Ümit KIVANÇ
“Tekmeciyi affetme-etmeme” bahsinde önümüzde üç ödev vardı: (1) Kahramanın şuursuzluğa sarılı zalimliği, (2) “Affediverelim”in zalimliği hafifseme şuursuzluğu, (3) “Affetmeyiz”in sorumsuzluğa varabilecek kolaycılığı. Soruları soran, kuralları koyan bendeniz olduğumdan, üçüncüden başlamış, ikinciye geçmiştim. Şimdi ilk maddeyi ele alıp üçüncü ödevimizi de bir an önce tamamlayalım ve top oynamaya çıkalım.
NE OLSAYDI?..
Ne olsaydı, bahsettiğimiz adamın davranışı affetme-etmeme konusu yapılabilirdi? Bu sorum hem “affetmeyiz”cilere hem “affediverelim”cilere: Yusuf Yerkel gidip günah aleti ayağı için rapor almasa, bir köşeye çekilse, görevinden istifa etse, iktidar ayrıcalıklarını terk etse, duyduğu pişmanlığın ifadesi veya onunla bağdaşır bir hayata geçse, özür dilediğinde onu affetme-etmeme meselesi bambaşka zeminde ele alınır mıydı? Küçümsemeyin. Bu sadece tek insanla ilgili, kapsamı sınırlı soru değil. Zaten bu yüzden uğraşıyoruz bununla.
Yusuf Yerkel’in olaydan sonra, kamuoyuna iki açıklaması oldu. Birinde, tekme attığı insanı telefonla arayıp helalleştiğini -böylece konunun kapanmasını beklediğini- bildirdi, ikincisinde de eşine ve çocuğuna yönelik hakaret ve tehditlerin arkasına saklanmaya çalıştı. Elbette kendisi de gayet iyi biliyor: ona esas içten, yürekten insânî tepki duyanların hiçbiri onun eşini çocuğunu işe karıştırmaz. Küfür eden, hakaret eden, boşa tehditler savuran çıkmaz mı? Çıkar. Bunları umursamamanın ne kolay olduğunu Yerkel de bilir şüphesiz. Ama haklı ve derin tepkileri herkesin görüş alanından çıkarabilmek ve kendini hem savunabilmek hem rahatlatabilmek için bunların arkasına sığınıyor. Büyüklerinden nasıl görüyorsa öyle yapıyor. Hile ve desise karakterimizdir. “Helalleştik, size ne!” tavrında da büyük problem var. Yerkel, yargılanmasını gerektiren suç işlemiş durumda. Yargılanmadı. Öyle anlaşılıyor ki, kendisi bunu sorun etmiyor. Sorun eden başkalarının suratına da “telefonda helalleşmiş” olmasını dayamak istiyor. Bu memlekette beraber yaşadığı milyonla insanın o tekmeyi kendisine, haysiyetine atılmış saydığının farkında değil mi? Bir ihtimal, değil. Pekâlâ olabilir bu. Çünkü -bu defa yalnız şuursuzluk da değil- mevcut iktidarın kendi etrafında yarattığı ideolojik atmosfer, nüfusun yarısını insandan saymamayı norm edinmiş bulunuyor. Karmaşık bir ırkçılık türü yürürlükte.
ABD’de ırkçı polisin işlediği son cinayet ve buna tepki olarak ortalığın ayağa kalkması üzerine, sözkonusu genç stajyer muktedirin Arendt’e atıfla “kötülüğün sıradanlığı”ndan sözetmesi, elbette dünya kara mizah tarihinde seçkin yer edindi. Kan dondurucu pişkinlik mi, hafsalaya sığmaz yüzsüzlük mü demek lazım buna? Yoksa bunların bunlar olduğunu kendisinin idrak etmesini önleyen bir handikap mı sözkonusu? Yine o mâhut şuursuzluk gibi bir handikap.
Bunu da küçümsemeyin. Şuursuzluk büyük bela.
