Zekeriya Kurşun
Tarihimiz, Ağustos ayının nerede ise her gününe bir zafer sığdırmıştır. Elbette bu bir tesadüf değildir. Ağustos ayının kendisinde var olan bir özellik de değildir. Türk savaş geleneğinde, aylarca sürecek olan askeri harekatların, iklim şartları dikkate alınarak, bahar ile birlikte başlatılması ve sonbahara doğru sonuçlanması ile alakalıdır. Anadolu öncesi tarihimizin yazılı kaynakları yeterli olmasa da daha sonraki askeri zaferlerin ve hezimetlerin detaylarına vakıfız. Özellikle Osmanlı asırlarında neredeyse bütün büyük askeri faaliyetlerin bahar ayında başlatılıp, Ağustos’ta sonlandırıldığını biliyoruz. Bu yüzden Ağustos;
-Anadolu’yu Türklere yurt yapan ve İslamlaştıran Malazgirt Zaferi,
-Fatih’i zirveye taşıyan Otlukbeli Zaferi,
-Yavuz’u İslam dünyasını birleştirerek büyük bir imparatorluk kurmaya taşıyan Çaldıran ile hilafeti Osmanlılara taşıyacak olan Mercidabık Zaferleri,
-Osmanlıların Avrupa’da asırlarca kalmasına imkan verecek olan Kanunî Sultan Süleyman’ın Belgrad’ı fethi ile Osmanlılara karşı gelişen Haçlı saldırılarını durduracak olan Mohaç Zaferi,
-Bugün bile Doğu Akdeniz’de güvenliğimizin teminatı olan Kıbrıs’ın fethi,
-Türkiye Cumhuriyeti’nin ortaya çıkmasına imkan veren Sakarya Savaşı ile Afyonkarahisar ve Dumlupınar (Başkumandanlık) Meydan Muharebesi ve daha niceleri tarihimizin Ağustos ayını süslediği zaferleridir.
SAVAŞ VE TARİH
Savaşlarda ve özellikle zaferlerde tarihin rolü yadsınamaz. Tarihi zaferler anlatılarak toplumdan savaşlara maddî-manevî destek alınırken; ordular atalarının tarihteki büyük zaferleriyle teşvik edilip, gayrete getirilir. Kumandanlar ise geçmişin hem bilgi birikiminden, taktik ve stratejilerinden hem de halet-i ruhiyesinden ilham alarak ordularını sevk ve idare ederler.
26-30 Ağustos tarihleri, Anadolu tarihinin birbirine bağlı iki büyük olayını temsil eder. Birincisi; kuşkusuz 1071 Malazgirt Zaferiyle Anadolu’nun fethi ve İslamlaşmasını; ikincisi de Türkleri ve Müslümanları Anadolu’dan çıkarmayı hedefleyen son haçlı saldırısının 30 Ağustos 1922’de durdurulmasını. Üzülerek belirtmek gerekir ki tarihimizin bu iki muhteşem hadisesi de tarihçiliğimizde, sanat ve edebiyatımızda istenilen düzeyde işlenmemiş, üstelik birbirinden uzaklaştırılarak, anlamsız tartışmalara kurban edilmiştir. Oysa birinci zafer adeta son zaferin ruhunu hazırlamış; ikincisi de bu ruhla elde edilmiştir.
BÜYÜK TAARRUZ VE MALAZGİRT
Sakarya Savaşı’ndan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne büyük bir güven gelmişti. Anadolu’nun düşman istilasından kurtarılacağına mutlak bir inanç hasıl olmuştu. O sırada iki engel vardı. Biri Yunanlıları Anadolu’ya çıkaran ve himaye eden Batılı güçlerin özellikle İngilizlerin muhtemel tavırları, diğeri de savaştan çıkmış olan ordunun yeni bir taarruza henüz hazır olmayışı idi. Nitekim Fransız ve İngilizlerin tavrını öğrenmek için Dahiliye Nazırı Fethi Bey Avrupa’ya gönderildi. Oradan gelen mesaj açıktı. İngilizler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu girişimini zaaflarına yormaktadırlar. Zira onlara göre, TBMM Ordusu zayıftır, bırakın yeni bir taarruz ve takip yapabilmeyi yerinden kıpırdayacak hali bile yoktur. Aynı şekilde onlara göre Ankara’daki Meclis ve hükümet de zayıf ve ümitsizdir.
