Yıldıray OĞUR
Geçen hafta arşivlerden güncel siyasete taşınan ilginç bir tartışma yaşandı.
İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in 1996 yılında Refah-Yol Hükümeti’nin İçişleri Bakanı iken Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün programına verdiği röportajın kamera arkası görüntüleri, yanlışlıkla 32. Gün’ün arşiv hesapları tarafından yayınlandı.
Facebook’a yüklenen kamera arkası görüntülerde Akşener, kısık sesle Birand’la off the record olarak şöyle diyordu:
“Siz taşıyabilir misiniz işini beceremeyen insanları? O soruyu hiç sormadılar. Ben kadın kolları genel başkanlığımda 8 ayda 45 il gezmişim. Refah-Ana koalisyonunu ben yıktım. Kadınlarla yıktım. 50 kadını dökemediler. Ben iyi bir örgütçüyüm. Hedefim teşkilatta yürümekti. Bakanlık da oradan çıktı. İzleyin, hatırlayın o Ramazan Bayramı, geçtiğimiz şeker bayramı dönemini, görüşmeler esnasını. Bekleyelim görelim.”
40 yaşında İçişleri Bakanı olan Akşener’in Çiller’e yakınlığı yüzünden paraşütle bakanlığa getirildiği eleştirilerine karşı siyasi kariyerini anlattığı bu 26 yıllık arşiv görüntüsü, bir anda iktidara yakın medya ve sosyal medya hesaplarında haber oldu.
“Akşener 28 Şubat’ta Refahyol’u nasıl yıktığını itiraf etti” diye haber yapan da oldu, biraz daha az cahil veya insaflı editörler “Akşener’den 28 Şubat itirafı” diye verdi.
Halbuki röportaj verildiğinde Akşener zaten Refahyol’un İçişleri Bakanı’ydı; ayrıca 28 Şubat MGK toplantısı da henüz olmamıştı.
Tabii ki Akşener, bu bilinçli cehalete parti grup toplantısında hak ettiği cevabı verdi:
“Refah-Anavatan koalisyonunu yıktık. Yerine ne kurulmuş kardeşim? Refah-Yol kurulmuş… Peki nasıl oluyor da ben Refah-Yol’u yıkıyorum. Ve o arada da Refah-Yol’un İçişleri Bakanı olarak oradayım. Konuşmaya gittiğimiz konu da Susurluk meselesi… Böyle bir zekasızlığın ortaya konmasına hayretler içindeyim. Gerçekten Sayın Erdoğan adına çok üzüldüm. İyi ki de o Refah-Yol’un kurulmasını sağlamışım. İyi ki de o Refah-Yol’un kurulmasına vesile olmuşum. Çünkü 28 Şubatçılar çerçevesi içinde yıkılıncaya kadar, Türkiye’nin ekonomisine, ahlakına, yönetimine önemli katkıları olan bir iktidardı. O iktidarın da bakanı olmaktan gurur duyuyorum.”
Buraya kadar olan kısım üzerinde zaten geçen hafta boyu çok konuşuldu.
Peki ya Akşener’in yıktığını söylediği ve bugün pek hatırlanmayan Refah-Ana neydi ve ne yaparak Akşener bu koalisyonu engellemişti?
İşte bu kısım üzerinde pek duran olmadı.
Halbuki, yakın tarihimizin en ibretlik olaylarından biriydi bu.
28 Şubat postmodern darbesi 1997’de meydana gelse de bunun ilk öncü sarsıntıları 1994 yılında başlamıştı.
1993’de Uğur Mumcu’nun öldürülmesi, Meclis’e giren Refahlı bazı milletvekillerinin Atatürk ile ilgili sözleri, 94 yerel seçimlerine doğru giderken Refah Partisi’nin oylarındaki yükseliş laiklik hassasiyetini artırmıştı.
Peki, “şeriat” korkusuna karşı laikliğin en gür sesi kimdi?
Baykal? Ecevit?.. Tabii onlar da vardı ama o günlerde laikliğin bir numaralı koruyucu meleği DYP’nin lideri, Türkiye’nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller’di.
1994 Mart yerel seçimlerine kısa bir süre kala Meclis’e verilen bir yasa önergesi Çiller’in Atatürkçü Jeanne d’Arc olarak ortaya çıkmasına neden olmuştu.
Meclis araştırması önergesinde 1926’da İstiklal Mahkemeleri’nde görülen Atatürk’e İzmir’de suikast davasında yargılanan siyasetçilere ve askerlere “haksız cezalar verildiği”, bunların durumunun Meclis tarafından incelenmesi ve kendilerine ve ailelerine iade-i itibar edilmesi isteniyordu.
Önergenin ilk imza sahibi Refah Partisi İstanbul milletvekili Hasan Mezarcı’ydı. Onunla birlikte önergeye sekiz Refah Partili milletvekili, DYP’den Abdülmelik Fırat, BBP’den Ökkeş Şendiller ve DEP’den Selim Sadak ve Nizamettin Toğuç imza atmıştı
Önergeden bir süre önce de Tuzla tren istasyonunda PKK’nın çöp kutusuna koyduğu bombanın patlamasıyla beş askeri öğrenci hayatını kaybetmiş, DEP Genel Başkanı Hatip Dicle “Savaşta böyle şeyler olur. Orası askeri hedefti” sözleri tepkileri artırmıştı.
Tepkilerin ortak hedefinde RP ve DEP vardı.
Genelkurmay hükümete rahatsızlığını bildirmiş, Cumhurbaşkanı Demirel açıklama yapmış, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için yargı harekete geçmişti. Zaten 2 Mart 1994 günü de DEP’li milletvekilleri yaka paça Meclis’te gözaltına alındı.
Ama bu kampanyanın en önünde yine Başbakan Çiller vardı.
O kadar ki Çiller’in çağrısıyla 28 Şubat 1994 günü Taksim’de Ata’ya Saygı Mitingi yapıldı.

Mitinge koalisyon ortağı SHP’nin genel başkanı Karayalçın ile birlikte MHP lideri Türkeş de katılmıştı.
Genelkurmay’ın talimatıyla askerler de aileleriyle mitinge gelmişlerdi.
Çiller’in hemen arkasında üniformasıyla garnizon komutanı duruyordu.
“Mollalar İran’a”, “Türkiye Laiktir Laik Kalacak” sloganlarını atan kalabalığın “Milliyetçi Başbakan” sloganlarıyla kürsüye çıkan Başbakan Çiller, “Atatürk’ün en büyük eseri laik cumhuriyet değil midir? Bunu sonsuza dek koruyacak mıyız” diye sorduğu kitleden aldığı “evet” cevaplarıyla devam etti:
“Biz buraya Atatürk’ü korumaya gelmedik. Onun korumaya ihtiyacı yoktur. Hiçbir Mezarcı onu gönlümüzden silemez. Özgür ifade diye bir ülkenin değerlerine saldırılamaz, küfredilemez. Bugün Taksim düşman çizmeleri altında değilse bu kimin eseridir? RP ve DEP’e oy verenlere, vermeyi düşünenlere sesleniyorum. Din ve vicdan bezirganlarına dur diyelim. Laik Türkiye Cumhuriyeti önüne çıkanlara dur diyelim.”
Bu erken 28 Şubat mitingi, yerel seçimlere 27 gün kala DYP’nin ve Çiller’in laiklik showuna dönmüştü.
DYP’li bütün milletvekilleri ve belediye başkan adayları da alandaydı.
O adaylardan biri de DYP’nin İzmit belediye başkan adayı olan 38 yaşındaki Doç. Dr. Meral Akşener’di.
Akşener, o seçimi kazanamadı ama DYP’den Çiller’in yanında siyasete girdi.
Bir yıl sonra, Ekim 1995 seçim kampanyasında DYP ve Çiller’in iki ana mesajı vardı:
PKK’yı bitirmek ve laikliği korumak.
Çiller, seçim kampanyası boyunca asla Refah ile koalisyon kurmayacağının sözünü verdi, Atatürk’ün kızı olduğunu anlattı.
Hatta “bölücülüğe ve şeriata” karşı ikili mesajını vermek için o yıllarda yine Refahlı siyasetçilerin hakkında çirkin sözler söylediği Zübeyde Hanım’ın adını taşıyan Zübeyde Hanım Şehit Analarını Koruma Vakfı’nı kurdu.
Vakfın kurucuları arasında Sabiha Gökçen, Semiha Berksoy, Ayseli Göksoy gibi isimler vardı.
Vakfın başkanı ise artık DYP’nin Kadın Kolları Başkanı olan Meral Akşener’di.
Akşener bir yıl sonra 1995 seçimlerinde İstanbul’dan Meclise girdi.
Sandıktan ise Refah Partisi birinci çıktı. DYP ve ANAP ise bir milletvekili farkla ardından geldiler.
İki parti bir koalisyon kurabilirdi ama kuramayacakları anlaşılınca ilk görev Erbakan’a verildi. Erbakan’ın turları sonuçsuz bitti.
Sonra görevi alan Çiller denedi, ANAP ile Anayol’u denedi ama iki parti anlaşamadı.
Sıra Mesut Yılmaz’a gelmişti. Yılmaz’ın turlarında koalisyon kurmaya en yakın olduğu parti Refah Partisi oldu.
İşte 1996’nın Ocak ve Şubat aylarında süren Refah-ANAP koalisyon görüşmelerine Anarefah ya da Refahana dendi.

Fakat, Refah Partisi’nin iktidara gelme ihtimaline karşı asker, medya, sivil toplumdan tepkiler yükselmeye başlamıştı.

Yine en sert tepkiler DYP’nin lideri Çiller’den geldi.
Çiller sık sık Yılmaz’a çağrılar yaptı, hatta askeri işaret eden tehditler ileri sürdü:
“Gel kendini ülkeni partini karanlığa gömme. Buna müsaade de etmezler, ülkenin aydınlığa gönül vermiş insanları karşınıza geçer.”

