Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları

Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Tüm Yazıları
20. duruşma ve saygınlık
19.09.2011
2172

Düşmanlarının bile saygısını kazanmış insanlar dünya üzerinde pek fazla değildir. Çoğunlukla savaş alanlarında “kahramanca” mücadele vermiş ama yenilmiş kumandanlara gösterilen saygı örnekleri akla gelir. Böyle bir kumandanın ya başı “saygıyla” kesilir ya da kılıcı kendine iade edilir.

Hrant Dink’in ordusu yoktu, savaşı da sevmezdi zaten, temiz yüreği ve kaleminden başka silahı da yoktu. Gündelik yaşam içinde altı delik ayakkabısıyla bizlerden biriydi. Ama bizlerden biri olan Hrant bahçemizde öyle bir gül yetiştirmeyi başardı ki, bizlerden biri olmanın ötesine yükseldi. Yetiştirdiği gül düşmanlarının bile gönüllerinde tomurcuklandı.


Hrant dünyada düşmanının dahi saygısını kazanmayı başarmış ender insanlar evrenine karıştı.
Sayısız insan onun için ve onun adına yazıyor bugün. Hrant’a kılıcı değil, yoktu çünkü, ama kalemi iade edildi.

Kaleminden başka silahı olmayan cesur bir yazara, Ahmet Altan’a Uluslararası Hrant Dink Ödülü verilmiş olmasına sevindim. Altan ödül töreninde yaptığı konuşmada “Bu ödülü, Hrant Dink’i katleden çeteyi ortaya çıkaracak cesur insana vermek üzere kabul ediyorum. Bu cinayeti çözen, bu ödülün sahibi olacaktır” derken çok yerli yerindeydi yaptığı vurgu.

Bugün artık Hrant’ı öldüren çeteleri biliyoruz, sır değil bu. Gün ışığına çıkan sayısız belgeyle devlet içindeki çeteleri dünden çok daha iyi tanıyoruz. Dink cinayetinin kan izlerinin nerelere uzandığını tahmin etmek de zor değil. Bu davanın çıkmaza sokuluşunun, uzayıp gitmesinin, karartma uygulanmasının ardındaki nedenleri de...

Bir gün duruşmaların sonuna gelinecek, dava bitecek elbette, sonsuza dek sürmeyecek ama gerçekte bitmiş olmayacak. Türkiye kendi geçmişi ve bu günüyle cesurca yüzleşmeden bu dava bitemez. Adalet duyguları tatmin edilmedikçe adalet istemimiz hep diri kalacaktır.

Bu dava ülkemizin saygınlığının mihenk taşı olacak.


Bugün, 19 Eylül 2011, “Bu dava böyle bitmez!” diyen Hrant’ın arkadaşları herkesi sabah saat 10:00’da Beşiktaş İskele Meydanı’na çağırıyor.

Hrant Dink’in arkadaşları olarak Başbakan’a yöneltilen “adalet çağrısını” köşeme koymayı 20. duruşma gününe, bugüne ertelemiştim. Tahrir Meydanı’ndan yükselen demokrasi, özgürlük, adalet taleplerine kulak veren Başbakan kendi ülkesinin meydanlarında adalet isteyenlerin sesini duymadıkça samimiyet testinden geçerli not alamaz. O nedenle sesleniyoruz:

***


Sayın Başbakan,


Arkadaşımız Hrant Dink’i öldürdüler.


Beşinci yılına yaklaşan adalet arayışımız kadük kalmıştır.


Dilekçe verdiğimiz topyekûn devlet, kendini katile yakın gördü.


Zaten; katil, polis, bayrak ve muzaffer gülümseme kahramanlık posterinde poz vermişti.


Bir türlü ilâmını malûm edemediğiniz o kalabalık güruh, elbirliği ile kıstırmışlar, hain pusuda kurşun sıkmışlar, kaçmışlar, saklanmışlardı.


Şikâyetçiyiz.


“Namus Sözümdür Adalet” diye ölü evinde ant içtiğiniz halde, Hrant Dink’i işaret parmağıyla gösterip “bunu” diyen yardımcınızı “Meclis Başkanı”, resmî makamda, adamları resmen “yakarız canını bak” diyen Vali’nizi “Vekil”, emanet edilen canı kollamayan, kötülerin işini kolaylaştıran Emniyet Müdürü’nüzü “Vali”, 17 yaşındaki O.S’yi kocaman “Ogün Samast” ettiniz.


Kan adaletle susar, şikâyetçiyiz.


İsim verdik soruşturun diye, İçişleri Bakanı’nız olmaz onlar bizim çocuklar dedi.


Dışişleri Bakanı’nız AİHM savunmasında bu toprakların yiğit evladına “Nazi” dedi.


Çevik kuvvetleriniz Rakel Dink önlerinden geçerken katillere yazılan methiye türkülerini mırıldanarak Beşiktaş Adliyesi’nde koro yapıverdiler.


Katillerimizi adalet evine getiren Jandarma, cezaevi aracına “Ya sev ya terk et” diye yapıştırma asmıştı.


Sayın Başbakan, nedir daha derine inmeyi engelleyen o büyük kasabanın sırrı? Nedir sözünüzü tutmanıza mani olan?


Azınlıklardan gasp edilenin birazını geri vermeniz sebebiyle seslendirdiğiniz nutukta “Bu ülkede hiç kimse ruh tedirginliğiyle yaşamayacak artık” diyordunuz Hrant’ın veda mektubuna atfen.


İnanın tedirginliğimiz her zamankinden büyüktür.


Sayın Başbakan, mala gelenin telafisi bulunur


Cana gelene de davranınız.


O Anadolu Toprağı’ndan Hrant Dink’in payına bir metrekare toprak düştü; mezarıdır!


Kamera denilen vaka-ü nüvis silinmiş, bize kalan azıcık 19 Ocak 2007 seyirliğinde beş kişi saydık Hrant’a pusu kuranlardan.


Kim bunlar Sayın Başbakan?


Görüneni, görünmeyeni, katillerimizi istiyoruz, adalet olsun, hak hâkim olsun diye.


Bizim hakkımız bizde saklı duruyor, helalleşmekten başka çarenin kalmadığı savaş yorgunu memleketimizde.


Suallerimiz cevapsız... Adalet nöbetçisi “Hepimiz Hrant’ız” diyen yüzbinlerin eli hâlâ vicdanında... Cevaplarımızı almadan susmayacağız, sormaya devam edeceğiz.


Hrant için, Adalet için.


Hrant’ın Arkadaşları.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Hrac Madooglu

    Hrac Madooglu

    1.03.2014 04:29

    Basbakanin oglu ile yaptigi telefon konusmasi hakkindaki goruslerinizi merakla bekliyoruz.

Yazarlar