Ural ATEŞER

HAFIZA-İ BEŞER
24.06.2015
2976

 Çoğunlukla günlük düşünenler, o gün hangi tarafın "adamıysa" ona göre yazar-çizerler... Kendileri dışındakileri de böyle değerlendirirler... Onlar için kendi "takımı" ve düşman "takım vardır... Onların takımından değilsen, düşman olursun hemen... Olayları anında ve o günün konjonktürel "tarafgirliği" dışında değerlendirme yetenekleri gelişmediği için, dün başka takımın, bugün başka takımın amigosudurlar... Yarın tekrar eski takımına dönmesi ya da yeni bir takım bulması da şaşırtıcı olmamalıdır... Futbol takımı amigoları kadar güvenilirlikleri de yoktur...

Dün gece bir kadim dost yazdı özel mesaj olarak... “Senin açıklama yapma hakkına saygılıyım, ama üslubunu eleştiriyorum, çok öfkelisin” diye yazıyor ve ekliyor, "bu İranlıyı herkes tanıdı, biliyor, bir tek sen kaldın tanımayan" diye... Gel de öfkelenme...

Bir haber paylaşıyorum sosyal medyada diyelim... Haber bir ekonomi gazetesinde, beni şaşırtan bilgileri içeriyor ve paylaşırken de şaşkınlığımı belirtiyorum... Bu paylaşımın altında insan ne bekler..."Bu haber tamamen yanlış... İçerik uyduruk..." denebilir mesela... Ya da "bak bu konuda başka bilgiler de var. Bu haberi yapanlar atlamışlar..." gibi bir şeyler olabilir değil mi... Hayır, paylaşımla ilgili tek satır yok paylaşımın altındaki yorumlarda... Karınlarındaki öfke ve kini kusmak için bekleyenler hemen şeytan taşlamaya başlamışlar... Yahu bir adamdan söz ediyorlar, benim paylaştığım haberde böyle bir adam yok... Hatırlatıyorum... Hala direniyorlar, "ama o adam hırsız..." Bu böyle devam ediyor... Bu bir tek örnek her gün yaşadıklarıma... La havle diyeceğim, oralara sığınma inancım olsa... Bunun üzerine, kadim dostum, "neden bu kadar öfkelisin " diyor... Gel de öfkelenme...

Sildim paylaşımı da, altındaki "şeytan taşlamalarını" da... Benim sayfamı şeytan taşlamak için kullanmalarına tahammül edemedim...

Aşağıya, bir kaç eski yazımdan notları paylaştım... Hafıza-i beşer nisyan ile malul olmasın diye... Zamanınız olursa okursunuz... Şeytan taşlayanları tatmin etmek değil amacım... Çünkü onlar işlerine geleni, işlerine geldiği gibi okurlar... Buyurun:

"...'Milli irade' toplumun çoğunluğu tarafından onaylanan iradedir... Toplumun tamamını ya da büyük çoğunluğunu kucaklamayan hiç bir irade MİLLİ İRADE olamaz... Bu 'kandırmaca', iktidara gelen her siyasal parti tarafından halka böyle yutturulmuştur...

Başbakan'ın milli irade diye satmaya çalıştığı şey, kendisine oy veren ve sırf seçmen yaşında olanların bile değil, seçime katılanların çoğunluğudur ki, bu 'çoğunluk' milli iradenin bir küçük küsuratıdır...

Legaldir... Yasalara ve demokratik kurallara göre bir çoğunluktur ve böyle olması da normaldir... Mutlak çoğunluğu sağlayan bir demokratik sistem bulununcaya kadar... Hükümetin bu çoğunlukla iktidar olmasına saygısızlık etmek hiç bir demokrata yakışmaz... Ama bunu milli irade olarak satmak da hiç bir hükümet başkanına yakışmaz..." (13.12.2013)

"... İçişleri Bakanı Güler, Hrant'ın öldürülmesi olayında İstanbul'daki en yüksek mülki Amir ve en önemli sorumlu... Anadolu Ajansı'na açıklamada bulunmuş: 'Maalesef bu operasyonun, yolsuzluk kılıfı altında sunulan son derece çirkin bir tuzak olduğunu değerlendiriyorum' buyurmuş... Yani oğlunun suçüstü yakalanmasını tuzak olarak değerlendiriyor... Bu şu demek oluyor ki, eve hırsızlığa giren hırsızı sakın yakalamayın ya da hırsıza 'tuzak' falan kurmayın... Çünkü hırsız, kendini savunurken, 'hakim abi, bunlar bana tuzak kurmuşlar...' falan diyebilir... Aman dikkat...