En ilginç tepki ise Türkiye’nin farklı şehirlerinde gösteriler yapan ANAP’lı kadınların Refah ile koalisyon kurulmasına karşı çıktıkları gösterilerdi.
ANAP’a oy verdiklerini söyleyen kadınlar oylarına ihanet edildiğini söyleyerek partilerinden istifa ediyorlardı.
Siyah örtülerle başlarını kapatan, ellerinde siyah çarşafa benzeyen bezler taşıyan kadınlar, “Biz oyumuzu RP’ye değil, ANAP’a verdik”, “Bizi satması için ANAP’a oy vermedik” yazan pankartlar taşıyorlardı.
Ama gösteriler ilginçti. İstanbul Bakırköy’deki gösteri için basını DYP teşkilatı davet etmişti. ANAP’lı kadınların gösterisine DYP İstanbul İl Başkanı Celal Adan, DYP Ardahan milletvekili Saffet Kaya da katılmıştı.

Başka bir gösteride yine ANAP’lı olduğunu söyleyen bir grup Özal’ın Anıtmezar’ına giderek Refah Partisi ile koalisyon kurmaya çalışan Yılmaz’ı Özal’a şikayet etmişti.

Benzer gösteriler Anarefah koalisyon görüşmelerinin sürdüğü 1996 Şubat’ının sonunda ve gelen Ramazan Bayramı tatilinde sürdü.
Mesut Yılmaz ANAP grup toplantısında bu gösterileri DYP kadın kollarının düzenlediğini söyledi.

Peki DYP’nin Kadın Kolları Başkanı kimdi?
İstanbul Milletvekili Meral Akşener.
Bu gösteriler, medya ve iş dünyasından yükselen itirazlar, ANAP’ın milletvekillerinden gelen aykırı seslerle Anarefah koalisyon görüşmeleri Mart ayı başında anlaşmazlıklar sonuçlandı.
Mart ayının ilk haftasında DYP ve ANAP’ın Anayol koalisyonu kuruldu.
Ama Anayolun ömrü kısa oldu. Haziran 1996’da yıkıldı.
Peki o yıkılınca yerine ne kuruldu?
Refah ile asla koalisyon kurmam diyen Çiller’in başbakan yardımcısı, Erbakan’ın başbakan olduğu Refahyol.
3 Kasım 1996’daki Susurluk Kazası sonrası istifa eden İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın yerine beş gün sonra kim geçti?
Anarefah koalisyonuna karşı DYPli kadınları seferber ettiğini kamera arkasında Birand’a anlatan Akşener.
Akşener, 28 Şubat’ta doğrudan generallerin tehdit ve hakaret ettiği bir İçişleri Bakanı oldu.
Dirayetli duruşuyla muhafazakar çevrelerde takdir topladı.
O kadar ki 2001’de AK Parti kurulurken ilk kuruluş çalışmalarında yer alan isimlerden biriydi. Erdoğan ve Gül ile birlikte gezilere katılmıştı.

Ama partinin Afyon’daki ilk kampına gidileceği gün bir anda AK Parti kurucusu olmaktan vazgeçmişti.
Daha sonra MHP’ye katıldı, gerisi malum…
Akşener, MHP İzmit il başkanı olan ağabeyi üzerinden MHP’li olsa da pragmatik merkez sağ bir siyasetçi.
İYİ Parti’yi daha merkez sağa taşımaya çalıştı. Hatta bu yüzden Ömer’in Yolu diye bir slogan bile kullanıldı.
Fakat AK Parti karşıtlığının çok güçlü olduğu, daha seküler milliyetçi ve Atatürkçü taban bu sloganı sevmedi.
Akşener ve İYİ Parti de bu slogandan vazgeçti ve gözünü CHP ve MHP’den gelecek oylarla, muhalefetin en büyük partisi olmaya dikti.
Ahmet Zeki Üçok, Erdal Sarızeybek gibi transferlerle, Kahrolsun İstibdat, Yaşasın Hürriyet gibi sloganlarla, CHP’nin bile artık dillendirmediği Andımız’ı geri getirme vaadiyle, Atatürk vurgulu konuşmalarla, Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü açılımına Sözcü gazetesine “Kapanan yaralarla değil, kanayan yaralarla uğraşalım” diyerek destek vermeyerek ve HDP konusunda MHP’nin bile gerisine düşerek, uzun bir süredir bu siyasi stratejiyi izliyor.
Kılıçdaroğlu ve CHP muhafazakarlara ve Kürtlere açılırken, İYİ Parti mesajlarını Kemalistlere ve milliyetçilere doğru veriyor.
Tuhaf olan, Kılıçdaroğlu’nun CHP’si hâlâ muhafazakar çevrelerde el gitmeyen parti iken, CHP’den daha Kemalist, MHP’den daha milliyetçi mesajlar veren İYİ Parti, köken farkıyla muhafazakarlar için ehveni şer olabiliyor.
Yani Türkiye’de pragmatizm siyasette sadece Erdoğan ve Bahçeli’nin milli sporu değil.
Bunu da yanlışlıkla internete yüklenmiş bir off the record görüntü vesilesiyle yeniden hatırlamış olduk.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
22.09.2025
20.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
8.09.2025
6.09.2025
3.09.2025
2.09.2025
30.08.2025