Yüksel TAŞKIN
Bir süredir belediye başkan adaylarıyla ilgili heyecanlı haberler izliyoruz. Önce aday adaylığından sıyrılıp aday olmanız, ardından da zorlu bir sınavı geçip başkan seçilmeniz gerekiyor. Daha sonra başkan, kendi partisinin meclis üyeleriyle veya ilçe yönetimiyle kavgalı hâle geliyor. Başkanın, partisinin ilçe örgütüyle kavgalı olmaması neredeyse bir mucize.
Belediye başkanlarının genellikle aşırı özgüvenli kişilerden çıkmaları ve kendilerini sınırlandırmaya çalışan heyetleri önemsememeleri, bu yapının kaçınılmaz sonucu. Mevcut mevzuat, “Güçlü Başkan Zayıf Meclis” anlayışına dayalı olduğu için, tüm gözler “süper başkanda” oluyor. Başkan, sürekli olarak karşılanması imkânsız talepleri dinlemek zorunda. Bir süre sonra yoruluyor ve bildiğini okumaya başlıyor. Başkanın, sözgelimi, yarım milyonluk bir ilçede seçmenlerin ve partililerin “şahsi taleplerini” yerine getirmesi zaten mümkün değil. Kendi partisi vasıtasıyla gelen taleplerin de genellikle “kamu yararını” gözetmediğini söylemeye gerek yok.
Buraya kadar bir şeylerin yanlış gittiğinde hemfikirsek, o zaman bunları değiştirmenin yollarını aramalıyız. Ama böyle olmuyor. Onyıllarca aynı sistemin sorunlu taraflarıyla yaşamayı, “mevzuatı” delmeyi öğreniyoruz, ama sistem değiştirmeyi beceremiyoruz. Bütüne odaklanıp, sistem oluşturucu veya dönüştürücü öneriler getirme alışkanlığımız yok. Bu aslında kendimizi siyasi özne olarak göremememizle de alakalı.
Sözgelimi, Devlet bir ilçe belediyesine “öğrenci yurdu açamazsın” diyor. O belediye de düşünüyor, taşınıyor ve bir “öğrenci konukevi” açıyor. Yani mevzuatı deliyor. Aynı icracı belediye başkanına, “belediyelerin yurt açmaktan tutun eğitimin her alanına girebilmeleri konusunda ne düşündüğünü” sorduğunuzda, ya bir fikri olmuyor ya da kendisini mağdur eden devletin yasakçı diliyle konuşabiliyor.
Belediye başkanlarının, kamusal niteliği olmayan şahsi taleplerle bunaldıklarını söylemiştik. Bunu aşmanın yolları da belli: Belediye meclisleri ve kent konseylerini etkin hâle getirmek. Mevcut belediye meclislerinin hem nitelik hem de nicelik bakımından geliştirilmeleri gerekiyor. Nicelik derken, meclis üyelerinin sayılarını kastediyorum. Yarım milyon nüfusu olan Kadıköy Belediye Meclisi’nin üye sayısı 50’yi aşmıyor. Yaklaşık 10 bin kişiye bir meclis üyesi düşüyor. Meclis üyelerinin sayısını en az 100’e çıkarmak gerekiyor. Meclislerin karar alma ve denetim yetkilerini artırmak da şart.
Belediye meclis üyelerinin seçimlerinde eşi benzeri olmayan bir sistem uygulanıyor. Bütün partilerden yüzde 10 oy eksiltilerek, en güçlü iki partinin lehine bir yapı oluşturuluyor. Bağımsız bir yurttaşın meclise girmesi neredeyse mucizeyken, sadece iki güçlü partinin meclise girebildiği, statükocu bir yapı kuruluyor. Burada da gerçek bir nispi temsil sistemine ihtiyaç var. Bir partinin blok listesine oy vermek yerine, oradaki şahıslara oy vermeyi kolaylaştıran bir yapı olmalı.
Belediye meclis üyelikleri belirlenirken, seçim çevresi olarak bütün bir ilçe alınıyor ve mahalle temelli, yüz yüze ilişkilere dayalı tercihler yapılamıyor. Oysa mahalleler seçim çevresi olmalı ve kendi mahallemizden tanıdığımız isimleri hem meclise hem de kent konseyine gönderebilmeliyiz. Böylece aşağıdan yukarıya sahici bir katılım-iletişim mekanizması oluşabilir. Her meselemiz için başkanın kapısını aşındırmak zorunda kalmayız...
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017