Ümit KIVANÇ
Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, neden korkunç depremler ve esrarengiz yeraltı sularıyla oluşturduğu tekinsiz âleme sığınmak ihtiyacı duymuş ve hepimizi de oraya çağırmıştır? Hangi içgüdü, hangi kaygı, hangi maksat onu buraya itmiştir? Merak ediyoruz; çok merak ediyoruz.
Tanımıyorum. Bugünkü gibi bir iktidarın mensubu olduğu için hakkında düşünebileceklerim var, ama bunlar kişiliğiyle ilgili ayrıntılar olamaz. Fakat üzerimizde iktidar ve tasarruf sahibi şahıslardan biri olan bakan hakkında kafama takılan soruyu cevaplayabilmek, şahsiyetine dair düşünebilmeyi gerektiriyor.
Soru şu: En üst düzeyde yetkili bir insan, ömürlerinin bir kısmına zorla el konan, disiplin ve emir altına alınan, hayatından devletin doğrudan ve tek sorumlu olduğu üniformalı gençlerin yemekten zehirlenip ölmesi karşısında neden başını önüne eğmekle, asker ailelerinden teker teker özür dilemekle, istifa etmekle, fakat bunlardan evvel bu dolaylı katliam girişiminde sorumluluğu olan başkalarını da cezalandırmakla, soruşturmakla, yargılatmakla uğraşmaz da, ortamı depremlerle, yeraltı sularıyla yaratılan bir korku masalı kaleme almakla meşgûl olur?
Fikri Işık Bey, kim bilir nasıl biridir ki bunu tercih etmiş, münasip ve cüret edilebilir bulmuştur. Bilmiyoruz.
Buna karşılık pek iyi biliyoruz ki, Fikri Bey, kazara sıradan insan gibi sokakta yürümesi mümkün olabilse hiçbir dilencinin önünden para vermeden geçmeyecek, devletin yüksek işleri arasında yer alan bakanlık mesaisi izin verse yoksullara yardım edecek, yumuşak, nazik, babacan ve beyefendi bir kimse olsa dahi, askerlerin topluca zehirlenmesi karşısında boynunu bükmeyecek, gözlerinden yaşlar akmayacak, devleti zaaf içerisinde, güçsüz ve hele ihmalkâr, ve ve ve maazallah!!!, ucundan da olsa hatalı, kusurlu gösterecek herhangi bir davranış içerisine girmeyecektir.
“Son günlerde,” demiş bakan bey, “bölgede depremler var, acaba yeraltı sularından buraya karışma mı var buna bakacağız, altyapımızda sorun var mı, hemen değerlendireceğiz.”
Elbette başka bir sürü laf da etmiş. Ve -yine, ne yazık ki, bu ülkede doğup büyüdüğümüz, uzun uzun devlet dersleri gördüğümüz için biliyoruz ki- depremler ve yeraltı suları fantezisi, sorumluluğu sorumlulardan alıp tabiata, beklenmedik afetlere, giderek -meselâ Ramazan’da birilerinin içki içmesi yüzünden alınmış- ilâhî kararlara atabilecek en münasip motiflerdir. Ve bunlar, iktidar adına propaganda çalışması yürütenlere yol göstermek üzere sunulmaktadır.
Köşe yazarınız, devletten bahsetmekte olduğu için, her zamanki üslûbunu bırakmıştır, “mektedir-maktadır”lı yazmaktadır. Böylelikle, yemekten zehirlenen yüzlerce askerden bahsedilirken bile kimsenin gözünün yaşarmamasını, kimsenin iç çekmemesini, başını öne eğmemesini güvence altına alan o koyu gri atmosferin işbu okumakta olduğunuz yazı boyunca da mevcut ve müteessir kalmasını temin için gayret sarf etmiştir. İhale bedeli bilahare açıklanacaktır.
