Afrin operasyonu başlar başlamaz Batı dünyası, özellikle de ABD, büyük bir şaşkınlık yaşadı.

Batılılar, ABD’nin YPG’yle düzenli ordu kuracağını açıklaması üzerine, Türkiye “vururuz” derken, Türkiye’nin blöf yaptığını, büyük bir askerî operasyona cesaret edemeyeceğini filan düşünüyorlardı. 

Washington’dan, Brüksel’den, Telaviv’den emir alan bir Türkiye’nin tarih olduğuna bir türlü inanmak istemiyorlardı.

Türkiye, gözünü kırpmadan kapsamlı ve kararlı bir operasyongerçekleştirerek bir kez daha Batılı başkentleri hayal kırıklığına uğrattı: Özellikle Amerika şaşkına döndü, kelimenin tam anlamıyla, “şaşkın ördeğe” dönüştü!

SELAHADDİN’İN ÇOCUKLARI MI, SÖMÜRGECİLERİN UŞAKLARI MI?

Burada, bağımsız Kürt devleti için mücadele verdiğini zannedenlere de, bir çift sözüm var: Amerikalıların, İngilizlerin ve Yahudilerin elinde oyuncak olarak kullanıldığınızı görün! 

İkinci olarak, bu görüntü, Müslüman Kürtlere ve tarihlerine ihanettir: Kürtler, ne zaman, diğer Müslümanlarla omuz omuza vermişlerse, o zaman tarihte önemli roller oynamışlar! Tarih bunun tanığı.

Stalinist veya Amerika’nın ya da İsrail’in güdümündeki Kürtler, Müslüman Kürtlerin de, Müslüman Ortadoğu’nun da altını oymaktataşeron olarak kullanılmaktan başka bir işe yaramayacaklar! 

Şunu soracaksınız kendinize: Selahaddin’in torunları mısınız yoksa sömürgecilerin uşakları mı?

MİLLÎ MESELE, KENETLENME VESİLESİ

Bu noktada, Afrin operasyonu konusunda küçük gibi gözükebilecek ama önemli bir meseleye dikkat çekmek istiyorum.

Hükümetin bütün birimlerinin -kamu diplomasisinden muhalefet partilerinin, önlemli ülkelerin anında bilgilendirilmelerine kadar- operasyonu yönetme biçimleri son derece başarılı.

Yine de her şeye rağmen bu duruma gölge düşürmemek, o yüzden de meseleyi partilerüstü millî bir mesele olarak ele almak, değerlendirmek ve yönetmek, ülkemizin birliği, dirliği, kardeşliği ve bütünlüğü açısından hayatî önem arzediyor.

BİZ GELİNCE, ONLAR DEFOLUP GİDECEKLER...

Afrin operasyonu, II. Fırat Kalkanı olacak, demiştim.

Ve eklemiştim: Türkiye’nin önünü açacak, etkisini artıracak, nüfûz alanını genişletecek...

Bunun emperyalist Batılılar açısından da, bölgenin geleceği açısından da, terör örgütleri, özellikle de YPG açısından da kalıcı sonuçları olacak...

Hem sahada hem de masada Türkiye’siz bir iş yapılamayacak.

İkinci olarak, orta vadede, bölge, “vekâlet savaşları” için kukla olarak kullanılan terör örgütlerinden kurtulacak, bölgenin geleceğinde, bölge içi ve bölge dışı aktörler artık doğrudan pozisyon almaya, doğrudankonuşmaya başlayacak... 

Yani bölge, kuklalardan, terör örgütlerinden temizlenmeye başlayacak zamanla... 

Bunun uluslararası hukuk açısından bağlayıcı sonuçları olacak. Her ne kadar cârî uluslararası hukuk düzeni, emperyalistlerin çıkarlarına göre dizayn edilen sömürgeci bir hukuk düzeni olsa da, Batılılar, kendi hazırladıkları hukuk düzenine uymak zorunda kalacak...

Bu, çok büyük bir başarı olarak tarihe geçecek... Artık kimse, “numara çevirmeye” kalkışamayacak: Çünkü oyun bozulmuş olacak...

Bölgenin geleceğini, Türkiye’nin başını çektiği bölge ülkeleri belirleyecek...

Sözün özü: Her zaman söylediğim gibi, bölge halklarıyla birlikte “biz” gelince, onlar yani Batılı emperyalistler defolup gidecekler...

Ne demektir bu?

Yeni bir dünyanın kurulması demektir...

Celâl, Cemâl ve Kemâl Sahibi Allah, son kaleyi düşürmesin, mazlumların umutlarını söndürmesin ve karda-kışta ülkemizin ve coğrafyamızın geleceği için canlarını ortaya koyan Mehmetçiğe yardımını esirgemesin.

Vesselâm.