeleri talimatı verilmişti. Benim kişisel tahminim, çok gerçekçi bir asker olan Mustafa Kemal’in aklında Trablus’u kurtarmaktan çok Enver’in içinde bulunduğu böyle bir harekatın dışında kalmama kaygısının rol oynadığı yolundadır. Ama Enver bildiğimiz pan-Turanist ve aynı zamanda pan-İslamist ideolojisinin gereğini yerine getirmekteydi. Trablus’un onun için ne gibi anlamlar taşıdığını oradayken tuttuğu ve Şükrü Hanioğlu’nun da yayımladığı (Dr Yayınları) notlarda görebiliriz. Bu gibi ideolojilerin Mustafa Kemal’i çektiğini de söyleyemeyiz.
Osmanlı devleti İtalya ile resmen savaşıyor değildi ama neyin ne olduğunu herkes görüyordu. Zaten Trablus’ta saldıran taraf olan İtalya saldırganlığını sürdürdü ve On İki Ada da bu hengamede İtalya’nın eline geçti.
Yani, uzun lafın kısası, 1911’in Trablus olayı ve Mustafa Kemal’in oraya gitmesiyle bugün sürmekte olan Libya iç savaşına Türkiye’nin asker göndererek katılması arasında herhangi bir benzerlik, paralellik, ortaklık yok. Şimdiki konu, Tayyip Erdoğan’ın Doğu Akdeniz’de petrol ya da doğal gaz çıkarmak üzere Yunanistan ve Kıbrıs’la giriştiği itişme sürecinde kendisine Akdenizli bir müttefik bulma çabası. Tayyip Erdoğan, yurt içinde ya da dışında, girdiği bütün mücadeleleri 'hakkı yenmiş ve gadre uğramış' bir Türkiye’nin ya da Türkiye nüfusu içinde belirli bir kesimin 'kurtuluş mücadelesi' olarak sunmayı şaşmaz bir siyaset olarak benimsemiş durumda. Bahçeli ve MHP ile girdiği ittifaktan beri de bunları bir 'beka' kavramı altında toparladı. Böylece, kendimizi bir amansız 'ölüm/kalım' savaşı içinde bulduk. Her olayı böyle bir ışık altında sunmak, toplumu bitmeyen bir gerilim içinde yaşatmak Tayyip Erdoğan’ın iktidarı istediği şekilde elinde tutmasına yardımcı oluyor; ama Türkiye’nin niçin Erdoğan iktidarıyla birlikte böyle bir zor durumda kaldığı sorusunu sormak da bir zaman birilerinin aklına gelecektir herhalde.
Erdoğan her yaptığını memleketin bekası için yaptıkça onun yaptıklarını eleştiren herkes de Türkiye’nin yok olması için çalışan güçlerin aleti oluyor; bu tabii 'vatana ihanet'le eş anlamlı.
Yok olmamız için çalışan güçlerin listesi de gün geçtikçe kabarıyor. Bakıyorsunuz, güvendiğimiz Trump bile o meş’um belgeyi imzalıyor.
Geçen gün gazetede gözüme ilişti; denizaltı üretiyormuşuz ya da üretecekmişiz. Bunun için bir havuz yapılmış. Tayyip Erdoğan o gün de orada, onun açılış töreninde milletini aydınlatmayı tercih etmiş (Kenan Evren’den sonra Tayyip Erdoğan da her gün toplumunu aydınlatmak üzere konuşan bir devlet başkanı haline geldi).
Denizaltı dediğin bir silah. Bayağı da gelişkin bir silah. Ancak Tayyip Erdoğan’ın konuşmasına baktığımızda bunun bir 'savunma' silahı olduğunu anlıyoruz. Biz böyle silahlar yapıp kendimizi savunmazsak denize olta atamazmışız. Söylenen söz bu! Olta atamıyoruz.
Yunanistan’la 'karasuları', 'kıta sahanlığı' gibi konularda nicedir süren itiş kakıştan tabii haberim var ama konunun inceliklerini bilmiyorum. Onların bazı iddialarına karşılık Türkiye’nin de 'casus belli' tehdidi var, ama savaşa girmeden idare ediyoruz. Yunanistan’ı az çok tanıdığım için pek çok şeyi kendilerine yonttuklarını tahmin edebiliyorum. AKP iktidarının yarattığı koşullarda İsrail’in de Türkiye ile sorun çıktığında Yunanistan’ın yanında yer alması beklenmedik bir şey değil. Ancak bütün bunlardan 'denize olta atamamak' çıkar mı, bundan da hiç emin değilim. Tabii kendi 'yerli ve milli' balık avlama yöntemlerimizin denize olta atmayı fuzuli bir iş haline getirmesi mukadder özelliklerini görebiliyorum da o şimdi ayrı konu.
Dünya siyasetinde ne yazık ki 'kaba kuvvet' hâlâ önemli bir rol oynuyor. Siyasette 'kazanan', çok zaman, 'haklı olan' değil, 'kuvvetli olan' olabiliyor. Bu dengenin hâlâ kendini yeniden üretebilmesi, 'siyaset kaba kuvvettir' diyen kesimin de varlığını sürdürmesini meşrulaştırıyor. Burada alınacak tavır bana göre çok önemli. Bana göre, alınması gereken tavır 'siyasette kaba kuvvet belirleyici olmaktan çıkarılmalıdır' tavrıdır. Bu tavır benimsenecekse, o zaman günlük hayat içinde seçilecek davranış da buna uyan davranış olmalıdır.
Daha önce de yazmıştım: Üç, beş, sekiz, on iki, her neyse, ülke nükleer birer arsenal kurmayı başarıyor, sonra da bunu başkalarına yasaklıyor. Bu bir 'adalet' değil. Bununla mücadele edilmeli. Ama bununla mücadele etmek kendi nükleer cephaneliğini kurmak olmamalı. Öncelikli hedef varolan nükleer cephaneliklerin boşaltılması yolunda bir uluslararası konsensüs sağlamak olmalı.
"Olta atmak için denizaltı yapmalıyız" diye özetlenecek felsefeye karşıyım yani; ancak, yalnız böyle bir 'felsefeye' karşı olmak değil, bunun ampirik düzeyde doğru oluğunu da düşünmüyorum. Tayyip Erdoğan’a bunu söyleten yazının ilk kısmında betimlediğim strateji ihtiyacı. Elimizde bir 'beka' cetveli, karşımıza çıkan her konuyu bununla ölçmeye başlayınca, sonunda gerçekten bir 'beka' sorununu kendi elimizle yaratmış oluruz.
'Geçimsizlik', 'sürdürülebilir' (yani 'feasible') bir siyaset değildir.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025