HAYATÎ SORULAR: HAYATLA İLİŞKİLİ YANİ…
23 ve 27 Mayıs’ta Manisa’da, 11 Haziran’da Diyarbakır’daki birliklerde askerler yemekten topluca zehirlendi. Zehirlenme felaketi, Manisa 1’inci Piyade Eğitim Tugayı’nda 16 ve 17 Haziran günlerinde tekrarlandı. Zehirlenen asker sayısı “yüzlerce”. Açıklanan resmî sayılar toplandığında yaklaşık 1200 ettiğine göre, “binlerce” olup olmadığından şüphelenmemiz doğal. Hüsnü Özel adlı bir er hayatını kaybetti, durumu kritik olanların sayısını, neyin ne kadar kritik olduğunu da bilemiyoruz. Dahası, ortalıkta fazla konu edilmeyen bir zehirlenme vakasını da HDP İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü 18 Haziran günü gündeme getirdi: “Dün gece itibarıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde konuşlu 28’inci Mekanize Piyade Tümeni’nde 68 asker daha zehirlenme tanısıyla hastaneye kaldırıldılar.”
Sorular, üstelik hayatî sorular çok. Meselâ -zehirlenme sonrası hastane süreçlerini yakından izleyen, bize bol bol ayrıntı sunan– CHP Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer’in (@turyildizbicer) dikkati çektiği skandal: “ROTA yemek şirketinin bu ilk vakası değil. Konuyu Meclis’e taşıdık ancak önergemiz AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.” Neden reddederler? Evet, neden? Cevap bulmaya çabalardım, ama meselemiz siyasî değil; şahısların şahsiyetlerini çözmeye uğraşıyoruz. Bunu reddedenler, asker sözkonusu olduğunda ağızlarından köpükler, suratlarından riyakârlık saça saça “Mehmetçiiik!” diye haykıran, rahat rahat oraya buraya sürebilsinler diye orduyu “peygamber ocağı” diye gazlamaya özen gösteren tipler. Tıbbî muayeneleri, psikiyatrik analizleri nasıl sonuçlar verir? Yoksa nedir?
Mesleğimiz icabı sadece psikiyatri meseleleriyle ve şahsiyet çözümlemeleriyle uğraşmakla yetinemeyeceğimizden, hayatî sorular faslında bir mühim kaynağın daha adını anmalıyım: Cumhuriyet’te Çiğdem Toker, gazeteciliğin baştan alınmış tavırlara dayalı küfür-kıyamet, benbilirimcilik ve hamaset olmadığını bir defa daha ortaya koyduğu yazısında, hakkındaki olumsuz haberlere erişimi derhal engelletebilme gücüne sahip yemek şirketiyle ilgili ilginç bilgiler verdi; bunlara da göz atmanızı tavsiye ederim, Mustafa Hoş’un Twitter’dan paylaştığı bilgilere de.
BİRBİRİNE DEĞMEYEN SULAR
Döneyim sayın bakana: Fikri Bey, neden korkunç depremler ve esrarengiz yeraltı sularıyla oluşturduğu tekinsiz âleme sığınmak ihtiyacı duymuş ve hepimizi de oraya çağırmıştır? Hangi içgüdü, hangi kaygı, hangi maksat onu buraya itmiştir?
Merak ediyoruz; çok merak ediyoruz.
Zira MASKİ (Manisa Su ve Kanalizasyon İdaresi) Genel Müdürü Yaşar Coşkun’a göre, şehir suyunda “bakteriye ilişkin herhangi bir belirti” yok. Kaldı ki, “[z]ehirlenme vakalarının yaşandığı kışlalarda askeriye kendi su şebekesini kullanıyor, şehir şebekesini kullanmıyor. Askeriyenin kendisine ait sondajı ve kaynakları var, onu kullanıyorlar. Bizde sadece küçük karakollar var, o karakollar şehir şebekesi kullanıyor. O karakollarda da herhangi bir sıkıntı yok. Şehir şebeke suyunu kullananlarda şu ana kadar rastlanan herhangi bir vaka olmamıştır.”
