Şahin ALPAY

Adil olmayan seçim, demokrasi değildir
10.11.2015
1774

 Bu yıl yaşadıklarımız, demokrasinin seçimden ibaret olmadığını göstermekle kalmadı, partiler arasında eşit koşullarda yapılmayan seçime demokratik denemeyeceğini de gösterdi.

Yüzde 10 seçim barajı, yüzde 7 altında oy alan partilere Hazine yardımı yapılmaması, iktidar partisinin devlet imkanlarını sonuna kadar lehine kullanması partiler arasındaki seçim yarışındaki eşitsizliğin bilinen unsurlarıydı. Eşitsizlik 1 Kasım kampanyasında zirve yaptı.

Evet, Oy ve Ötesi oylamaya hile hurda karışmış olma ihtimali görmediğini açıkladı. Kayıtlı seçmen sayısında ancak 4 yılda gerçekleşebilecek artışın, 7 Haziran'dan 1 Kasım'a kadar geçen 5 ay içinde nasıl olup da (54,8'den 56,9'a) 2 milyondan fazla arttığı açıklanabilmiş değil. 1 Kasım seçimlerini adil olmaktan uzak kılan esas unsur ise, iktidar partisinin korkutma taktikleriyle, muhalif medyaya saldırıları açıkça el koymaya kadar vardırarak seçmeni muhalefete oy vermekten caydırmış olması. Bu bağlamda uluslararası gözlemcilerin söylediklerini hatırlatmak istiyorum.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), gözlemcileri ön raporlarında, “seçimin medyaya baskılar, şiddet ve diğer güvenlik kaygılarıyla” gölgelendiğini; seçim kampanyasının  “adaletsizlikler” ve şiddet olaylarının artmasıyla yükselen “korku”yla tanımlanabileceğini belirtti. AGİT Türkiye Misyonu Başkanı Ignacio Sanches Amor şunları söyledi: “Hızla azalan medya seçenekleri ve genel olarak ifade özgürlüğüne konulan kısıtlamalar süreci etkiledi… Parti üyelerine fiziksel saldırılar ve özellikle güneydoğudaki güvenlik kaygıları seçim kampanyası yürütme yeteneğine ek engeller getirdi.” AGİT Parlamenterler Asamblesi Heyeti'nden Margareta Cederfelt, “Bir seçim sürecinin hakikaten demokratik olabilmesi için adaylar kampanya yapabilmeli, seçmenler de güvenli bir ortamda oylarını verebileceklerini bilmeli…” diye konuştu. (BBC Türkçe, 2 Kasım) AGİT'in kapsamlı raporu önümüzdeki günlerde yayımlanacak.

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Seçim Gözlem Heyeti Başkanı Andreas Gross, seçim öncesinde yaşanan terör olaylarının özellikle son 2-3 haftada korku atmosferinin artmasına yol açtığını, bunun da seçim sonuçları üzerinde çok önemli etkisi olduğunu söyledi. “Saldırılar, korku dolu insanları farkında olmadığımız sayıda artırdı. 1 Kasım adil bir seçim değildi…” dedi. Etkili bir sosyal mühendislik sergileyen AKP'nin, korku ortamını seçim avantajına çevirdiğini belirtti;  aynen şunları söyledi: “Ancak seçimde ödenen bedel, insanların yaşadığı şiddet, ölen ve yaralananlar inanılmaz. Ben bir hedef uğruna her şeyin mubah olduğunu düşünen politikacılardan değilim… Erdoğan insanların korkuya kapıldıkça otoriteye yöneleceğini bildiği için bu atmosferi yaratacak her şeyi yaptı. Ancak bedeli çok ağır oldu. Ülke bu şekilde bölündü. Kendi fikrinde olmayan insanlar düşmanın değildir. Ama şu anda Türkiye'de böyle algılanıyorlar. Zararın etkisini görmemiz daha çok vakit alacak... Son dönemde yaşanan Ankara saldırısı gibi olaylardan Türk güvenlik birimlerinin tamamen habersiz olması mümkün değil. Onların (devletin) yaptığını ya da yardım ettiğini söylemiyorum. Ama bu kadar güçlü bir güvenlik sisteminin, istihbarat örgütünün böyle bir saldırının yapılacağına ilişkin tamamen habersiz olması mümkün değil. Belki de bu kadar ağır sonuçları olacağını öngöremediler.” (Hürriyet, 4 Kasım)

Politik psikoloji uzmanı Profesör Vamık Volkan, Ankara katliamı için yapılan “Türkiye'nin 11 Eylül'ü” değerlendirmelerine hak verdiğini söyledi. Şöyle konuştu: “Amerika'da 11 Eylül saldırılarından sonra bir günde Bush'un desteği yüzde 80-90'lara çıktı. Büyük trajedilerden sonra halkta yas tutamama psikolojisi gelişir. Kendinin de ölebileceğini düşünme, kuvvetli birisini arama... Türkiye'de muazzam bir korku var…” (Cumhuriyet, 8 Kasım)

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar