Yusuf Kaplan
Batılılar, Türkiye’nin etrafını cehenneme çevirdiler...
Hedef, Türkiye’nin toparlanıp taze bir medeniyet yürüyüşüne soyunmasını önlemek, hatta imkânsızlaştırmak.
Öte yandan Türkiye hızla sekülerleşiyor...
Özellikle İslâm’la ilişkisi sıfırlanan, aidiyet bilincini kaybeden bir genç kuşak geliyor...
Böyle giderse, geleceği kaybederiz...
İzini sürmemiz gereken soru, Türkiye’nin, daha fazla vakit kaybetmeden, hızla yeniden İslâmî bir dünyaya ve hayata kavuşmasını nasıl sağlayabiliriz, yakıcı sorusudur.
BATILILARIN DÜNYAYI DEMİR-KAFESE DÖNÜŞTÜRMELERİ...
Dünyada, bölgemizde ve ülkemizde yaşanan sorunların temelinde, Batı uygarlığının, gücü putlaştırması ve geliştirdiği güçle bütün medeniyetlerin kökünü kazıma saldırısı üretmesi olduğu gerçeği yatıyor ama bu yakıcı gerçeği görecek, konuşacak, tartışacak çapta bir entelijansiya yok bu ülkede.
Batı uygarlığı, modernlikle birlikte geliştirdiği meydan okumayla, üç asır gibi kısa bir zaman dilimi içinde, ele geçirdiği ekonomik, teknolojik ve askerî güçle bütün medeniyetlerin kökünü kazıdı.
Tarihte, hiçbir medeniyet, Batı uygarlığının bütün medeniyetlerin kökünü kazımasına benzer bir saldırı üretmedi insanlığa ve başka medeniyetlere karşı. Batı uygarlığının ürettiği bu topyekûn saldırı, medeniyetlerin varlık nedenlerini ve temellerini yerle bir etti, insanlığın geliştirdiği medeniyetleri tarihten sildi.
Batı uygarlığının yıkıcı saldırısından İslâm dünyası ve ülkemiz de nasibini aldı. Sonuçta, medeniyet coğrafyamız ve ülkemiz, iki asır önce, İslâm’ı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Gelinen noktada, Batı uygarlığı, ürettiği saldırıyla, bütün dünyayı seküler-kapitalist kafese girdirdi: Ve gücü, güç üreten araçları ele geçirme güdüsünü, bütün insanlığın yegâne varoluş nedeni hâline getirdi.
Sadece kitleler değil, aydınların büyük bir bölüğü de, bu dünyada varolmanın tek şartının gücü, güç üreten araçları üretmekten geçtiğine inanıyor artık!
Nedir bu?
Zihnî felçleşmedir.
GÜCE DEĞİL HAKİKATE DAYALI YENİ BİR MEDENİYET YOLCULUĞU İÇİN...
Elbette ki, gücün kutsandığı ve putlaştırıldığı bir çağda, varlığınızı koruyabilmeniz için belli bir güce ulaşmanız kaçınılmaz. Ama atlanmaması gereken asıl mesele, tarihin yalnızca güce dayandığı, güçle ayakta durduğu masalı.
Oysa tarihe kalan, insanlığın önünü açan medeniyetler, gücü değil hakikati, dolayısıyla adaleti eksene alan medeniyetlerdir. Bugün Roma’nın, Mısır’ın tarihin mezarını boyladığını söylemek bile gerekmiyor.
Bugün yalnızca İslâm dünyasının dirilik ve direniş emaresi gösterdiği, yeniden toparlanma imkânlarını yitirmediği gözleniyor...
İnsanlığın insanca bir dünyaya kavuşmasını sağlayacak en muhkem, en asil dinamikleri sadece İslâm’ın insanlığa sunabilecek diriliğe sahip olduğunu, dünyada seküler-kapitalist sapmaya yalnızca yaralı İslâm dünyasının direniyor olması gerçeği göstermeye yetiyor olsa gerek.
O yüzden Batılı emperyalistlerin, geleceğin dünyasını bizim gelişimizi durdurma projesi üzerine kurmaya çalıştıklarını ve o yüzden İslâm dünyasını cehenneme çevirdiklerini görmek gerekiyor.
İSLÂM’IN KONUMU VE GELECEĞİ...
Dünyanın, bölgemizin ve ülkemizin karşı karşıya kaldığı, içinden çıkamadığı, aksine, sürgit kangrene dönüşen, karmaşıklaşan ve ağırlaşan en temel sorunu, İslâm’ın konumu, İslâm’ın, tarihin akışını şekillendirecek bir konuma ulaşıp ulaşamayacağı meselesi.
Ülkemizin geleceği, İslâm’ın bir aktör olarak yeniden hayatımızın akışını, hayatımızın her alanını, önümüzü açacak şekilde belirleyici bir konuma yerleşebilmesine bağlı.
Sadece ülkemizin değil, bölgemizin hatta dünyanın geleceği de aynı şekilde İslâm’ın tarihin akışını şekillendirebilecek bir konuma ulaşmasına bağlı.
Eğer dünya tarihinin şekillenmesinde son iki yüzyıla kadar kilit rol oynayan İslâm, yeniden tarihî rolünü oynayamazsa, ülkemizi de, bölgemizi de, dünyayı da büyük bir felâketin beklediğini iyi bilelim.
Dünyaya da, bölgemize de, ülkemize de iki asırdır yalnızca Batılılar, Batılı kavramlar ve kurumlar şekil ve çeki düzen veriyor...
İslâm’ın, oynaması gereken tabiî rol engellenmeye çalışıldığı sürece dünyanın, özellikle de bölgemizin ve ülkemizin günyüzü görebilmesi, her anlamda ve her alanda huzura ve sükûna kavuşabilmesi ve geleceğe emin adımlarla yürüyebilmesi, insanlığın gelişimine önaçıcı katkılarda bulunabilmesi ham hayalden ibaret olmaya devam edecektir.
İSLÂM NASIL YENİDEN GELECEĞİMİZ OLACAK?
Bu ülkede İslâm’ın yeniden geleceğimiz olmasını nasıl sağlayabiliriz? Üzerinde kafa patlatmamız gereken asıl yakıcı mesele bu işte.
Sonraki yazılarda bu yakıcı mesele üzerinde imal-i fikirde bulunacağım.
Burada yapmamız gerekenlerle ilgili olarak sadece şu kadarını söylemekle yetiniyorum.
İki olmazsa olmaz şeyi aynı anda yapmak zorundayız.
Birincisi, her ne sûretle olursa olsun, önümüzü açacak, dünyayı iyi tanıyan, çağrısı çağını kuracak, bize yol haritası çıkaracak, hiçbir kınayıcının kınamasına aldırış etmeden yalnızca hakikatin izini sürecek ilim, irfan ve hikmet yolculuklarına çıkacak bir öncü kuşak yetiştirmek...
İkinci olarak da, toplumun hızla sekülerleşmesinin önüne geçecek, İslâmî varlığını, kimliğini ve ruhunu koruyacak yılmayacak ve yıkılmayacak samimî ve sahici bir Müslüman toplum inşa etmek...
Eğer bu iki olmazsa olmaz yolculuğu yapamazsak, bu ülkede İslâm’ın geleceğinin tehlikeye gireceğini ve zamanla bu ülkenin celladına âşık tasmalı çekirgelerin marifetleriyle leş kargalarına yem edileceğini aslâ gözardı etmeyelim, diyorum.
Vesselâm.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020