Mümtazer TÜRKÖNE
İnançlar dünyası ile parti tercihleri arasında kurulan ilişkinin alt-üst olacağı bir seçim yaklaşıyor.
Beklendiği gibi bu seçimin sonuçları siyasî dengeleri kökten değiştirirse, siyasî yelpaze kalıcı bir şekilde yeniden oluşacak. Parti aidiyetleri, parti kimlikleri, hatta partizanlığın kendisi muhteva değişimine maruz kalacak. Bu değişim tek taraflı değil; siyasî partiler de yeni dengelere ayak uydurarak köklü bir değişimden geçecek.
AK Parti lideri, kendisi ile ortak paydası “dindarlık” olan Cemaat’e karşı sadece amansız bir savaş yürütmüyor; aynı zamanda Cemaat’i miting meydanlarında tek rakibi hatta düşmanı olarak ilan ediyor. Başka partilerle ve adaylarla değil, Cemaat ile kavga ediyor. Hikâye artık yeteri kadar malûm: Yolsuzluk batağından çıkmak için hedef tahtasına yerleştireceği bir düşmana ihtiyacı vardı. “Paralel devlet efsanesi” ile çare, Cemaat’e savaş ilan etmekte bulundu. Böylece bir iktidar partisi ilk defa, yolsuzluk soruşturmalarından canını kurtarmak için kendisine oy verenlere ölümüne bir savaş ilan etti. Başbakan’ın Cemaat’i “AK Parti’ye oy vermeyin” kampanyası yürütmekle suçlamasının, mantıkta bir karşılığı yok. Hükümet’in elindeki devlet araçlarını ve emrindeki kartel medyasını seferber ederek yürüttüğü savaşa karşı, Cemaat refleks gösteriyor, bıçağı kasabın elinden almak için uğraşıyor. Onca hakaret, aşağılama ve suçlamadan sonra Başbakan’ın bir de oy beklemesi, karşısındakilerin hayat hakkının yanında tercihlerini küçümseyen tekebbürün işareti değil mi?
Dindarlık ile partisi arasında kurduğu bağı Erdoğan’ın kendisi yok etti. Sadece Cemaat mensupları değil, geniş mütedeyyin kitleler için bu bağ yolsuzluk ithamlarının ağır yüküne dayanamayıp koptu. Erdoğan’ın dinî üslubu ve motifleri, oluşturduğu iktidar tekelinin tutkalı olarak kullandığı açığa çıktı. Bugün “hayır-hasenat” işlerine, yolsuzlukların maskesi olarak sarılmak ortalama mütedeyyin bir vatandaş için çok itici değil mi?
Din eğitimi alanı bu tüketici ilişkiyi göstermek için yeterli. AK Parti din eğitiminin devlet tekelinde kalmasında, ve devlet eliyle verilen din eğitiminin yaygınlaştırılmasında ısrar etti. Devlet tekelini kaldırarak bu eğitimi toplumun sağlıklı ve verimli inisiyatifine bırakmaya yanaşmadı. Üç kademeli eğitimde yer alan din dersleri ile İmam-Hatipleri merkeze alan “dindar nesiller yetiştirme” programının aynı zamanda uzun vadeli bir iktidar projesine hizmet etmesi size tuhaf geliyor mu? Dershaneleri kapatma teşebbüsünün, sivil toplumun dindarlığını ortadan kaldırmaya azmetmiş bir devlet dindarlığına yani iktidar hesabına dayandırılması da garip karşılanmamalı. Din, dindarlık, dinî motifler ve din eğitimi Erdoğan elinde etkili bir iktidar manivelası olarak kullanıldı.
AK Parti’nin seçimler öncesinde Cemaat’e karşı açtığı savaş, bu yaygın ve etkili kullanımın artık sona ermesi demek. Hem Türkiye’nin en yaygın ve rafine dinî motifli sosyal hareketine savaş açacaksınız, hem de eskisi gibi dini kullanacaksınız? Sizce mümkün mü?
Erdoğan kalıcı bir otokrasi oluşturmak için devlet rantını yolsuz araçlarla toplayıp dağıtırken, potansiyel rakip gördüğü Cemaat’i yok etmeye karar vermişti. Camdan evin sahibi, komşusunun küçük camına taş atma gafletinde bulundu. Sonuç: Kurmaya çalıştığı kalıcı iktidar tekeli, bütün araçları ile berhava oldu. Şimdi enkazın altından çıkmaya çalışıyor.
Siyasî yelpazeyi, yaklaşık 60 yılda oluşmuş ve pek kolay değişmeyen bir mimariye benzetirsek, Erdoğan bu zorlu mimarinin kilit taşını çekmiş oldu. Artık bu yelpazenin yeniden inşa edilmesi lazım. Önümüzde belediye seçimleri var. Kimse inancına dair bir tercihle bulunmayacak. Bulunursa bütün sermayesini kediye yüklemiş olacak. Kedi dediğimiz, verdiğiniz oyla kent rantına el koyanlar. Öbürü yapmaz mı? Yapabilir; ama fırsat elinize geçmişken halihazırda yapanın cezasını vermezseniz sizin de oyunuzun da hiçbir anlamı kalmaz.
Cehennemdeki başzebani için oy kullanma hakkımız yok; bizler sadece yaşadığımız yere belediye başkanı seçiyoruz..
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025