Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Van-Çaldıran depremi, 35 yıl önce, 24 Kasım, 1976’da olmuştu.
Son depremden biraz daha şiddetliydi (7.5) ve yol açtığı felaketin boyutu, can kayıpları daha da büyüktü.
3840 kişi hayatını o depremde kaybetti, 3840 bina yerle bir oldu.
35 yıl sonra, deprem aşağı yukarı aynı bölgeyi yeniden vurdu.
Üzüntümüz de acımız da çok büyük.
Van-Çaldıran depremini dünmüş gibi hatırlıyorum.
En büyük hasar Çaldıran’ daydı, sağlam bina kalmamıştı.
Diyarbakır’dan yardıma giden gençlerle beraber, Çaldıran, Muradiye ve köylerinde kurtarma çalışmalarına katılmış ve iki aya yakın bir zaman orada kalmıştık.
İnsanlar derme çatma evlerin yıkıntısı altında can vermişlerdi. Köylere ulaşım sağlanamıyordu (bugün de öyle), açlık had safhadaydı ve en kötüsü yavaş yavaş bastıran kar, canı zor bela kurtulmuş insanları çok korkutuyordu.
Köylere doğru dürüst gidilemiyor, kış şartları, insanları yaşadıkları yerleri terk etmeye zorluyordu. Bir yandan kar, bir yandan buz gibi dondurucu hava, çadırlarda yaşamayı imkânsız hale getirmişti.
Kar yağmaya başlayınca, bir-iki hafta içinde, eşyalarından geriye ne kalmışsa, buldukları araçlara yükleyip, artık sadece hatıralarında yaşayacak olan kaybettikleri akrabalarını ve yıkılmış, harabeye dönmüş evlerini terk edip gitti insanlar..
Pazar günü, yeni bir depremin haberini aldığımız günden bu yana, başlarına gelen felakete üzüldüğümüz ve ağladığımız insanların, televizyon ekranlarından, birkaç kelimeyle aktarılan hikâyeleri, hepimizin yüreğine oturdu.
Kardeşin kardeşi vurduğu bir savaşta hayatını kaybedenlerin ardından yaşadığımız acıya daha büyük bir acı eklendi.
Betondan bir kıyametin altından sağ olarak çıkarılan oğlumuz Yusuf’u kaybettik..
İki haftalık dünyalı Azra bebeğin yaşaması için dua ediyoruz.
Ya Türkiye’nin dört bir yanından Van’a gelip, Kürt ve Türk çocuklarına, öğretmen olan gençlerimiz, onların açtığı yara bambaşka doğrusu.
Bu öğretmenlerin, yarım kalmış sevdalarını, umutlarını, içlerindeki Van Gölü kadar engin, Van Gölü kadar mavi, insan sevgisini hatırladığımız her zamanda, yüreğimize ağır bir hüzün çökecek.
Her deprem sonrasında kabahatlerimizle hesaplaşmaya çalışıyoruz, ama nafile, gidenler geri gelmeyecek..
Şimdi, ölçümü iyi yapılmış, standartlara uygun binaların nasıl olması gerektiğini defalarca anlatıp, dürüst olmayan müteahhit ve onunla işbirliği yapan devlet bürokratını bol bol eleştirip duruyoruz..
Bir işadamının, oto galerisinin alanını büyütmek için altı katlı bir binanın birtakım kolonlarını kestiği iddiası bizi hayretler içinde bırakıyor..
Türkiye’nin her tarafından Van’a yağan yardımların, bu kadar acemice, ve insan onurunu hesaba katmayan usullerle dağıtılıyor olmasına hep beraber şaşıp duruyoruz..
Bu şiddette bir deprem bir Japon şehrinde olsa, binalar beşik gibi sallanır ama yıkılmazdı. Japonya gibi değiliz, ama bugünkü Van 1976 Van’ından da çok farklı.
Bu bir teselli olabilir mi hiç emin değilim, yazarken de tereddüt ettim açıkçası, ama 1976 depreminin yol açtığı hasarla, 35 yıl sonra, aynı bölgede ve aşağı yukarı aynı şiddetteki (7.2) bir depremin yol açtığı hasar ve can kaybı arasında epey fark var.
Sonra Van merkezde ve Erciş’te, depreme dayanamayan bina sayısının çok olması, bizim müteahhitlerimizin bazılarının, hâlâ inşaat projelerini ve malzemelerini hazırlarken, 7 şiddetinde bir depremi pek de hesaba katmadıklarını gösteriyor.
Köylerde ne oldu tam olarak bilmiyoruz hâlâ, ama kayıplar oralarda da çok büyük..
Bütün bunlar tamam, ve malumu ilan etmekten başka bir şey değil aslında.
Maalesef, Türkiye, başka açılardan da, bu ikinci büyük deprem felaketine hazırlıksız yakalandı.
‘Hazırlıksız yakalandı’ demekten kastım, daha kaliteli inşaat malzemesi, daha dürüst müteahhitlik hizmeti filan değil. Bu kusurlar, kabahatler, elbette felaketin boyutlarını daha da büyütüyor, hesabı da sonuna kadar sorulmalı, ama Türkiye hazırlıksız yakalandı derken benim kastettiğim başka bir şey var.