Bak şimdi! Halbuki şehir suyunda bakteri makteri olsa işler ne güzel yoluna girecekti. Tüh!
Belki yeraltında depremlerin can verdiği esrarengiz anti-militarist zehirli yaratıklar şehrin su şebekesine ilişmeyip sadece askeriyeninkine hücum etmişlerdir… Hmm… Olamaz mı?
Acaba Fikri Bey böyle bir ihtimali mi gözönüne aldı? Veyahut Yeni Şafak, Sabah, vs. vazifelilerine böyle bir yolu mu göstermek istedi? Vatanın yeraltı suları askerlerini öldürüyor, neredesin Anadolu Ajansı! “6.3 yetmedi mi!” Neredesin Akit?
Bir kitabın varlığından haberdar olmuş, âdetâ büyülenmiştim: Kötülüğün Patolojisi. Her yazıda bunu tekrarlayabilirim.
BİR DE RECAİ BEY VAR
Fikri Bey hakkında düşünürken haksızlığa da düşmeyelim. AKP Manisa Milletvekili Recai Berber diye bir kimse var, devletin sağlıklarından doğrudan ve tam sorumlu olduğu gençlerin zehirlenmesi vakaları vesilesiyle boy gösteren. “Münferit olay,” demiş bu zat, TBMM Genel Kurulu’nda, art arda gelen zehirlenme rezaletleri konusunda. Münferit kavramı, yetkililerin işkenceyi savunmak için geveledikleri yalanlar haricinde bu kadar ağır saldırıya uğramamıştı. Recai Bey, Manisa’da hava sıcaklığının 40 derece olduğuna dikkat çekmiş. “Hissedilen” mi, onu söylememiş. “Ben 40 derecede askerlik yaptım Tuzla Piyade Okulu’nda,” diye anlatmış. “Ne demek olduğunu biliyorum. Hiçbir şey yemeseniz de o gün akşam hasta olursunuz.”
Biz askerlik yapmadık. Başka kimse yapmadı. O yaptı, o biliyor. Vallahi olursunuz. Hasta olursunuz!
Değerli okurum, kamuya açık yerde yazı yazmanın en zor tarafı budur: gönlünüzden geçeni, geçmekle kalmayıp beyninizin ön kısmına doğru hücum eden ve alnınızda kısa süre sonra bir infilak meydana geleceği duygusunu yaratanı ifade edemezsiniz. Edemezsiniz, yakışık almaz. Edemezsiniz, canınıza okurlar. Edemezsiniz, zira pek de doğru bulmadığınız bir eylemi yapmış olursunuz ve bu yüzden canınıza okunmuş olur, sorumsuzluk olur, değmez.
İlaveten, şu an için üzerime düşen meslekî sorumluluğu yerine getiremeyecek, Marmara Bölgesi’nde sevimli bir ilçemiz olan Tuzla’da şimdiye kadar kaç defa 40 derece sıcaklık ölçüldüğünü, bunlardan birinin sayın milletvekilinin askerlik hizmetine denk düşüp düşmediğini, o esnada kaç askerin bir şey yemediği halde zehirlendiğini araştıramayacağım. Araştırmacı gazetecilik artık bu kadar da böyle bir şey değil; veya bu kadar böyleyse istifamın kabulünü…
Neyse anladınız siz beni. Sadece Fikri Bey nasıl bir insandır, onu merak etmiştim. Recai Bey’i ise, yaşanmış bunca yıl ve bunca memleket tecrübesinden sonra, şüphesiz merak etmiyorum.
Zehirlenen o gençlerin ana babalarının, sevdiklerinin kaygıları, üzüntüleri dertop olsun, taşlaşsın, koca bir kaya haline gelsin ve… işte, dedim, insan her gönlünden geçeni yazamıyor buralarda. Saygılar.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024