Osman CAN
Türkiye’de meşruiyet açığı ‘rant paylaşımı’ ve ‘Atatürk’, ‘şehit’, ‘vatan’, ‘değiştirilemez maddeler’ gibi metafizik vurgular kullanılarak kapatılıyor. Bu da ‘normal’in diğer biçimine dönüşüyor. ‘Normal’ bu ise demokrasi talebinin ‘anormal’lik olarak etiketlenmesi de kaçınılmaz oluyor.
TÜRKİYE bu pazar Van depremiyle sarsıldı. 1999 depreminden sonra yaşanan en büyük acı. Yüzlerce insan hayatını kaybetti. Toplum hareketlenmiş durumda... Batı medyasının dikkatini çekecek kadar hızlı ve güçlü bir dayanışma duygusu yaşanırken, bu güzel gelişmeye çok tehlikeli ırkçı tutumlar da eşlik ediyor.
Depremler doğanın, insan kontrolünde olmayan veya henüz insanların kontrol edemediği tepkileri. Ancak depremlerle ortaya çıkan insanlık dramının yalnızca depremin derecesiyle ilintili olduğunu kabul etmek mümkün değildir.
Depremin yarattığı insani yıkımlar o ülkedeki siyasal sistemler hakkında veriler sunuyor. Bir yandan karar ve yasa gücünün doğayla ilişkisi hakkında, diğer yandan bu ilişkinin sonuçları ve muhtemel nedenleri hakkında fikir veriyor.
Örtülü cinayet ruhsatı
1980 darbesinden sonra bir yerel yönetim birimi “fay hattının bulunduğu yerden 100 km kuzeye taşınmasına” dair karar almıştı. Bununla fay hattının yerini gerçekte değiştirmiş olamasa da, bu karara dayanılarak verilmiş iskân ve imar izinlerinin birer cinayet ruhsatı olduğu çok açık. Her zaman kararlar bu açıklıkta “absürt” olmayabiliyor. Örneğin konumu nedeniyle iki katlı yapıyı kaldırabilecek yerde imar planlarında değişiklik yapılarak 10 katlı bina yapımına izin verilmesi de “örtülü” bir cinayet ruhsatı oluyor.
Peki, bizde devlet aygıtı neden bu şekilde karar alır? Herhalde dizginsiz rant hırsının bunda bir payı olsa gerek. Bu Türkiye’nin tipik “normal”lerinden sayılır.
Peki saik ne olabilir? Acaba demokratik temsile dayanmayan aygıt, meşruiyet açığını kapatmanın yolu olarak kuralsız rant paylaşımını keşfetmiş olamaz mı? Türkiye tarihi bunun sıradan bir keşiften öte neredeyse devlet kültürünün kadim bir özelliği olduğunu gösteriyor. Devletin antidemokratikliğinin “kadim” oluşu kadar kadim bir özellik... Bu da Türkiye’nin “normal”i sayılır.
İşte 1999 depremi adeta bu topraklarda “karar” veya “yasa” gücüyle doğayı, insanı, toplumu ve hayalleri tanzim etme iddiasından taviz vermeyen bir siyasal yapının çöküşünü ifade ediyor. Mukavvadan binalar, yapıcıları ve kurucularıyla dalga geçercesine doğa yasalarını yeniden hatırlatıyor. Marmara depremi, bütün Türkiye’deki kentleşme politikalarının, yerel yönetimler ile merkez yönetim, yurttaş ile kamu birimleri arasındaki ilişkilerin, kamusal izin ve ihalelerin dağıtılma biçimlerinin baştan sona büyük bir çürümüşlük içinde cereyan ettiğini gösteriyor. Sonraki ilk genel seçimde toplumun esaslı bir siyasal temizlik yapması bu konuda bir farkındalığa işaret ediyor.
Ancak isyanların genelde bardağı taşıran son damlaya, bir kıvılcıma veya semptomlara yönelik olduğu, isyanın temelinde yatan sorunların çoğu zaman isyan edenlerin de parçası olduğu derin zehirlenmelerden bağımsız olmadığını söyleyebiliriz. Yani isyan edenin, isyan ettiği siyasal dilden ve onun kabul ve varsayımlarından önemli ölçüde etkilendiği bir gerçek. Bir bakıma toplum isyan ederken, bu isyan “normal”in tamamına yönelik değil. Farkındalık yeterli düzeyde değil...
Normallik ve Andımız
Gerek Marmara, gerekse Van depreminde yaşanan yıkımlar, aynı zamanda demokratik meşruiyete sahip olmayan cari siyasal rejimin meşruiyet açığını kapatma ihtiyacına “olumlu” cevap veren toplumsal aktörlerin farklı dinamiklerle girdiği ilişkinin bir yansıması ve sonucudur.
Meşruiyet açığının kapatılması bir yandan rant paylaşımıyla sağlanırken, diğer yandan “ulus”, “Atatürk”, “şehit”, “vatan”, “değiştirilemez maddeler” ya da “Türklük” gibi metafizik vurgularla kitlelerin seferber edilmesiyle de sağlanmaktadır. Bu seferberlik kitlelerin kontrol edilmesini sağlarken, diğer yandan rant paylaşımının sorgulanmaksızın devam ettirilmesini mümkün kılıyor.
Doğu ve Güneydoğu’da rant paylaşımı, o bölgedeki insanlar üzerinde merkezi devletin uzantısı yerli hegemonya araçlarının üretilmesini sağlıyor, bölge insanının hak ve özgürlük taleplerinin merkezdeki ulus tasavvurunun bekası için baskılanmasına hizmet ediyor. Bu da “normal”in diğer bir görünüm biçimine dönüşüyor.
Hal böyle olunca şu tablo şaşırtıcı olmuyor:
Terör saldırısının gerçekleştiği Çukurca’da “hayat normale dönüyor” diye bir haber yer alıyor gazetelerde. Haberin devamında “İlçedeki okullarda cıvıl cıvıl bir hareketlilik yaşanıyor. Öğrenciler dün yeni haftaya okudukları İstiklal Marşı ile başladı. Ardından öğrenci andını okuyan öğrenciler neşe içinde sınıflarına geçerek ders başı yaptı” deniyor. Zihinlerdeki “normal” öğrencilerin 1930’lu yıllarda faşizm ve ırkçılığının bu topraklara akıttığı zehrin ve insan onuruna saygısızlığın ifadesi olan “Andımız”ın okunması olarak resmediliyor.
Eğer bu “normal” ise, terör, ayrılıkçılık veya etnik çatışma gündelik yaşamın normali; bölünme ve yıkılma korkusu ve bu korkudan beslenen jakoben/faşizan siyasal uygulamalar da normal olacaktır.
Kaçınılmaz olarak depremlerde mukavva gibi yıkılan ve binlerce cana mal olacak bir deprem panaroması da “normal” olacaktır.
“Normal” bu ise demokrasi talebinin “anormal”lik olarak etiketlenmesi de kaçınılmaz.
Neyse ki Fethullah Gülen “Neden okullarda Kürtçenin de öğretilmesine fırsat verilmedi? Yurtdışındaki okullarımızda, hatta Amerika’da bile Türkçe seçmeli ders olarak okutuluyor ve kimse buna mani olmuyor. Büyük devlet olmanın hususiyeti budur” demek suretiyle yüreklere su serpiyor. “Anormal” normalin maskesinin düşmesine katkı sunuyor...
'YENİ ANAYASA'YA DOĞRU
Türkiye’nin ayıbı
Geçen hafta sonu Memur-Sen’in düzenlediği Uluslararası Anayasa Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada Cemil Çiçek, Beşar Esad’ın Türkiye’nin reform çağrılarına “Siz 30 yıldır 12 Eylül Anayasasından kurtulamadınız, bizden kısa sürede reform yapmamızı bekliyorsunuz” diye itirazda bulunduğunu, bunun dahi tek başına Türkiye için bir ayıp olduğunu söyledi.
Türkiye 1982 Anayasasından öte yüzyıllık bir ittihatçı-vesayetçi anayasacılık kültüründen kurtulmak zorunda. Esad değişimi kabul etmekle birlikte zamana ihtiyaç olduğunu ileri sürüyor. Türkiye’dekiler ise kültürün değişmesi gerektiğini kabul etmiyor. Yani Esad’ın dahi gerisinde kalmaktan rahatsız olmama pahasına...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- HDP iddianamesi: Kapatma çok zayıf ihtimal
24.03.2021 - Mesele Rektörlük Seçimi Değil: Kaybediyoruz, Hepimiz!
9.01.2021 - Affet, Sevgili Adalet Ağaoğlu!
20.07.2020 - Avukatlık Kanunu Değişiklik Teklifi
12.07.2020 - Almanya Anayasa Mahkemesi Kararı: Hükümet, kamu imkanlarını kullanırken tarafsız davranmalı!
23.06.2020 - Berberoğlu, Güven ve Farisoğulları için çıkış yolu var mı?
20.06.2020 - TBMM’nin Tükenişi-Berberoğlu Vakası
20.06.2020 - 31 Mart Seçimleri: Sorunun yapısal temelleri
24.04.2019 - Anayasal düzenin temel tercihlerine dokunulmuyor
18.01.2017 - Sokak ve demokrasi
1.02.2015
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
Mehemmed zaza
Yazdiginiz yazi gercekten cok güzel.lakin Gel gör ki güzellik yetmiyor.Eger sadece güzellik yetseydi hemsehrim akif beki den sasmaz onu okurdum.o da yaldizli sözler ile süslüyor yazilarini ama yetmiyor!neden yetmiyor Peki? Hadi uzatmadan söyliyeyim Ahmet Altan ve onunla gidenler taraf gazetesinin vicdani idiler. Vicdan gitti,taraf bitti. Inanmiyorsaniz sahidimiz zaman olsun.
Mehmet Sami
"Bu gazetede beş yıl çalıştım." dan sonra; artık ayrılma zamanı geldi denecek sandım. :)) Bazen yanılmak güzel...