Kabul edelim ki, bu deprem bizi yine insanlık-üstü (suç-üstü de diyebilirsiniz), insanlıkla bağdaşmayan hallerimizle yani normal sayılabilecek başka insanlardan epey farklı olduğumuzu gösteren hallerimizle yakaladı.
HABERTÜRK spikeri Duygu Canbaş “Her ne kadar Van’da olsa da, acımız büyük” dedi.
Bir başka televizyoncu Müge Anlı, atv ekranlarından, içindeki nefretin ne kadar büyük olduğunu gösteren sözler sarf etti.
Müge Anlı ve Duygu Canbaş’ın, istisnai bir bilinçaltına sahip olduklarını düşünmemek gerekir.
Böyle marazi bir bilinçaltı bu ülkede maalesef var.
Kürtler’in felakete uğradığı, evlerinin başlarına yıkıldığı, ve beton yığınları altında can verdikleri anlarda, bu marazi bilinçaltı harekete geçiyor ve ellerinde değil tabii, taşıyıcıları onu saklama gereği duymuyor, ifşa ediyorlar..
Türkiye’nin deprem sonrası, ‘insanlık halleri’, bu kızcağızların nefret hallerinden ibaret değil ama.
Ortada yüzlerce ölü varken, ‘anahtar teslimi iş’ gibi görmeye başladığımız malum savaşa hiç ara vermeden devam etmeyi uygun bulduk.
Taraflardan kimse, “ülke büyük bir acıyla sarsılmışken, Kürtler ve Türkler aynı beton yığınları altında can veriyorken, hadi gelin bu acıya ortak olduğumuzu ve bu zamanda başka bir acı istemediğimizi göstermek adına, parmaklarımızı tetikten çektiğimizi, operasyonlara ara verdiğimizi ilan edelim, böylece daha ahlaki bir yerde durduğumuzu göstermiş oluruz” gibi bir düşünceye kapılmadı doğrusu!
Dağlarda hem ‘ölü ele geçirilenlerin’ hem şehit olanların sayısını veren, ve askerî ‘karargâhlardan’ açıklanan listeler, depremde hayatını kaybedenleri ilan eden listelerle ve rakamlarla adeta yarışıyordu.
Bir ülke düşünün, insanları, bir doğa felaketinin yol açtığı acılarda ortaklaşabiliyor, toprağın altından çıkan ölülerin acısını kalbinde hissedebiliyor, beraber ağlayabiliyor, beraber gözyaşı dökebiliyor.
Ama aynı ülkenin insanları, onu vahşileştirmiş, başkalarının acısını göremez hale getirmiş bir savaşa, deprem zamanında dahi, kısa bir mola vermeyi aklına bile getirmiyor.
Dağlarda birbirlerini kovalayıp öldürmeye çalışan insanların ülkesiyle, ölülerini beton yığınlarının altından çıkarıp, ardından ağlayanların ülkesi nasıl bir ve aynı ülke olabiliyor, anlayabilmek hiç kolay değil doğrusu..
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- 2071’ E DOĞRU: TÜRKLER V KÜRTLER..
7.10.2012 - Vur kendini dağlara! Vur kendini Maxmur’a!
3.09.2012 - Kürt aydınının trajedisi (2)
1.09.2012 - Kürt aydınlarının trajedisi (1)
30.08.2012 - Roj baş hevaller!
27.08.2012 - Bu savaş kimin için
25.08.2012 - Zulmedene benzemek ve suskunluk
23.08.2012 - Ruh sağlığım gayet yerinde
20.08.2012 - Ali Fikri Işık
18.08.2012 - Yoksa, Aygün ‘devletin iyi Kürdü’ mü
16.08.2012
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları

























































































































berin darılmaz
Barış süresi bile bu kadar karmaşık bir hal aldıysa, bazı zorlukları göze almak gerek.Amaç niyet edip ilerlemek ve niyeti icraatla sonuçlandırıp,biraz zor fakat kimsenin burnunun kanmaması...Ben bu hamur daha çok su götürür...
Hayri İrdal
Aynen referandum tartışmalarındaki gibi konuyu dağıtma, abuk subuk iddialarla münazara yapma taktiği. Referandumdaki asıl niyet yargı organları değilmiş gibi yüzlerce yazı yazılmıştı, memurun sendika haklarından küçüklerin korunmasına kadar bir sürü gürültü, yeter ki konu açık konuşulmasın. Olan şu: AKP Erdoğanı süper yetkilerle donanmış başkan yapmak istiyor. Bunun için de BDP (ve dolayısıyla PKK) ile pazarlık yapıyor, iş bu kadar basit. Kemalistler statüko ulusalcılar bilmemneler hikaye..