Yıldıray OĞUR
Adli Yıl önceki gün Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen törenle açıldı.
1943’den 2014’e kadar kesintisiz düzenlenen törenler önce Ankara Hukuk Fakültesi salonunda ardından Yargıtay Salonu’nda yapılmıştı. Son üç yıldır ise Cumhurbaşkanlığı Külliyesi adli yıl açılışlarına ev sahipliği yapıyor, 71 yıl boyunca sadece Yargıtay başkanlarının ve daha sonra Barolar Birliği başkanlarının konuştuğu, siyasilerin dinlediği törenlerde artık Cumhurbaşkanı da konuşuyor.
Bu sene Cumhurbaşkanı konuşmasına mekan yüzünden töreni protesto eden 52 baroya tepki göstererek başladı.
Ve ardından bu tercihin kuvvetler ayrılığı ilkesiyle çelişmediğini anlattı:
“Bilindiği gibi Anayasamızın amir hükümleri gereğince, cumhurbaşkanı sadece yürütmenin değil, aynı zamanda devletin de başıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk Milletinin birliğini, beraberliğini, tüm kurumlarıyla etkin şekilde işlemesini temin, cumhurbaşkanının en öncelikli görevidir. Anayasamızın lafzında ve ruhunda açıkça yer alan bu yaklaşımı, kuvvetler ayrılığı için bir tehdit değil, tam tersine birleştirici bir güç olarak görüyoruz.
Yasamanın, yürütmenin ve yargının kendi içlerinde bağımsız bir şekilde çalışması, hepsinin de, Anayasa'da cumhurbaşkanına verilen 'devletin başı' misyonu etrafında birlikte hareket etmelerine mani değildir.”
Tabii ki Montesquieu kuvvetler ayrılığı derken, kavga ederek birbirine küsmüş kuvvetlerden bahsetmiyordu.
Çatışmayan ama birbirini denetleyen kuvvetler arası bir dengeyi anlatmaya çalışıyordu.
O yüzden yasama, yürütme ve yargının üzerine birleştirici bir güç olarak “devletin başı” nı koymak klasik kuvvetler ayrılığına dayalı demokrasilerden farklı bir modele tekabül ediyor.
Zaten Cumhurbaşkanı da konuşmasında dünyada tek ve değişmez bir kuvvetler ayrılığı uygulaması olmadığını söyledi.
Örnek olarak da Amerika Birleşik Devletleri'nde seçimle gelen başkan yardımcısının aynı zamanda Senato'nun başkanı olmasını, yine ABD’de “Anayasa Mahkemesi'nin tüm üyelerinin Başkan tarafından atanmasını” verdi.
Sonra da şöyle dedi: “Görüldüğü gibi, Amerika Birleşik Devletleri'nde bu durum, yürütmenin yasama organı üzerindeki tahakkümü, bir başka ifadeyle kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı bir durum olarak anlaşılmamaktadır.”
Gerçekten uzun yıllardır tartışılsa da 250 yıllık bir tarihi olan bu uygulamaların kuvvetler ayrılığına aykırı bir durum olarak anlaşılması pek mümkün değil.
Çünkü ABD’de Başkan Yardımcısı Senato’nun başkanı ama bu sembolik bir başkanlık. Sadece Senato’da oylamada 50-50 eşitlik çıkarsa oy hakkına sahip. Bu da çok nadiren olan bir durum bu. 1945’den bu yana 53 kez başkan yardımcıları oy kullanmışlar.
Bunun dışında Başkan Yardımcısı’nın Senato’nun çalışması, gündeminin belirlenmesinin üzerine herhangi bir otoritesi bulunmuyor. Başkan’ın konuştuğu oturumlar dışında oturumları yönetmiyor, oylamalarda bulunmuyorlar. Başkan Yardımcısı seçilmiş olmasına rağmen aslında tek işi “Başkanın ölmesini ya da görevden alınmasını beklemek”
ABD sisteminde en hayati kurumlardan biri olan Anayasa Mahkemesi üyelerini de Başkanlar seçiyor ama bu da “ben seçtim, hayırlı olsun, Allah utandırmasın” şekilde olmuyor.
Dokuz mahkeme üyesi “iyi halde oldukları” sürece yani ömür boyu bu pozisyonda kalabiliyorlar. Şayet kendileri emekli olmak istemezse.
ABD Başkanları boşalan üyelikler için adaylarını ülkenin en iyi hukukçuları arasından seçiyor, adaylara önce Senato Hukuk Komisyonu onay veriyor. Ardından Senato’da aday sorgulanıyor ve mahkeme sorgusuna benzeyen bu sorgu canlı yayınlanıyor. Burada özel hayatından, siyasi konulardaki görüşlerine kadar her şey soruluyor. Senatörler adayın en ufak açığını, yalanını bulmaya çalışıyorlar. Son olarak onay için Senato’da oylama yapılıyor. Bütün bu süreçleri geçen adayların mahkeme üyeliği onaylanmış oluyor.
Örneğin 1987’de Ronald Reagan’in mahkemeden emekliliğini isteyen bir üyenin yerine önerdiği bir yargıç, politik görüşleri yüzünden Senato’dan onay alamamış, ikinci isim Senato’daki sorgusu sırasında gençliğinde marijuana kullandığı ortaya çıkınca adaylıktan çekilmiş, ancak üçüncü gösterdiği aday Senato’dan onay alabilmişti. Yine 2005’de oğul Bush’un mahkeme üyeliğine önerdiği isim, Senato’daki sorgusu sırasında hukuk bilgisi yetersiz bulununca hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratların isteği üzerine adaylıktan çekilmişti. Obama’nın başkanlığının son yılında bir mahkeme üyesi vefat edince, yerine birini aday göstermiş ama atama hakkını yeni Başkan’a bırakmadığı için Senato 235 gün direnmiş, sonunda adaylık süresi dolmuştu. En son Trump’ın mahkemeye aday gösterdiği Brett Kavanaugh’un Senato’da günler süren sorgusunu bütün dünya izledi. Kavanaugh’un 17 yaşındayken bir lise partisinde kendisine cinsel saldırıda girişiminde bulunduğunu söyleyen bir üniversite öğretim görevlisi kadın Senato’da gözyaşları içinde ifade vermişti.
Şu anda da ABD Anaya Mahkemesi’nin biri baba Bush, ikisi Clinton, ikisi oğul Bush, ikisi Obama ve ikisi Trump’ın atadığı dokuz üyesi var.
Syahların haklarından, silah bulundurmaya, kürtajdan, eşcinsel evliliklerine kadar ülkedeki en önemli tartışmalarda son sözü söylemiş, herkesin kararlarına itibar ettiği, Senato’da Başkan konuşurken alkışlamayan, ayağa dahi kalkmayan, kuvvetler ayrılığı ilkesine harfiyen uyan bir kurum ABD Anayasa Mahkemesi.
Ama tabii dünyanın gelişmiş demokrasilerindeki bu 250 yıllık tecrübe ve kuvvetler ayrılığı deneyiminden bizim öğrenebileceğimiz bir şey yok.
Bütün ülkelerin kendilerine özgü demokrasileri ve kuvvetler ayrılığı prensipleri var!
Önceki günkü törende Yargıtay Başkanı’nın Türkiye’deki hukuk düzenini eleştiren AB İlerleme Raporu için dediği gibi eleştiriler de bir anda “değersiz bir kağıt parçası” olarak ilan edilebilir.
Ya da aynı törende konuşan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun dediği gibi “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır, biz o yüzden buradayız.”
Neyse ki Feyzioğlu bu cümleye “Atatürk’ün dediği gibi” diye başlamamış
Çünkü Atatürk’ün böyle bir sözü yok. Atatürk’ün konuşmalarının olduğu hiçbir kitapta böyle bir söz geçmiyor. Nutuk’ta geçmiyor. Hatıratlarda geçmiyor. 1930’dan itibaren Cumhuriyet gazetesi arşivi, 1950’den sonraki Milliyet gazetesi arşivinde kelime araması yapılabiliyor. Orada bu sözün bir benzerinin geçtiği en eski tarih 2006.
Beşiktaş-Konyaspor maçında açılmış “Mevzubahis Beşiktaş ise gerisi teferruattır” yazan bir Çarşı pankartı.
Tabii sözün “söz konusu vatansa...” versiyonunu popüler yapan ise 2007 yılında Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt olmuştu. İlk olarak da o bu sözün Atatürk’e ait olduğu iddia etmişti.
Peki ne vesileyle böyle bir söz söylemişti? Çünkü bir kaç ay önce hükümete Cumhurbaşkanlığı için muhtıra veren Genelkurmay Başkanı eleştirilerin odağındaydı, Harp Akademileri açılış töreninde, askere yönelik eleştirilere kızıp şöyle demişti:
“Şunun bilinmesini isterim ki, her şeyin bir hududu vardır, bu hududu kimsenin zorlamaması gerekir" diyen Büyükanıt, "Türk Silahlı Kuvvetleri üniformasını 53 yıldır büyük bir onurla taşıyorum. Bütün Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları gibi şanlı al bayrağımız üzerine el basarak ettiğim yeminle bu mesleğe başladım. Bu yemine asla ihanet etmedik ve etmeyeceğiz. Ulu Önderimiz Atatürk'ün dediği gibi 'Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır"
Sonraki kullanımlarının da pek hoş hatıraları yok.
2008’de İstanbul Üniversitesi Rektörü Mesut Parlak, AK Parti’ye kapatma davasıyla sonuçlanacak üniversitelerde başörtüsü özgürlüğü paketine karşı 1000 akademisyeni toplayıp, başörtüsüne özgürlük getirilmesine karşı bağırıp çağırdığı konuşmasını böyle bitirmiş ve ayakta alkışlanmıştı: Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.
O yüzden belki Feyzioğlu’nun geldiği gelenekte, söz konusu vatansa Deniz Gezmiş’in idamı için el kaldırmak, söz konusu vatansa 12 Eylül darbesini desteklemek, söz konusu vatansa 27 Nisan’a, AK Parti kapatma davasına destek vermek teferruattan olabilir.
Ama o gün adli yıl açılışı için o salonu doldurmuşların çoğunun hafızalarında söz konusu vatansa teferruata dönenlerle ilgili muhakkak acı hatıralar vardır.
Özellikle de hukukun, demokrasinin, özgürlüklerin teferruata döndüğü dönemlerle ilgili.
Bir adli yıl açılışında edilebilecek en berbat sözü alkışladıklarını da bir gün mutlaka hatırlayacaklardır...
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları









































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025