Demir Küçükaydın
Dün (17. Mart.2018 Cumartesi) günü, birkaç gündür dikkatimizi çeken gelişmeler üzerine Facebook’ta şu kısa notu paylaşmıştık.
“Garip durumlar.
Galiba YPG Afrin'de savaşmayıp boşaltacak veya Afrin'de sadece bir intihar ekibi bırakıp savaşçılarının çoğunu dışarı çıkaracak. Erdoğan'ın girdik giriyoruz demesi bununla ilgili olabilir. Çünkü günlerdir YPG'nin bugün şu kadar vurduk şu kayıpları verdik bildirisi yok. PKK yöneticileri Afrin konusunda hiçbir şey söylemiyor ve başka konulardan söz ediyorlar. Aydın Selcen YPG Afrin'i Türkiye'ye teslim edecek demişti. Neden böyle konuştu diye garibime gitmişti. Anlaşılan belli bir bilgiye dayanıyor. Bakalım YPG nasıl bir mücadele stratejisi belirledi? Çünkü Murat Karayılan yeni bir stratejiye geçileceğini söylemişti. Anlaşılan Gerilla yapılacak. Alan savunması yapılmayacak.”
Anlaşılan dünkü notta bir ihtimal olarak dile getirdiğimiz, Afrin’in savaşmadan teslim edilebileceği olasılığı şu an gerçekleşiyor.
Gazeteler ve ajanslar Afrin şehir merkezine doğru yürüyen ve şehir merkezinde poz veren ÖSO’cuların ve Türk askerlerinin resimlerini geçiyor.
Amed Dicle’nin şu Twitter paylaşımı da bu gelişmenin dolaylı olarak doğrulanması:
“58 gündür en ağır silahlarla barbarca saldırdığınız Efrin'de, çocuk, hamile kadın, yaşlı sivilleri öldürmek, kentleri ve köyleri yıkmak dışında hiç bir şey yapamadınız, vicdan sahibi milyonlarca insanın öfkesi dışında hiç bir şey kazanmadınız.”
Dicle geçmiş zamanla yazıyor ve direnişten vs. söz etmiyor. Satırların arasında, zımnen Afrin’in düştüğü kabul ediliyor.
Belli ki YPG Afrin’den güçlerini çekti ve Türk devletinin birlikleri ve mayın eşekleri şehri hiçbir direnişle karşılaşmadan ele geçirdi.
*
Elbette en doğru kararı orada savaşanlar verir. Kimseye öl denemez.
Ama şu gerçeği ifade etmekten, ne kadar moral bozucu olursa olsun, çekinmemeliyiz: Afrin düştü.
Bir muharebeyi kaybetmek savaşı kaybetmek değildir.
Karşıda çok büyük güçler varsa, güçlerin geri çekilmesi, belli alanların savaşsız terk edilmesi, daha sonraki savaş ve başarılar için bir ön hazırlık anlamına gelebilir.
Türk ordusunun saldırısı başladığından beri Afrin ve direnişi her alanda tecritti.
Bunu Berlin’de bile hissetmek ve görmek mümkündü. Alman sol partileri bile Afrin7e ciddi biçimde sahip çıkmıyorlardı.
Ama uzayan bir direniş Türk devletinin tecridini getirebilirdi. Direniş uzarsa hükümeti içerde ve dışarda zor duruma sokabilir, muhalefet yükselebilir ve uluslararası müttefiklerinden tecrit edilebilirdi.
Biz şahsen böyle bir gelişmeyi daha olası görüyorduk
Direnişin başlangıçtaki başarıları bu beklentileri doğrular gibiydi.
Ancak Türk devleti, Arapların Petrolü gibi olan Türkiye’nin stratejik konumunu iyi değerlendirerek, iyi bir zamanlamayla, kurabileceği en geniş cepheyi kurmuştu.
Bütün ülkeler ve kurumlar Türk devletinin bu caniyane saldırısına bir şekilde onay verdiler.
Ezilenler baştan yeniktir ve ezenlerin arasındaki çelişkileri kullanarak bir takım küçük de olsa kazanımlar elde edebilirler.
Neredeyse kullanacak hiçbir çelişki, en azından kısa vadede, ortada görünmüyordu.
Türk devleti, ABD’yi de, Rusya’yı da, Suriye’yi de, İran’ı da, Irak’ı da gerek çelişkileri iyi değerlendirerek, gerek tehditlerle, gerek sipariş rüşvetleri ile yanına çekmiş veya tarafsızlığını sağlamıştı.