Yahu bunlar kendilerini çok akıllı, âlemi de aptal mı sanıyorlar... Halk Bankası operasyonunun arkasına saklanmaya çalışıyorlar... Oysa o iş ayrı, Bakan çocuklarının suçlandıkları şeyler ayrı..." (22.12.2013)

"... İçişleri Bakanı 'bu iş varsa, kafama sıkarım'' diyor. Bir bakan kafasına sıkacağına, soruşturmaların adilce yapılabilmesi için makamı işgal etmez, istifa eder... Yok, 'ben Başbakana istifa etmeyi teklif ettim... Karar Başbakanındır...' gibi masalları, serbest kalınca/kalırsa çocuğuna anlatsın... İstifa tek taraflı bir iradedir... İstifa edersin... O kadar... Kafana mı sıkacan, nerene sıkacaksan da sık ondan sonra istersen... Hırant'ın kafasına sıkılırken İstanbul'un en yüksek mülki amiri olan zat, hala bakanlık makamını işgal ediyorsa, hatta tüm kadro kararlarını veriyorsa bu işi kimseye yediremezsiniz... Hükümet kendisine Anayasa'yla tanınan tayin ve azil hakkını/yetkisini kullanır... Buna kimse itiraz edemez... Görevden aldıklarını da bu hükümet o mevkilere atamıştı... Şimdi de azlediyor... Hukuki ve siyasi sorumluluğu da hükümet taşır... Ama hakkında şaibeler olan ve bu şaibeler yıllar öncesinden beri var olan bir adamın bakanlığında, bu adamın yapacağı/yaptığı atamaları ve görevden almaları izah edecek hiç bir demokratik gerekçe gösteremez kimse... Hakkında şaibeler olan bir adamın hala Bakanlık koltuğunda oturması ve hatta kadro tasarruflarını yönetmesi, hükümetin boynunda ağır bir külfettir..." (24.12.2013)

"... Şimdi bu savaşta iki taraf da silahları kendi egemenliğine göre seçiyor... Bir taraf hamle yapınca, öbür taraf savcıları polis şeflerini değiştiriveriyor... 'Ayıp oluyor ama neden değiştiriyorsun polisleri ve savcıları' denecek bir ortam da yok böylece... İki taraf da her türlü silahı kullanıyor... Burada doğal olan bir şey yok ki biz de alışılmış kriterlere göre yorum yapalım... Bekleyelim bakalım... Ferdan Ergut'un teşhisi doğru: 'Bugüne kadar ahlaken bu kadar tefessüh etmişini' görmedik biz... Bilmediğimiz konular bunlar... Erken davranmamak gerekir derim... Bu kavgada 'yenen' gladyatörde de ayakta duracak hal kalmamış olabilir... Ortaya dökülenlere baksanıza, ayakkabı kutularında milyonlar, uçak dolusu altınlar...

Bu kavganın dışında durup ellerimizi ovuşturarak yesinler birbirlerini demek de var... Ama unutmayalım ki, böyle bir tavır bizim de ahlaken tefessüh ettiğimiz anlamına gelmez mi... Sonunda temizlenmiş, arınmış, her türlü spekülasyonu gereksiz bırakacak bir iktidar çıkmasını beklemek durumundayız... Gemi tamamen batarsa bizimde içinde olduğumuzu unutmadan... (*) Tefessüh etmek: Alçaklaşmak, bozulmak, çürümek..." (18.12.2013)

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar