Yasemin ÇONGAR
Mağdurdan yana olmakla, mağduriyete karşı çıkmak arasında çok temel bir fark var. Nasıl mağduriyet bir “marifet,” bir “erdem” değil, değiştirilmesi gereken bir haksızlık haliyse, mağdurun yanında olmak da keza, tek başına bir “marifet” bir “erdem” sayılamaz; mühim olan mağduriyetin sona ermesi için neler önerdiğimiz, neler yaptığımızdır. Mağdurun yaptığı tercihleri sırf mağduriyetinden ötürü kayıtsız şartsız destekleyen bir mağdur yandaşı, eğer söz konusu tercihler, mağduriyeti ortadan kaldıracak koşulları yaratmıyor, üstelik yeni mağduriyetler doğuruyorsa, sorumlu ve sorunlu bir konumda demektir.
Kürt siyaseti ve yandaşları bugün “şiddeti” tercih ediyorlar, en azından PKK’nın “şiddet” tercihine karşı çıkmıyorlar. Şiddet kullanmanın “erdemi” ve “marifeti” üzerine tartışmanın büsbütün abesle iştigal olmadığı tek bir hal varsa –ki bundan kuşkuluyum— o da, şiddetin işlevselliğine odaklanmış bir tartışma olacaktır. Yani PKK “şiddetinin” ve Kürt siyasetinin bu şiddete verdiği desteğin, Kürtlerin mağduriyetini ortadan kaldırıp kaldırmayacağı üzerine tartışmak gerekecektir. Ancak “şiddet” tercihi karşısında suspus olan ya da, daha beteri, Ahmet Altan’ın pazar günkü yazısında anlattığı o harika İtalyan karikatürünün diliyle şiddete “Bravo Capitano” diye alkış tutanlar, bunu pek yapmıyorlar. Bu güruh, “imkânsızlık” edebiyatını seviyor; şiddeti, işlevinden ziyade, çaresizlikle açıklıyor.
Bugün PKK şiddetini bir “tercih” değil de bir “zorunluluk” gibi gösteren ve bu tercihi eleştirenlere karşı da, “Başka türlüsü mümkün değil” tezini öne süren arkadaşlarımızın, bu teze kendilerinin bile inandıklarından emin değilim. Öyle olsa, Kürt siyasetçileri genel seçimlere girmezlerdi, ikide bir kongre toplamazlardı, panellerde konuşmazlardı, Irak Cumhurbaşkanı Talabani’yle görüşmeye gitmezlerdi, gazetelere yazılar yazmazlardı. Şiddet tercihi “yegâne seçenek” olsa, Kürt siyasetinin yandaşları Kürtlerin mağduriyetinin sona ermesi için bunca yıldır yazılarla, kitaplarla, raporlarla, konferanslarla uğraşmazlardı.
Bana öyle geliyor ki, PKK’nın dağdaki liderleri muazzam bir sıkışma yaşıyorlar. Bu sıkışmada, bir yandan devlet-Öcalan görüşmeleriyle savaşın sonunun getirilmesinin, diğer yandan yeni Anayasa’da Kürtler adına kazanımlar sağlanabilmesinin somut bir ihtimal olarak belirmesiyle pekişen bir “Ben ne olacağım” paniğinin izleri var. Panik içinde yeniden sarıldıkları şiddet ise, sıkışma halinin Kürt siyasetine, onların üzerinden de Kürt siyasetinin yandaşlarına sirayet etmesine yol açıyor. Bu sıkışmışlık içinde, bir bakıyorsunuz, kendilerinin “düpedüz cinayet” diye rahatlıkla adlandırabildikleri bir PKK eylemine karşı, Kürt siyasetinin tek söz söyleyememesini “doğal” hatta “doğru” bulan arkadaşlarımız, yaptıklarının başlı başına bir “aşağılama” egzersizi olarak algılanabileceğini düşünmüyorlar bile. Ya da bir bakıyorsunuz, BDP’nin tepesinden iki isim, aynı gün içinde “Devlet, Apo’yla görüşmeye yeniden başlamalı” ve “İmralı görüşmeleri bir oyalama taktiği, bir yontma harekâtı hazırlığıydı” şeklinde, çokseslilikten ziyade “şizofreni” ima eden iki ayrı önermede bulunabiliyor.
Bu marazi hallerimize en iyi teşhisi, bence pazar günü Zaman’daki makalesinde, “Şiddeti bir siyaset yolu olarak tercih etmek, aslında ‘siyaset dışı’ kalmayı, apolitik olmayı getirir” diyen Etyen Mahçupyan koymuştu. PKK’nın dağdaki liderleri son iki aydır şiddeti kararlı biçimde tırmandırıyor. Kürtlerin mağduriyetinin bitirilmesinden yana olan ve PKK şiddetinin bugün bu amaca hizmet ettiğini düşünmeyen bir kesimin şiddet tercihini yine de desteklemesi, öz ve sonuç itibariyle bir siyasi şizofreni, bir “apolitikleşme” yaratıyor.
Meselemiz belli. Kürtlerin “birinci sınıf” vatandaş olması için, eşitliğin anayasal çerçevesinin çizilmesi gerekiyor. Etnik vurgu içermeyen bir vatandaşlık tanımı da eşitliğin olmazsa olmaz parçası, anadilde eğitim hakkı da... Ayrıca, gerillanın dağdan inmesi ve dilerse siyaset yapması için hukukî zemini sağlamalıyız. Bu ikinci bağlamda, devletin Öcalan’la görüşmeyi sürdürmesi elzem. Dahası, BDP’nin sunduğu dayatmacı ve otoriter niteliğiyle gündemimize talihsiz bir giriş yapan “özerklik” önerisi, gerçekten “demokratik” bir anlayışla ele alınırsa, kalıcı bir çözümün en büyük güvencesi olabilir. Yani toplumun ve siyasetin konuyu enine boyuna konuşması lazım. Ama bütün bu süreci mümkün kılmak için, öncelikle gerek devletin gerek PKK’nın “şiddet” tercihine ve bunun doğurduğu apolitikleşmeye direnebilmeliyiz.
Örgütün dağdaki lideri Murat Karayılan dün, “Daha düne kadar Önder Apo’yla görüşüyordunuz. Ne oldu da birdenbire en ağır tecrit uygulamasını devreye koydunuz” diye sormuş. Karayılan, sorusunun cevabını tabii ki biliyor. Öcalan’ın, tarihî bir anlaşma yapılabileceğini, Barış Konseyi için uzlaşıldığını söylediği görüşme notlarının daha mürekkebi kurumadan Silvan’da saldıran PKK, müzakereleri sekteye uğrattığını ve Öcalan’ı zora soktuğunu gayet iyi biliyor. Hal böyleyken Karayılan, bu denli “şizofren” bir soruyu nasıl böyle fütursuzca soruyor? Apolitikleşmemize mi güveniyor?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları





















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012