Oya BAYDAR
Murat’ın, "acziyet" sözcüğüne haklı tepkisini okuyunca uzun zamandır yazmaya niyetlendiğim "giriş yapmayın, iniş yapmayın, çıkış, biniş, yükseliş, alkış, heyecan yapmayın, dilin içine yapmayın!" yazısını ertelememeye karar verdim.
Ülkenin bunca önemli sorunu varken, bunca vahim olay gerçekleşirken, şimdi sırası değil, diye ertelediğim Türkçe katliamının son zamanlarda vardığı boyut, dil hassasiyeti olanların dayanabileceği sınırları aşıyor. Belli ki Murat "acziyet"i duyunca artık dayanamamış.
Hakkın, hukuğun, ahlakın, vicdanın, doğanın, insanın katledildiği bir ülkede dil de katliamdan payını alıyor. Üstelik bu hengâmede kimsenin de umurunda değil.
Cahilin lügat paralama hevesi
Yeni değil, epeyce zamandır kimi yazarlar, siyasetçiler, akademisyenler arasında lügat paralama hevesi yaygınlaştı. Uyduruk öztürkçe zorlamasına karşı tepki bir kesimde, özellikle de gençler arasında Arapça, Farsça kökenli Osmanlıca sözcükler kullanma eğilimini besledi. Birileri de, böyle alengirli sözcükler kullanınca entelektüel düzey kazanacaklarını, ciddiye alınacaklarını düşünüyor olmalılar.
Ne var ki sözcüklerin kökenini, türetme kurallarını, hatta kullandıkları sözcüğün anlamını bilmeyen kimileri, cahil cesaretiyle öyle vahim, aynı zamanda da öyle gülünç hatalar yapıyorlar ki, dilimiz adına gülelim mi ağlayalım mı şaşırıyoruz. Mesela, genç bir yazar müdrir (idrar söktürücü) ile müdrik’i (kavrayan, idrak eden) karıştırmıştı yazısında ve çok komik bir anlam çıkıyordu. Yenilerde okuduğum bir yazıda ise keyfiyet (nitelik, bir şeyin nasıl olduğu) ile keyfîlik (isteğe uygun, yapanın arzusuna bağlı) birbiri yerine kullanılmıştı. Müsebbip’le (sebep olan) müsebbih (Allah’ı tenzih ve takdis), müstehzî ile müstevlî, mahtut ile mâhud karşılaştığım yanlış kullanımlardan bazıları.
Benzer onlarca örnek verilebilir. "Aklı selim (sağduyu)" sözcüğünün yanlış kullanımı ise neredeyse kural oldu. Aklı selim insan, aklı selim kişi, vb. deniyor. Oysa aklı selim bir sıfat değil isimdir. Aklı selim insan değil, aklı selim sahibi insan denir. Tıpkı sağduyu insan değil sağduyu sahibi insan denileceği gibi. Bir de aklıma gelen "resmigeçit" meselesi var. Arapça resm (tören) ile Türkçe geçit’ten türetilmiş bir sözcük. Yazılarda ama özellikle televizyonlarda, radyolarda, "i" uzatıla uzatıla resmî geçit olarak kullanılıyor.
Sözlü medyanın, özellikle televizyonların dil katliamı
Dil katliamının yaygınlaşmasının en önemli müsebbipleri televizyonlar. Görmek ve duymak birarada olunca (bir arada ile birarada’nın sadece yazım değil anlam farkına işaret etmeden geçmeyeyim) yanlış telaffuz ve yanlış anlam milyonların kulağına yerleşiyor. Bu konuda onlarca değil yüzlerce örnek verilebilir. Son örnek "vaka" sözcüğü. Vaka’nın her iki "a"sı da kısacık ve vurgulu söylenir. Oysa televizyon spikerlerinden konuklara kadar yaygın telaffuz birinci "a"nın uzatıldığı vâka deyişi. Bu konudaki en yaygın örnek ise "a"nın kısa telaffuz edilmesi gereken laik-laiklik’tir. Özellikle siyasetçilerin neredeyse tümü "a" yı uzata uzata lâiklik, der dururla.Tersi de geçerli: nemâ’nın "a" sını kısa söylemek, kâtil ile katil’i karıştırmak gibi…
Bu türden çok yaygın yanlış telaffuzun en önemli nedeni Türkçe yazımda seslilerin nasıl okunması gerektiğini belirten inceltme ve uzatmaların kaldırılmış olması. Türkçe yazıldığı gibi okunur dediğinizde ve bu işaretleri kaldırdığınızda yanlış telaffuza yol açmış olursunuz. Hala ile hâlâ, kar ile kâr, manâ ile mana, vb. üzerinde, sözcükleri hem yazımda hem de okumada birbirinden farklı kılan işaretler olmazsa ne komik ve de yanlış ifadelerin ortaya çıkacağını söylemeye bile gerek yok.
Benim kuşağım, çoğu Arapça, Farsça kökenli bu türden sözcüklerin doğru telaffuzunu ailelerinden, okullarda öğretmenlerinden ve zamanın sesli medyasından, radyolardan öğrenmişti. Sonraki kuşakların böyle bir imkânı olmadı. Dile önem verilmediğinden de kimse üzerinde fazla durmadı.
Yapmak, yapmak diyerek dilin içine yapanlar
Beni en fazla irkilten, her okuduğumda, her duyduğumda popoma raptiye batmış gibi yerimden fırlatan; artık her şeyi, her eylemi, her işi "yapmakta" olmamız. Son üç dört yıldır, belli bir eylemi ifade eden fiilin kullanımı unutuldu. İnilmiyor, iniş yapılıyor; girilmiyor, giriş yapılıyor; çıkılmıyor, çıkış yapılıyor. Heyecanlanmıyoruz, heyecan yapıyoruz; alkışlamıyoruz, alkış yapıyoruz. Geçenlerde bir programda, katılımcılardan biri keder yapıyordu. İyi Türkçesiyle dikkatimi çeken bir TV sunucusu "Borsa’da hisseler iniş yaptı" dediğinde umutsuzluk içinde televizyonu kapatmaktan başka çare bulamadım.
Bu "yapmak" hastalığı o kadar yaygın ki, bir ara, acaba televizyonlara yeni bir kural mı getirildi diye düşünmüştüm. Fiil varken neden her şeyi yaptığımıza hâlâ da anlam verebilmiş değilim. "Uçak piste iniyor demek yerine "Uçağın piste iniş yapmakta olduğunu söyleyebiliriz" demenin dili fakirleştirmekten ve rezil etmekten başka ne gibi bir artısı olduğunu "anlama yapmış!" değilim…
Türkçe, fiillerin bol olduğu bir dil. Kural: dilde bir eylemin fiili varsa yapmak, olmak, etmek gibi yardımcı fiillerin kullanılmamasıdır. Bildiğim diğer yabancı dillerde de bu böyledir. Mesela koşarız, koşmak yapmayız. Koşmak’tan türeyen koşu bir isimdir, at koşusu yapılır, bu başka. Bir de yabancı dillerden gelen, Türkçede fiili bulunmayan ya da kaba veya ayıp sayıldığı için var olan fiil kullanılmayan eylemler/işler vardır. Duş yapmak, banyo yapmak, rejim yapmak, veya işemek yerine çişini yapmak, kaka yapmak gibi. Kısaca, bir dilin temel direklerinden olan fiiller, anlamlarını karşılayan sözcükler olduğu halde yapmak etmekle anlatılmaya başlayınca, o dil türeme-türetme zenginliğini yitirir, yoksullaşır, ilkelleşir. Eski Tarzan filmlerindeki "Ben var yürümek yapmak, sen var ağaca çıkmak yapmak" derekesine düşer.
Diller değişir, gelişir, zenginleşir ama…
Yanlış anlaşılmasın. Dilin kalıplaşmasından, donup kalmasından değil değişip gelişmesinden yanayım. Diller yeni sözcüklerle, yeni deyişlerle gelişir. Jargonlarla hatta argoyla da zenginleşir. Yukarda verdiğim -ve yüzlercesini verebileceğim- örnekler yazılı sözlü dilin bozulması, yoksullaşması, kısırlaşmasıyla ilgili. Fiilin mastarının sonuna eklenen her "yapmak" dili yoksullaştırıyor. Aynı şekilde her yanlış telaffuz dile bir darbe vuruyor. Kötü para nasıl iyi parayı kovarsa kötü telaffuz da doğru telaffuzu, dilin doğru kullanımını bozar.
Bunca sorun varken neden bu konuya taktığımı soracak olursanız, dil ve düşüncenin birliği; dilin düşünceyi, düşüncenin dili birebir etkilediği dil felsefesinin de bilimin de ortaya koyduğu bir gerçek. Dil kısırlaştıkça düşünce kısırlaşır, dil yoksullaştıkça, kavramlar ve fiiller/eylemler yapmak, etmek düzeyine indikçe düşünce ilkelleşir, dumura uğrar. Bilgisayar algoritmalarına indirgenmiş bir dil robotları idare edebilir ama insandan uzaklaşır. Dil’le birlikte edebiyat da, düşünce de, felsefe de geriler.
Her şeyin çürümekte, gerilemekte, mekanikleşmekte olduğu günümüz ortamında bari dilimize sıkı sıkıya yapışalım. Yoksullaşmasına, kurumasına, kısırlaşmasına, bozulmasına, işaret diline dönüşmesine karşı zenginleştirmeye, geliştirmeye, yanlış kullanımlardan ayıklamaya çalışalım.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024