Böylesine korkunç bir güç yığılması karşısında geri çekilmek veya fiilen umutsuz bir savaşa girip intihar etmek gibi iki yol kalınca geri çekilmenin kısa vadede ağır bir yenilgiye ve moral kaybına yol açsa da uzun vadede zaferi getirmesi beklenebilir.
Ortadoğu ve Suriye hamuru daha çok su kaldırır.
*
Türkiye’deki demokrasi mücadelesi ve Kürt Özgürlük Hareketi 7 Haziran’dan beri sürekli gerileme ve mevzi kaybı içinde.
Aradaki geçici nispi yükselişler (Anayasa oylamasındaki toparlanma ve Hayır kampanyaları) bu genel eğilimin görülmesini engelliyor.
2013 Diyarbakır Newroz’u ve Öcalan’ın mesajıyla başlayan yükseliş, Gezi ile zirvesine vardı.
Ama aynı zamanda tam o noktada gerileyiş de başladı.
Ve bu gerileyiş büyük ölçüde hem Gezi’nin (yani “laik yaşam tarzı”ndakiler ve Alevilerin) hem de Kürt Özgürlük hareketinin gerek programsızlığı, gerek yanlış strateji ve taktikleri, gerek örgütlenme yeteneği gösterememesi nedeniyle elde ettiği tarihsel fırsatı kaçırdı ve bu ortamda Erdoğan-Ergenekon İslamcı-Türkçü faşist rejimin yükselişi başladı.
Gerilemeler Gezi’nin yenilgisiyle başladı. Gezi en küçük bir örgütlenme yeteneği gösteremediği için buharlaştı.
Kürt hareketi ise, programatik ve kültürel sınırlarına dayandı. Modern bir örgütlenme ve harekete dönüşemedi.
Aslında kaynaşabilseler, tıpkı her biri yumuşak olan ama bir araya gelip bir alaşım oluşturduklarında insanlığa çağ atlatan tuncu ortaya çıkaran bakır ve kalay gibi bir işlev görebilirlerdi.
Olmadı.
Bizim bütün çabalarımız bir türlü suskunluk ve tecrit çemberini kıramıyor.
Bizi tecrit edenler. Görmezden gelenler kendi yenilgilerini hazırladıklarının farkında bile değiller.
Gerek Gezi’de ifadesini bulmuş ulusun İslam’la tanımlanmasına karşı laik ve Alevilerin ulusal hareketinin; gerek ulusun Türklükle tanımlanmasına karşı Kürtlerin özgürlük hareketinin, bu Sümer’den, Bizans’tan kalan merkezi, keyfi ve bürokratik devleti parçalamak; Ortadoğu’da demokrasi mücadelesini başlatabilmek için ciddi bir program ve strateji tartışmasına girmeleri gerekiyor.
Bunun için de teori ve yöntem üzerinde yoğunlaşmaları.
Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz ve olmuyor.
Devrimci teorinin temel kavramlarını ancak ve ancak devrimci, otantik Marksizm sağlar.
Bu otantik Marksist temelin kavramlarının eleştirel geliştirilmesi ise bizim yazı ve kitaplarımızda bulunmaktadır.
Bunları görmezden gelerek demokrasi mücadelesinde en küçük bir başarı bile elde edilemez.
Afrin’in düşüşü bu gerekliliği bir kez daha göze batırıyor.
18 Mart 2018 Pazar
Demir Küçükaydın
Bloglar:
https://steemit.com/@demiraltona
https://demirden-kapilar.blogspot.de
Video:
https://www.youtube.com/user/demiraltona
Podcast:
https://soundcloud.com/demirden-kapilar
İndirilebilir kitaplar:
https://drive.google.com/open?id=0BxCB_Gtx8VYAcDREeTJVLW93MjA
Bu yazı ilk olarak şurada yayınlandı:
Yazarlar
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolArap rejimleri 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMuhafazakârlığın önlenemeyen düşüşü 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayGüney Kore ‘mucizesi’nin karanlık yüzü: Otoriter kalkınma 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYolun sonu 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPanoptikon’dan Palantir’e: İnsan kalesi nasıl düştü 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.04.2020
30.03.2020
19.03.2020
18.03.2020
17.03.2020
10.03.2020
2.03.2020
1.03.2020
2.02.2020
3.01.2020