Aslında İngilizlerin Yunanlıları cesaretlendiren bu yaklaşımları yeni değildi. Daha savaş sırasında, özellikle 1917 yılındaki iç yazışmalarındaki planlarına uygundu. Zira, savaş sonrasında “Osmanlı Devleti’ni tasfiye ederek mümkünse Türkleri Anadolu’dan çıkarmak; değilse Ankara’nın doğusunda küçük bir mekana sıkıştırmak niyetinde idiler.
Londra’daki temaslarından sonra Fethi Bey’in milletin istikbalinin “ancak askeri bir faaliyete” bağlı olduğunu bildirmesi bunu bir kere daha teyit etti ve hazırlıkları hızlandırdı. Sakarya Savaşı’ndan önce Meclis tarafından başkumandanlığa getirilen Gazı Mustafa Kemal ve dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa askeri hazırlıklar için yoğun çalışmalar yaparken, Meclis de orduyu teçhiz edecek imkanları kolaylaştıran kanunları çıkarmakla meşgul oldu. Bir kaç ay içinde ordu yeni bir taarruza hazır hale getirildi. Meclis artık, bütün ağırlıklarıyla Afyon, Eskişehir ve Seyitgazi ve İzmir’e yerleşen Yunan ordularının Anadolu’dan tahliye edilmesini istiyordu. Hatta bu beklentinin gecikmesi her üç ayda bir uzatılması gereken Başkumandanlık görevinin Gazi’ye verilmemesi tartışmalarına kadar vardırıldı. Kazım Karabekir’e çektiği bir telgrafta Gazi bir ara Meclis başkanlığı ve başkumandanlıktan bile istifa etmeyi düşündüğünü bildirecek bir hal aldı. Bu tartışmalar, başkumandanlığın 6 Mayıs’ta Gazi’ye yeniden verilmesi ile son bulmuşsa da sorun Temmuz ayında tekrar gündeme geldi. Bu sefer Gazi, Meclis’te yaptığı konuşmada ordunun artık böyle bir yetkiyi taşımaya ihtiyacı olmadığını ve millî hedefleri gerçekleştirecek güçte olduğunu beyan etmesinin akabinde yetki alınmadı; bilakis ilgili kanunda yapılan değişiklik ile süre tahdidi kaldırıldı. Meclis bu tavrıyla Anadolu’daki işgalin sonlandırılması için bütün engellerin ortadan kaldırılmasını hedefliyordu.
Gazı Mustafa Kemal’den yeni bir zaferin haberi bekleniyordu. İlginçtir ki; beklenen bu haber her gün erteleniyor ve üstelik cephede bulunması gereken başkumandan sık sık Ankara’da görünüyordu. O ise ancak 25 Ağustos’ta Başbakan Rauf Bey’e gönderdiği şifre telgrafla; ordunun “tevfikât-ı Sühaniyeye istinaden” 26 Ağustos’ta taarruza geçeceğini bildiriyordu. Nitekim öyle oldu. Beş gün ve gece devam eden savaş, 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlanarak, Alparslan’ın ruhu şâd edildi.
Bu savaşın seyrini ve detaylarını “ancak tarih yazabilir” diyen Gazı, Meclis’in 4 Ekim 1922 tarihli 112. oturumunda savaşı anlatan konuşmasında tarihe sık sık vurgu yapmıştır. Hatta, Osmanlı Devleti’ne karşı oluşan ilk haçlı ittifakından doğan Sırpsındığı Savaşından mülhem olarak, bu savaşa Rumsındığı Meydan Muharebesi adını vermiştir.
Harekat, “bütün teferruatına kadar tamamen düşünülmüş, tespit olunmuş, ihzar edilmiş, idare edilmiş ve intaç edilmiştir” diyen Başkumandan’ın, taarruz gününü tesadüfen 26 Ağustos olarak seçmiş olması düşünülebilir mi?
Lafın özü; Mecliste’ki aynı oturumda Gazi, “Bu şehâmet meydanlarında rahmet-i Rahman’a kavuşan şühedamızın muazzez ervâhına hep beraber Fatihalar ithaf edelim” diyerek, bütün Meclis’e ayakta Fatiha okuttuğu gibi, sizleri de teemmüle ve Fatiha’ya davet ediyorum.
Ruhları şad olsun. El Fatiha.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2020
1.02.2019
18.03.2019
18.02.2019
4.02.2019
10.01.2019
3.02.2019
17.12.2018
22.11.2018
12.11.2018