Ümit KIVANÇ
"Çelişkileri, yalanları bayraklar örtemiyor ki!"
Herhangi bir ülkede darbe girişimi savuşturulmuş olsa, peşine düşülecek ilk soru, bu girişimin lider kadrosunun kimler olduğudur. Hemen ardından sıra, girişim başarıya ulaşsa iktidarı kimlerin hangi hiyerarşi ve işbölümü içerisinde kullanacağına (bakanlar kurulu, vs.) gelir.
İki yüz otuz dört insan silahlı muhterislerin ihtirasına kurban gitti; iki bin kişi kadar yaralandı; yirmi bine yakın insan gözaltında, on bin civarında tutuklu var; komutanı içeri atılmış askerî birlikler haritası papatya tarlası gibi; işinden edilen memur sayısı yetmiş-seksen bin arasında, cumhurbaşkanına bakılırsa yüz bin de olsa iki yüz bin de olsa hepsi “temizlenecek”, askerî okullar kapatıldı, ordunun yapısı tepeden tırnağa değişiyor… Rakamdı ayrıntıydı, hiç girmesek de olur, toplumca muazzam bir sarsıntı yaşadık; hâlâ sürüyor. Milyonlarca insan o gecenin travmasını hâlâ atlatamadı.
Gelin görün ki, işlerine geldikçe darbenin bastırılmasındaki kahramanlığını öve öve bitiremedikleri halka karşı bizi yönetenlerin herhangi bir sorumluluğu, borcu yok. Tavrını kahramanlık mertebesine vardıranı vardırmayanıyla bu ülkenin ahalisi külliyen darbenin karşısına dikildi. Dolayısıyla yönetenlerin borcu herkese. Tam da onların hep söylemek, duymak istediği gibi, şusuyla busuyla, bütün “Türkiye”ye.
Ancak burası, HES yapacağım hırsıyla kurutmadık ırmak bırakmayanların “ırmağına kurban” diye göğsünü paralayabildiği, “Ölürüm Türkiye’m” ülkesi; bu yüzden yönetenlerin sorumluluğu veya borcundan sözetmek uçuk fantezi.
Çelişkileri, yalanları bayraklar örtemiyor ki!
Oysa vaziyet fena halde sinir bozucu. Neredeyse bir ay olacak, hâlâ bize darbenin kimler tarafından nasıl planlandığını, icraat aşamasında hangi kazalar, caymalar, ihanetler, muhbirlikler yüzünden sekteye uğradığını, darbe başarıya ulaşsa ülkenin kimler tarafından nasıl yönetileceğini, hangi görevlere -isim isim- kimlerin geçeceğini anlatmıyorlar? “İşte trafik canavarı!” diye bir araba gösteriyorlar; kapıları kapalı, kaputu aralayamıyoruz bile, motor yerinde mi, anlayamıyoruz, bagaj kilitli, orada ne var, belli değil. Şöför mahalli de boş!
Önümüze döktükleri ifadelerden o kadar çok çelişki, mantığa, “hayatın doğal akışına” uymayan o kadar çok abuk subuk ayrıntı seçip sergileyebiliriz ki, sanat kılığındaki cinlik ekollerine yenisini katmamız işten değil. Böyle şeylere kalkışmayıp sadece bir-iki hayatî ayrıntı üzerinde dursak dahi, elimizde kallavî sorular var.
Ve belki daha önemlisi, bu çelişkili durumların bu şekilde sürdürülmesi başlı başına kurcalanması gereken bir mevzu halini aldı bile. Mutlaka, ama mutlaka izah edilmesi gereken noktalar, cevap verilmesi gereken sorular var, ancak pekâlâ bilinerek istenerek, bunlar yokmuş gibi davranılıyor. Bariz çelişkiler -yapılıp geri çekilip revize edilmiş yenisi ortaya sürülen genelkurmay açıklamaları sûretinde meselâ- önümüze döküldü ve, evet, bunlar yokmuş gibi davranılıyor.
Böylece ne amaçlanıyor? Unutacak mıyız çelişkileri, karanlık noktaları?
Önce bir tehlikeye işaret edeceğim. Gelin, ufak bir deney yapalım.
Soruyorum: 15:00’te alınan istihbaratın cumhurbaşkanına üç-dört saat veya hiç! bildirilmemiş olduğu, doğru mudur? Tayyip Erdoğan haberi sahiden eniştesinden mi aldı? Ya başbakan? Genelkurmay başkanı, neden hava kuvvetleri komutanını aramadı? Yoksa harekât başkanı aracılığıyla aslında aradı mı? Hava kuvvetleri komutanı darbe ihtimalini 21:30’da eşinden mi öğrendi? Yoksa daha önce öğrenmiş miydi? MİT Müsteşarı Hakan Fidan, başbakanın “bize niye haber vermedin?” sorusuna “cevap veremedi” mi sahiden? O sordu, o da cevap veremedi… Ee? Ne oldu? Bakıştılar mı öyle boş boş?
Bu soruların herhangi birinin cevabını ilk günlerdeki kadar merak ediyor musunuz? Sanmam. Peki sorular size bildik, tanıdık, giderek beylik, sıkıcı geliyor mu? Herhalde. İşte bu yüzden bir süre sonra sormayı bırakacaksınız; muhtemelen.
Bu ciddî bir tehlikedir. Bu soruları unutmamızı sağlayacak şekilde davranılması ise, toplumca aşağılanmamız demektir.
15 Temmuz’a gelene kadarki hükümet pratiğiyle bir-iki küme düşmüştük, darbe girişimiyle daha aşağı yuvarlandık, şimdi, bunları unutarak dibe biraz daha yaklaşacağız.
Yalanla yönetilmeyi kabullenecek miyiz?
Böylelikle bir küme daha düşeceğiz, ama düşüş bununla sınırlı kalmayacak. Zira vahamet, sadece olmuş bitmişin en hayatî unsurlarının bizden gizlenmesinden ibaret değil. Şu anda bizi yöneten, en üst düzeydeki insanlar, toplumu baştan aşağı sarsan, bunca kurban alan feci bir hadise konusunda bize yalan söylemekteler. En azından bazıları yalan söylüyorlar. Çünkü hepsinin dedikleri aynı anda doğru olamıyor! Biz de kendisine yalan münasip görülmüş, hakkı hukuku olmayan tebâ konumundayız.
Abdullah Gül cumhurbaşkanıyken ona danışmanlık yapmış Yeniçağ yazarı Ahmet Takan, darbeyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Ankara’daki çok önemli [bir] siyasetçi”nin saat “18:00’den sonra” haber verdiğini ileri sürdü. Üstelik “Saray’daki kaynağı”na dayanarak! (Bu siyasetçi o kadar ilginç bağlantıları olan bir kimse ki, cumhurbaşkanını “yaverinize dikkat edin” diye de uyarabiliyor.)
Peki, haberi 20:30-21:00 sularında “eniştesinden aldığını” ileri süren Erdoğan bunu tekzip etti mi? Hayır.
Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, biliyorsunuz, İstanbul’da düğündeydi ve darbe haberini 21:30 sularında “eşinden” aldığını söylemişti. Eşi de başka bir generalin eşinin telefonu üzerine onu aramıştı filan. Orgeneral ayrıca, genelkurmay başkanı ile ikinci başkanı aradığını ama ulaşamadığını belirtmiş, onlar geri aradılarsa bilemeyeceğini, çünkü telefonunun üzerinde olmadığını söylemişti!?
Aynı orgeneral şimdi bir rapor hazırlattı, olayların gelişimini saat saat döktürdü. Bu döküme bakarsanız, kendisi 19:30’dan önce vaziyetten haberdar! Ve haber, eşini arayan general eşi falan gibi tesadüfî-özel kanallardan değil, düpedüz askerî kanaldan gelmiş.
Ve tabiî kimse çıkıp, paşam, generalim, komutanım, Abidin Bey, artık nasıl tercih ederse o şekil, peki sen neden daha evvel eşim aradı da şuydu da buydu da diye hikâye anlattın, diye sormuyor.
Soramıyor, ortam müsait değil. Yoksa FETÖ’nün ihanetinden şüphen mi var? FETÖ yaptı, işte FETÖ, FETÖ! Vataaan, kaaan, haydi bayraklar, Ölürüm Türkiye’m, dombra, bir dombra daha… tamam. Birlikte güzeliz, ne bozuyorsun!
Öyle görünüyor ki, ana muhalefet partisi CHP’nin öndegelenlerinin de FETÖ’nün marifetleri dışında herhangi bir konuda kayda değer sıkıntısı ve bilgi ihtiyacı yok.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 9 Ağustos’taki grup konuşmasında, “Gülen’in iadesini istemiyorlar,” dedi, her zamanki ironik tarzıyla. “Kimbilir gelip neler anlatacak. Gelir burada bildiklerini anlatırsa, Allah korusun, Türkiye tek partili sisteme döner. Biz tek başımıza kalırız.” Demirtaş, idam lafının Gülen’in iadesini imkânsızlaştırmak için ortaya atıldığı iddiasını da bu sözlerinin arkasına ekledi.
Diyeceğim, ister istemez akla geliyor bu.
Bütün hayatî soruların anası olan şu hayatî soruyla birlikte: Neden bize yalan söylüyorlar? Neden ısrarla yalan söylüyorlar? Neden birçok yalanın yalan olduğu bu kadar açıkken, ortadayken, bunu hiçbirimizin fark etmeyeceğini varsayarak davranıyorlar? Neye güveniyorlar? Halk kendini bayrağın,Ölürüm Türkiye’m’in coşkusuna kaptırdı, sormaz, kurcalamaz, diye mi düşünüyorlar?
Lâkin bütün soruların anası olan bir soru, şu nemli sıcağı yaran, ince ve keskin bir anlık rüzgâr gibi, açık bırakılmış pencerelerden süzülüp, zor bela uyuyacak vakti bulan yorgun ruhları rencide etmiyor mudur sabaha doğru? Kimsenin anlamadım diyemeyeceği açıklıkta, aslında biraz kahve ağzıyla ifade edilmiş, yaygınlaşmakta olan soru şu değil mi: Hakan’la Hulusi dört saat ne yaptılar orada?
Darbeyi haber alış saati gece 21:30’dan giderek akşamüstüne doğru kayan cumhurbaşkanının ne yaptığı sorusunu da, uykuları kaçırma pahasına, buraya eklemeliyiz.
Can alıcı meseleyi unutmadan: Kimdi bu darbenin liderliği? Başarsalardı kimlerin emirleriyle öldürülecektik? Kimler kurulacaktı makam arabalarına, Saray’a, Meclis’e?
Halkın kahramanlığını alkışlayıp onun gerçeği öğrenme hakkını tanımamak, teslim etmemek, bunun gereğini yapmamak, hakkı hukuku, toplumsal haysiyeti geçtim, -onlar nasılsa hiçbir muktedire hiçbir şey ifade etmiyor-, tanklara uçaklara karşı sokaklara dökülüp can veren insanlara karşı büyük ayıp.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024