Yüksel TAŞKIN
AK Parti ileri gelenlerinin kendi partilerinin seçim kaybedeceğine bir türlü inanmamaları nasıl izah edilebilir? Tek başına iktidara gelememelerini “talihsiz ve geçici bir durum” olarak algılamak istiyorlar. Bu “yol kazasının” telafi edileceğine ve yollarına devam edeceklerine inanıyorlar.
AK Parti, Menderes, Özal ve Erdoğan üzerinden “Milletin adamları” vurgusuna dayalı kültürel bir popülizm inşa etti. Bu üçlüden Demirel’in ve yakın zamanda da Gül’ün dışlandığına dikkat edelim. Demirel ve Gül, “diğer mahalleyi” fazla sevmekle itham edildiler. Gül için bu dışlama siyaseti, 2011’den sonra zirve yaptı.
Dikkat edilirse, “Milli İrade” hep güçlü bir liderde cisimleşiyor. “Milletin partisi” değil, “Milletin adamı” bu metafizik bağı şahsında tecessüm ettiriyor.
Böylece lider partinin veya kurumun önüne geçiyor. Kurumsallaşma ihtiyacı öteleniyor. Elbette en büyük mesele, tek bir iradenin var olabileceğine inanmaktan kaynaklanan otoriterlik potansiyelidir.
İster “Genel İrade” güzellemesi yapın ister onun muhafazakâr bir adaptasyonu olan “Milli İrade” deyin, özünde asla gerçekliği olmayan bir ilişki tahayyül ediyorsunuz. Bir toplum siyaseten tek bir iradeye indirgenemez.
Bu iddia demokratik siyasetin derinleşmesi önündeki en büyük engellerden birisidir. Toplumlar, siyasal olarak binlerce irade üretirler. Daha da önemlisi bu iradelerin zaman içinde değişmekte olduğu gerçeğidir.
Hele meseleye makro siyasetten uzak, daha konu temelli baktığınızda iş daha da karmaşıklaşır. Partileri yatay kesen yan yana gelişler de mümkün hâle gelir.
Bu tespitlerden yola çıkarak basit bir sonuca ulaşabiliriz. AK Partililerin sorunu demokrasiyle var olabilecek bir ideoloji ve kimlik üretememeleridir. AK Partililerin demokrat olamadıklarını söylemek de aynı anlama gelir.
Hâl böyle olunca, AK Partililer, bizleri 7 Haziran seçim sonuçlarına götüren iklimi tartışmaktan kaçıyorlar. Seçimleri izleyen birkaç gün içerisinde özeleştiri yapmaya gayret edenler, kısa süre içerisinde ötelendiler. Seslerini duyuramadılar.
Demokrat olmayan kurum ve şahısların en belirgin özellikleri, kendi içlerine bakmamak için hep dışarıya odaklanmalarıdır. Yeni illüzyon, “dış güçler ve onların içerideki uzantılarına karşı tek parti hükümetine dayalı istikrar” vurgusu üzerine kuruldu.
AK Partililer şu sorudan kaçtıkları sürece yanlış teşhis ve tedavilerin peşinde koşacaklar: “7 Haziran öncesinde tek parti iktidarımız olduğu hâlde neden toplumu sürekli kutuplaştırarak, istikrarsızlaştırdık?”
7 Haziran’da muhalefet çok daha inandırıcıydı, ahlaki üstünlüğü yakalamıştı. Neden? Göz göre göre toplumun büyük çoğunluğunun istemediği Başkanlık sisteminin dayatılmak istenmesi yüzünden.
Parlamenter sistemde dahi liderlerine “gözünün üstünde kaşın var” diyemeyenlerin, Başkanlık sisteminde ne hâle geleceklerini bu toplum gayet iyi kavrıyor.
Ben geçen seçimde AK Parti’ye oy verdikleri hâlde, partilerinin gidişatından çok rahatsız olanların hiç de azımsanmayacak bir oranda olduklarına eminim. Onlar, partilerinin değişmesini, 2002-2005 ayarlarına geri dönmesini istiyorlar. Geçmişin hatırı için oy veren bu kesimi AK Partililer, “çantada keklik” olarak görmemeli.
Cumhurbaşkanı başdanışmanı Prof. Burhan Kuzu, “Bende koalisyon alerjisi var” şeklinde bir demeç vermiş. Kuzu, kısa süre önce de HDP’ye destek verenlere “döküntüler” demişti. Muhalefete böyle bakan birisi elbette koalisyonu hazmedemez.
Özellikle HDP’nin oy artışına dair hazımsızlık ve sürekli olarak koalisyon kötülemesi yapmak, AK Partililere umdukları gücü getirmeyebilir. Zira bu ülkede önümüzdeki seçimlerde koalisyon yapmak daha da zaruri hâle gelecek. Özellikle gençlerin oy verme eğilimlerine dikkat edilirse, AK Parti’nin giderek zayıflayacağı da öngörülebilir.
Her şeyden öte demokrasi sürekli ve değişken koalisyonlar kurmak demektir. Aslolan güç ve yetkinin tek elde toplanması değil, paylaşılmasıdır. İşte bu yüzden “koalisyon güzeldir”.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.04.2024
15.12.2019
26.07.2019
18.12.2017
27.09.2017
19.09.2017
10.08.2017
27.07.2017
10.07.2017
26.06.2017