Mümtazer TÜRKÖNE
Bu seferki fetva doğru. Başkanlık sistemini yalın kılıç savunanların bu fetvayı dikkatle okuması lâzım. Her şeyi “işime yarar-yaramaz” diye tasnif eden partili kafasının bu fetvadan “başkanlık sistemine onay” çıkartmasını tebessümle karşılamayı deneyin ve daha ileriye gidin.
Hayrettin Karaman, başkanlık sisteminin de içinde yer aldığı çok daha temel bir mesele hakkında fetva veriyor. Verdiği fetva “kuvvetler ayrılığı” prensibine dair. “İslâmî sistem”in “referans” olarak değil, ama “mekanizma” olarak başkanlık sistemine benzediğini, fakat “kuvvetler ayrılığı”nın her hal ve şartta vazgeçilmez olduğunu söylüyor.
Türkiye'de her şeyi alt-üst eden tartışma, başkanlık sistemi üzerine değil, tamamen kuvvetler ayrılığı prensibi etrafında döndüğü için bu fetva önemli. Erdoğan kendi başkanlık sistemini savunurken, her seferinde tek tek örneklerini vererek sürekli yargı kararlarından şikayet ediyordu. Karaman ise “Başkan yargıya müdahale edemez... yasamayı ve denetimi yapacak heyet de başkandan bağımsızdır” diyerek, bu şikayetlerin yersizliğini ve üstelik yasamanın da bağımsız olması gerektiğini hükme bağlamış oluyor.
Sistem arayışı, her şekliyle bir kuvvetler ayrılığı meselesidir. Sistem dediğimiz yürütme-yasama ve yargı erkleri arasındaki ilişkinin düzenlenmesidir. Amaç iktidarın kötüye kullanılmasını engellemektir. Bunun için erkler arasında denge ve fren mekanizması (check and balance) kurulur. Başkanlık-yarı başkanlık ve parlamenter sistem arasındaki temel fark, kuvvetler arasında bu denge ve fren mekanizmalarının farklı şekillerde kurulmasıdır. Sanıldığının aksine icrayı en fazla yetkili ve güçlü kılan parlamenter sistemdir; çünkü parlamenter sistemde yürütme ve yasama tek bir seçimi kazanan aynı gücün elindedir. Başbakan hem icrayı hem yasamayı kontrol eder. Başkanlık sisteminde ise başkan sadece icrayı temsil eder, yasama üzerinde hiçbir etkisi ve kullanabileceği denetim aracı yoktur. Erdoğan'ın istediği şeyin sadece icrayı elinde tutan başkanlık sistemi olmadığını, cumhurbaşkanlığı makamında başbakanın yetkilerine, yani ilave icra gücüne ve yasama üzerindeki kontrolüne göz diktiğini, ayrıca yargıyı da yedeğine almaya azmettiğini, kısaca tek başına “devlet benim” demeye niyetlendiğini belirtmek gereksiz olmalı.
Hayrettin Karaman işte Erdoğan'ın bu niyetine çok kesin ifadelerle cevaz vermemiş oluyor. Başkanlık sistemini ise “referans” olarak değil “mekanizma” olarak onaylarken bu tartışmanın esasa müteallik bir mesele olmadığını söylemiş oluyor. Demokrasinin modern kavram ve kurumları ile zihni dolu olanlar, Hayrettin Hoca'nın bu fetvasını, Montesquieu'nun “klasik plüralizm”inin ışığında değerlendirmesin. Devlet iktidarı her zaman yasa-yargı ve icra güçlerinden oluşur, XIV. Louis gibi biri kalkıp “devlet benim” deyince, yani hepsini kendisinde toplamaya kalkınca bunları birbirini dengeleyecek ve frenleyecek şekilde ayrı ayrı formüle etmek ona düşmüştür.
Bütün İslâm tarihi boyunca bu ayırım, hem esas olarak hem de fiilen mevcut olmuştur. Bu erkler, ifta-kaza ve tenfiz'e tekabül eder. Müftü fetva verir, kadı bu fetva ile hüküm tesis eder, vali de bu hükmü infaz eder. Birbirine denk erklere göre, burada bir hiyerarşi vardır ve hepsinin üstünde ifta yetkisi bulunur. Evrensel olarak bu yetkiler devletin teşrî-kaza ve icra yetkileri ile örtüşmektedir. Klasik örnekler hep anlatılır. Padişah kadının kararını değiştiremez, kendisi de fetva almadan iş göremez. Hile-i Şer'iyye bittaharri bulunabilir ve örnekleri çoktur. II. Murad'ın Karaman seferine, “Müslüman'ın Müslüman'la cengi caiz değildir” diye itiraz eden ve fetva vermeyen ulemaya karşı ta Fas'tan fetva getirttiği söylenir. Meşhur “kardeş katli” hükmünü “ekser ulema” tecviz etmiştir, demek ki muhalefet edenler de vardır. Her hal ve şartta, bu üç kuvvetin birbiri karşısında bağımsız olması esastır. Halife veya İmam icranın başıdır, ne teşrî ne de kazaî hiçbir salahiyeti yoktur. Biat merasimiyle devlet başkanı yerine koyduğunuz zaman bile yasama ve yargıya müdahalede bulunamaz.
Velhasıl Hayrettin Hoca bu sefer Şer'-i Şerife ve zamanın icabına muvafık bir fetva vermiştir, mucibince amel edilmelidir.
Yazarlar
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025