Zor, ama bunu da yaratanın ne olduğunu araştırmak gerekiyor. Çünkü bu rastgele şuursuzluk değil. “Kirada on beş evim var, kira gelmiyor, bankadaki 450 bin liram bitince ne olacak?” diyen şöhretinkini andırıyor bir yandan. “Oyum dağdaki çobanınkiyle bir mi yani?” diye mankeninkini, öbür yandan. Karantinada sıkıntıya girmiş rantiye şöhretin “çok parası olan anlamaz bu sıkıntıyı” sözü ikisini birbirine yaklaştırmıştı. Bu tür şuursuzlukların genellikle iki kaynağı oluyor: biri, başkalarını yok sayma; öbürü aynaya bakmama. T24’teki “müessir” yazısında Tuğçe Tatari, işin şuursuzluktan öteye geçen kısmını da gayet güzel tarif etti: “Hiçbir imtiyazdan vazgeçmeden, oturduğunuz yerden af beklemek, affedilmediğiniz için de sinirlenmek tıpkı tekme atıp sonra da ‘Ayağım incindi’ demek kadar kişilik, kumaş belli eden bir davranıştır…”
Kumaş mı desek, bilemedim, burada bir hammadde sorunuyla mı karşı karşıyayız yoksa şu son senenin hayatımıza kattığı öğrenilmiş kötülük mü esas oğlan? Her ikisi belki. Öğrenmeye yatkınlık… Tam da “kötülüğün sıradanlığı”nın tam teşkilatlı nümûnesini yaratmış adam, kötülükle beraber ırkçılığı da doruğa çıkarmış iktidarın saflarından, başkasının kötülüğünü ve ırkçılığını kınıyor.
Ne yazık ki, Türkiye’de bu olur. Şimdiye kadarki normalimize uygun; yenisine de uyacaktır.
TEK BAŞINA ÖNEMLİ DEĞİL
Tekmeci danışman, muktedirlere yamanmış, hayata bakışı ayrıcalıklarını yitirmeme kaygısınca belirlenen, iflah olması şüphesiz -her suçlu gibi- imkânsız değil ama zor, o tekmeden incinmiş hassas ayağıyla atacağı her adım hânesine işlenecek, aslına bakarsanız hiçbirimizi ilgilendirmeyen bir şahıs. Tatari’nin isabetli deyişiyle, “bırakınız vicdanlarda aklanmayı, iki cihanda da o ‘tekme’yle hatırlanacak” biri.
Ne bu şahıs önemli ne de özel olarak onu affedip etmeme konusu. Ne yazık ki konu, farklılıklar içinde birarada yaşama imkânlarına sınırlar koyabilen kültür sorunlarına uzanabiliyor. Yerkel şu davranışıyla zaten sahiden af dilemiyor, kimsenin ona anlayış göstermesi ve onu içinden affetmesi için en ufak sebep yok. Dosya geçerli sebepsiz indirildiği rafa geri konabilir.
Ancak bu vesileyle yine devâsâ mesele olarak kendini hatırlatan, insanların yanlışlar yapabileceğine ihtimal verilmeyen, hatanın ancak ihanetle izah edilebildiği kültürümüzü ne halt edeceğiz? Zira bu kültür, karşı saflardan destek kazanmanın aslî gayelerden olduğu siyasî faaliyeti de amaçsız dön baba dön saçmalığına çeviriyor. “Peki, siz haklıymışsınız” deme cesareti gösteren, bizzat hak verdikleri tarafından aşağılanıp horlanıyor. Horlamada esas motifler hep ilgili kişinin geçmişinden derleniyor.
Faşistlerden başlayarak, insanlar arasında eşitsizliği mutlak sayan bilumum sağcılar için bu yemeyip de yanında yatılacak şey. Fakat eşitlikti, özgürlüktü, demokrasiydi, böyle dertleri olanlar için, insanların yanlışı, özrü, değişmesi, özeleştirisi çok önemli mevzular. Egemen dindarlık sahici olsaydı onlar için de “pişmanlık” ve nedamet önemli konu başlığı olabilirdi. Bizde tek yanlışı, bireyin ömürboyu silemeyeceği şekilde damgalanmasına yolaçabiliyor. Siyasî kurgular, bireylerin haysiyetlerini ve itibarlarını koruyarak fikir-tavır değiştirmelerinin baştan önünü kesecek tarzda yapılıyor. “Özeleştiri”nin anlamı çoğu yerde bireyin haysiyetini çamura bulanmış giysi misalî çıkarıp yere bırakması anlamına geliyor.
Bu yüzden, zihnimizde, gönlümüzde affetmemiz için en ufak sebebin bulunmadığı adama topluca “affetmeyiz!” diye bağırıldığında içim rahat etmiyor. Çünkü zalimliğini kendin görmezden gelince başkalarının da görmeyeceğini sanmana elveren ayrıcalıklı şuursuzluktan da, somut olaylar sonucunda oluşmuş duygu dünyalarını, suçtan duyulan samimi pişmanlığın affedilmek için şart olduğunu hesaba katmayan “affediverelim”ciliğin iyi niyetli şuursuzluğundan da ibaret göremiyorum meseleyi.
—- BİTTİ —-
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları

























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024